En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
KaliteTAKİP
Takipçi
873 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
15 Ekim 2014 tarihinde eklendi
Nuri Bilge Ceylan'ın derin derin boşluğa baktırıp hayatı size tam anlamıyla yaşattığı bir tarzı var filmlerinde. doğallık yalınlık bu kadar keskin mi hissettirilir filmlerinde. durağan ve sakin ilerleyen filmlerden hoşlanmayan insanlara hitap etmeyebilir ancak çok değerli yönetmenin her filmi gibi bu da çok anlam taşıyor bence. izleyin pişman olmazsınız iyi seyirler...
Fotoğraf denmiş, sanat denmiş, akıcı denmiş, sinema tarihinin en iyi finallerinden biri denmiş, hatta başyapıt bile denmiş... Olamaz böyle bir şey. Abartmayı anlamsız buluyorum. Bir film için anlatmak istediğini birkaç kişi anlıyor diye birşeyleri anlatabilmeyi başarmıştır diyemeyiz... Birkaç güzel fotoğraf karesi var diye bir filme güzel ve iyi diyeceksek vay halimize.. Üstelik ne senaryo var, ne oyuncu var.. Melankolik karakterleri ile beyni uyuşturan, uyku getiren kendisini izletemeyen başarısız bir film.
sevgili A.L ... film ankarada bundan 3-4 ay önce tam 3 hafta oynadı... istanbul'da oturan biri olmama rağmen Ankara'ya geldiğimde bu filmi 3. kez seyrettim.. metropol sinemasının o küçücük oda salonunda sadece 5 kişi vardı...ve arkamda oturan 3 kişi 60 yaş üstünde olmalarına rağmen filmi pür dikkat seyrediyorlardı... peki bizim gençlerimiz o zamanlar nerelerdeydi??? tabi ki yüzüklerin efendisi ,XXX gibi filmlerin bilet kuyruğundaydı... UZAK gibi mükemmel türk filmleri sessiz sedasız sinemalarımıza gelip gittiler..ve 10 -15 bin seyirciye oynadılar..bir çoğunuz filmlerin adını bile duymadı...ama UZAK bu konuda çok şanslı... CANNES'da ödül alması şimdi gişe başarısınıda beraberinde getirecektir.. üzücü olan şey insanlarımız bu filme sinemalarda oynadığı zaman yüzüne bile bakmazken ödül aldı diye niye gelmiyor şimdi sinemalarımıza diye üzülmeleri!!! keşke herşeye zamanında gereken önemi vermeyi bilsek..
en azından filmi seyretmek istiyenlerin yüreğine su serpelim... UZAK şimdi İstanbul sinemalarında oynuyor..yakında Ankara,İzmir,Bursa sinemalarındada gösterime girecek... umarım bu sefer kaçırılmaz!!!
Bu filme gelmiş geçmiş en iyi Türk filmi diyenleri anlamak mümkün değil..Şaşırdım..Filmi izlerken uyumamak için çabaladım..Ne oyunculuk var ne konu..Sırf buradaki yorumlara bakarak izledim ve pişmanım.:) Bu filme vereceğim oy 4/10.. Eziyetti resmen..
NBC kamerası, renkli görme yeteneğine sahip bir çift canlı gözü hizasındadır. Akıp giden şeritteki şarki ağıradımlık ve ürperten çıplaklık için başka bir ifade bulamadım. Bakmak, görmek gibi laf ebeliklerine girmeyeceğim. Bakan bir çift göz için film başlıyor:HikayeYusuf (M.Emin Toprak) genel geçim sıkıntısı, işten çıkarılma gibi örtülü nedenlerle kasabadan ayrılıp İstanbula gelir.(aslında kasabada hayal kurmaktan bıkmıştır, gemisine kavuşup, özgürlüğe ve cep dolusu paraya kavuşmak ister) Hısımı Mahmutla (Muzaffer Özdemir) geliş günüde sözleşmişlerdir ancak Mahmut bunu hatırlamaz bile. Yusufun biricik hayalini kurduğu şeyin ilk adımını Mahmut hatırlamaz bile. Böylece film ilk gözünü atar izleyiciye.Filmin devamını izleyici kurgulamaya başlar yavaş yavaş... Olsun, Nuri Bilge ustanın umurunda olmaz bu durum.Film, Yönetmenin fotoğrafçılık yanına yaslanmıştır az biraz; apartman dairesine vizörden bakar bu filmi izleyenler...Çıplak gözle!MahmutModern birey kimdir? El cevap: Kendisini bir apartıman dairesine kilitlemiş, sözüm ona kendisini tamamlamış?! Tüm dışarıdakilere duvarlarını örmüş, sevenlerini, dostane bir gülümsemeyi yakıp yıkmış ilaahir hilkat garibesi kişidir. Pekiyi bu kendini tamalama işi nasıl cereyan ediyor? Anlatayım: Taşradan kalkıp elinizde bir tahta bavulla büyükşehire geliyorsunuz; açlık... sefalet... Gel zaman yüksek tahsilinizi sanat alanında yapmış buluyorsunuz kendinizi, kaderin cilvesine bakın... Yürlü ayak oyunlarını, kumpasları alt edip, türlü hakaret ve zilleti nefse çekip teşbihte hata olmaz; adeta hayatınızı kazıyorsunuz tırnaklarınızla (bu arada kininiz tırmanıyor) ... İşinizin sahibisiniz artık, kalın kitaplar okuyorsunuz durmadan, hayatı okuyor, yüzleri çiziyorsunuz bakmadan...Banklara yalnız oturuyor, uzaklara bakıyorsunuz... Kendi mesabenizden üçü beşi geçmeyen arkadaşlarınızla barda, şurda burda bir araya geliyorsunuz. Bir iki artistik mevzu hakkında avamın anlayamayacağı dilde kelam ettikten sonra asıl konu olan karı kız mevzusuna giriyorsunuz...Eve dönüyorsunuz, yalnızsınız... Derken beş on dakika boyunca tek kelam işitemeyen seyirciyi, o güzelim çekingeliğiyle telesekreter??!! e konuşan bir ’Anne’nin bıraktığı hüzün dolduruyor. Annenizin sesi dibinizdeki ahizede ve siz davranıp konuşmuyorsunuz onla. Yapmayın efendi! Yapmayalım lütfen! Filme geriden, telesekreter imgesiyle girilmesi bu açıdan manidar. (imgesel diyorum çünkü N.B. Ceylan filmi Bergman, Tarkovski ekseninde imgeseldir).
öncelikle cannes film festivalinden ödül almış 2. film olan "uzakla" ilgili beyazperdenin değerli yazarlarının yorumlarını görmek isterdim. belki de yorumsuz kalmak gereğini duydular . tarkovskinin Türkiye şubesi denilen nuri bilgenin kimilerine göre oscardan bile prestijli olan cannes dan ödülle dönmesi , bu film için yapacağım yergiden kurtaramadı , evet daha öncede diyalogtan çok görüntüye sırtını yaslayan filmler gördük (2001 a space odyssey ,rashomon) her iki filmin yönetmenini ayakta alkışladım ve defalarca izledim tabiki uzak bu filmlerle karşılaştırılamaz ama ödül "altın palmiye" olunca , "uzak" hollywood filmlerine indirilen darbe imiş uzak;tam bir fransız sinemasıymış arkadaşlar biz türk sinemacılardan türk sineması istiyoruz "züğürt ağa" bir fransız sineması değildi bir rus sinemasıda değildi ama başarısı ortada . ceylanın filmine gelince belgesel niteliğinde bir kamera kullanımıyla önümüze sunulmuş film "sözde sanatseverleri koltuğunda rahatlatıyor" tabi şehir de istanbul olunca hiç zorluk çekilmiyor. filmde diyalog kullanmıyorum bari film karekterlerinden biri başka bir sanat dalıyla uğraşsın "sanat içinde sanat" sayın fotoğrafçımız bize bol bol tv izletiyor" fashion tv "belki bu biraz insanarı film bağlar diyemi düşündü sayın yönetmen .yok ya acaba hayat gerçekten ceylanın resmettiği kadar durgun mu? ben inanıyorum ki bu sitede en az elli kişi böyle bir filmi rahatlıkla çeker eğer sanattan kasıt buysa biz cannes da ödül alan çok insan çıkarıırız artık bir 10 dakiklık bir diyalog bulursunuz.
Nuri Bilge Ceylan külliyatında "Uzak" dönemi ile "Kış Uykusu" dönemi arasında gözle görülür bir fark var. "Kış Uykusu", "Bir Zamanlar Anadolu'da" ve hatta "Üç Maymun" daha geveze, daha rahat izlenebilir, ana akım sinemaya daha yakın. "Uzak" kaliteli bir film, ancak son dönem işlerini daha fazla beğeniyorum Ceylan'ın. Bu durumun "sanat filmleri herkese hitap etmez", "sanat filmini izlemek kolay değildir" falan gibi nedenlerle ilgisi yok. "Olgunlaşma" sürecini çok rahat oturtabiliyorum kafamda. "Bir Zamanlar Anadolu'da" ile bayağı yüksek seviyelere gelmiş, "Kış Uykusu" ile ise doruk yapmış bir olgunlaşma bu. Kusursuz bir senaryo ve oyunculuk varken son işlerinde, "Uzak"ta kusurlu bir senaryo ve oyunculuk var mesela. Genel izleyici adına konuşmuyorum, ancak bireysel olarak benim gözüme batan bir durum bu. Böyle önemli bir yönetmenin, böyle ödüllü bir filmini görmek lazım muhakkak. Bir şeyler hissettirmeyi başarıyor.
Öncelikle sanatsal bir film olduğunu belirtmek gerek yani kimi çok sıkıcı bulucaktır bu filmi de kimi de kendinden bir şeyler bulup beğenecektir ben beğendim.Vermek istediği mesajlar,anlatmak istediği şeyler açısından önemli ve nuri bilge ceylanda zaten aslen bir fotoğrafçıdır bazen sizi filmden ziyade doğa fotoğraflarının olduğu bir sanat galerisinde olduğunuz hissine kaptıran çekimler gerçekten görülmeye değer bence hayata değişik bir pencereden yalnızlıktan bakıyor ..
Uzak bir yalnızlık bu film tam bir yalnızlık ve insanlardan uzaklaşmış biri veya birilerinin ında temel olarak taşra-şehir veya taşralı-şehirli çatışması diyebiliriz bu film için ama benim için bu film insanlara soğuk,yalnız ve uzaklaşmış birinin hikayesini anlatığan bir film,izlediğim diğer iki Nuri Bilge Ceylan filmine göre (Üç Maymun ve Bir Zamanlar Anadolu'da) daha yalın bir hikaye daha yalın bir anlatım tarzı var bu ça durağan,az diyaloglu ve yalın bir hikaye içermesine rağmen ben filmi izlerken hiç sıkılmadım zaten nedense Nuri Bilge Ceylan filmleri her ne kadar durağan olsa bile sıkılmadan izliyorum,fakat eğer festival filmi veya durağan filmlerden hoşlanmıyorsanız Uzak size göre değil bunu da filmi izledikten sonra anladım ki Nuri Bilge her filminde biraz daha üstüne koyuyor çünkü şunu söylemeliyim ki hem Üç Maymun hem de Bir Zamanlar Anadolu'da filmlerini bu filme göre daha çok beğenmiştim,Uzak filmini niyeyse tam olarak sevemedim,evet içerik olarak insanı derin düşüncelere sevk eden bir film ama izlediğim diğer iki Nuri Bilge filminden daha çok etkilenmiş genel olarak baştan sona iki erkek karakterin yaşamlarından biri kesiti anlatıyor; biri taşradan yeni gelmiş,diğeri yıllar önce taşradan gelerek şehir insanı olmuş ve yalnızlığa bürünmüş.Açıkçası ben diyalogları ve oyunculukları pek beğenmedim niyeyse bana biraz yapay geldi belki oyunculukları pek beğenmedim için olsa gerek izlediğim diğer Nuri Bilge filmlerine göre bu filmden daha az zamanki gibi filmdeki özellikle dış mekan çekimleri çok başarılı,İstanbul'un karlı sahneleri oldukça kasvetli ve olarak Uzak ilk başta da belirttiğim gibi yalnızlık ve kendi kabuğuna çekilenlerin filmi diyebilirim,ben içerik olarak beğensem de filme tam olarak baktığım zaman fazla etkilendiğimi söyleyemem,Nuri Bilge Ceylan veya festival filmi severlere tavsiye ederim.
sektörleşmeye karşı bir tepki olarak doğan minimalizm akımına örnek verilebilecek bir yapıt durağan, dublajsız, dekorlar sade ve islevsel, dış müzik yok benim ilgimi çekmiyor ama bu kötü olduğu anlamına gelmiyor. 5/10
Görüntüler harikaydı, kalitesini belli eden ve kesinlikle bahsedilmesi gereken bir detay.Anlattıklarıyla hissettirdikleri o kadar birbirine bağlı ki filmin herhangi bir sessiz sahnesinde ekran dışında herhangi bir yere baktığınızda sizi titretebilecek cinsten.Kısacası gayet başarılı bir NBC yapımı.8/10
Türk sinemasının son 20 yılda ürettiği onca film içerisinden ''Duvara Karşı'' ve ''Uzak'''ın benim için yeri çok ayrıdır. Bu iki filmde yaşanmışlıklar ilgili filmlerdir aslında. Filmlerde anlatılan şeyler ucundan da olsa hayatınıza dokunmamışsa bu tarz filmler size dokunmaz ve hatta sıkıcı bile gelebilir. Yalnızlık. Arzulara, isteklere, ulaşılmak istenene ulaşılamaz derece ''uzak'' olmak.Belki bugün size hiçbir anlam ifade etmeyen, sıkıcı gelen ''Uzak'' filmi sizi mutlu etmeli. Demek ki bu yaşınıza kadar ''dert üstü murat üstü'' yaşantınız hala son bulmamış :) Kelimeler gereksiz aslında bu bir his filmi. Niye yazıyorsam hala?
Ikinci izleyisimde kesfettigim filmlerden biri.. uzun zaman önce izlemistim ama yeterince konsantre olamamistim sanirim.. "yalnizlik" ve "kisisel olarak yalnizligi seçmek" çok farkli iki durum.. ilk izledigimde fark edemedigim bu ayirim, ikinci izleyisimde beni derinden etkiledi.. ve iki farkli durumun, bir araya geldiginde insanlara neler getirdigi, neler hissettirdigi ve onlardan neler götürdügüne dair derin bir film uzak.. son derece gerçekçi ve etkili.. tipki diger nuri bilge ceylan filmleri gibi (mayis sikintisi, bir zamanlar anadoluda, üç maymun) uzak filmi de en iyi türk filmlerinden.. muhakkak kesfedilmeli.. Uzak 9/10
filmi cnbc-e de izledim filmi oldukça sessiz durağan geçmesine ragmen yinede kendini izlettiren bir film tıpkı zeki demirkubuzun filmlerinde olduğu gibi farklı hayatlara farklı sorunlara sahip kişilerin nasıl birarada yaşıyamadığının bir göstergesiydi bu film iyi işlenmiş ama dediğim gibi çok ağır giden bir film bu arada filmdeki hoş kareler dikkat çekici tablo kartpostal kıvamında kareler etkileyiciydi fazla kişinin beğeneceğini ummadığım ama farklı olduğunu düşündüğüm bir film...
N. B. Ceylan’ın sinemasal anlatım yönünde olgunlaştığının göstergesi fakat görüntünün soğuduğu , Ceylan’ın kamera gözünü kaybettiği gibi yorumlara insanı sürükleyebilecek türde bir film.Film sırasında düşünmeden edemedim.Bu adam köyde , doğal mekanlarda görüntü konusunda devleşiyor fakat metropole , teknolojinin soğuk havasını içine çektiği mekanlarda alelade bir dizi çeker gibi hava oluşturmaya başlıyor.Hikayenin gidişatını pek fazla etkilemese de bu ayrıntı çoğu zaman insanı rahatsız edebiliyor.Ayrıntılara fazla takılmadan meramını anlatmaya çalışan Ceylan , yan hikayelere de pek fazla önem vermeden seyirciye sunmaya çalışıyor ve nitekim bu da pek fazla gözü yormuyor.Köyde görüp tanıdığımız iki karakter , filmin temelini oluşturuyor ve hikaye onların üzerinde işlemeye başlıyor.Bir nevi Mayıs Sıkıntısı’nın devamı niteliğine bürünüyor.Mehmet Emin Toprak’ın canlandırdığı karakter köyünden ’uzak’lara gidiyor ve İstanbul’a geliyor.Burada ideallerinden ’uzak’laşmış tanıdığının yanına geliyor.Birbirlerine ’uzak’ iki insan mecburi bir yakınlaşma yaşamak zorunda kalıyorlar fakat ne demiş şair ’’En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.’’.Bunun sonucunda kıvrılan , bükülen hayatlar , zoraki hayati değişimler kaçınılması zor sonlardan bazıları haline geliveriyor.Köyünden ’uzak’ bir insanın ülke sınırları içinde bile olsa aslında ne kadar da uzak yerlerin havasını soluduğunu anlaması , hayatını değiştireceği , ona yön vereceği şeyler her ne kadar gözünün önünde bile olsa aslında ona ne kadar uzakta olduğunu görmesi , belki de eğer üçlemeye komple bir bakış atacak olursak , metropol hayatının ne kadar zor , köy hayatının ne kadar zor ve aslında her çeşit hayatın ve her yerdeki hayatın zor ve anlaşılması güç olduğunun farkına varılması , tüm hayallerin sonuçta bir hayal ve her sıkıntının sonuçta bir sıkıntı olduğunun bilinmesi adına yapılmış en önemli yapıtlar bütününü oluşturduğu için aslında Ceylan için ne söylesek şu durumda belki de dönüp dolaşıp aslında kifayetsizlik sınırlarına dayanacağımız bir film.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.