İtalya’da Zaman Yolculuğu?
Yazar: Bige Akdeniz1920 Bolonya'sı nasıl anlatılabilirdi diye herhangi bir yönetmene soru yönelttiğinizde aldığınız cevaplar değişik altyapıların, değişik sinema dillerinin ve kültürel bakışların bir karışımı olurdu. Ancak bilinen tek bir gerçek, her bir yönetmenin geçmişe şimdiden bakarak hareket edeceğidir. Günümüz izleyicisi ile bir ilişki kurmanın tek yolu budur çünkü.
Örneğin Truva'nın yönetmeni Wolfgang Petersen her ne kadar tüm detaylarda Truva savaşını geçmişte olduğu şekli ile canlandırsada, film yapımının günümüzle bağlantı kurabilen detaylarını görebilmek oldukça mümkün. Oyunculuktan müziğe, öykünün aktarılışından modern film tekniklerinin kullanılışına geçmiş ile geleceğin bir karışımını görüyoruz. Bu nedenle Truva'ya bir dönem filmi olarak baktığımızda bu dönemden bir bakışla, o dönemin bir yanılsaması (ne kadar tatmin edici bir yanılsama olduğu tartışılır) olarak tasarlandığını görebiliriz. Gösterimdeki Kalbim Başka Yerde filmi Truva gibi bir dönem filmi gerçi ama yönetmeni Pupi Avati'nin oldukça farklı bir bakış açısı var.
Bu film daha başlangıç jeneriğinde bir dönem filmi olacağını söylüyor; siyah-beyaz, eski bir kamera ile çekilmiş 1920'lerin Bolonya'sından görüntüler akıyor jenerik boyunca. Filmin bu dönem ile yakın bir bağlantı kuracağına dair apaçık bir gösterge bu. Ancak daha sonra gelen görüntüler oldukça şaşırtıcı. Şaşırtıcıdan da öte hatta şok edici denilebilir çünkü filmin kendisinin bir dönemi konu almaktan çok, neredeyse o döneme yakın bir dönemde, 60'lı (İtalyan Komedi türünün ortaya çıktığı dönem) yıllarda çekildiği hissine kapılıveriyorsunuz.
Film konu aldığı dönemin yanılsamasından çok eski bir filme dönüşüyor. Filmde günümüz film anlatısına ya da yapımına ait bir iz bulmak oldukça zor. Oyuncuların kendileri bile oyunculuk performansları ile geçmiş bir sinema dönemine ait gibiler. Özellikle Angela rolündeki Vanessa, çekici, görme özürlü bir kadını canlandırırken doğal bir oyunculuk yerine olabildiğince abartılı, hatta sahte bulunabilecek bir oyunculuk sergilemiş. Angela'ya dolu dizgin aşık olan çelimsiz, saf duygusal lise öğretmeni Nello rolündeki Nerro Merricone'de rolünün gerektirdiklerini doğal bir şekilde sergiliyor belki; ancak senaryonun onun için belirlediği klişelere hapsolmuş, tıpkı 60'ların İtalyan filmlerindeki gibi. Film boyunca bu oyuncuların bugün bile yaşadıklarına şüphe ile bakabilirsiniz. Hikayenin aktarılışı ise olabildiğince çizgisel ve yeni bir açılım sağlamakta oldukça muhafazakar.
Anlaşılan o ki filmin yönetmeni Pupi Avati İtalyan Sineması'nda 60'lı yılların ikon türlerinden biri olan romantik drama/komedinin karakteristik özelliklerinden bir film ortaya çıkarmış, ancak türün kendisini neredeyse tamami ile kopyalayarak. O zaman şu soruyu sormamak imkansız gibi: Pupi Avati'yi bir türü tekrardan yarattığı için yönetmenliğini başarılı mı bulmak gerekir, yoksa bu türe hiçbir yeni açılım getiremediği için hatta sinema tarihini tekrarladığı için çağına ayak uyduramayan bir yönetmen olarak adlandırmak mı? İtalyan sinema endüstrisi bu konuda Pupi Avati'yi eleştirmek yerine, İtalya'nın Oscarları sayılan Donatello ödüllerinde en iyi yönetmen ödülüne layık bulmuş. Ancak kanımca bir yönetmenin başarısı herhangi bir türü günümüzdeki bakış açılarının süzgecinden belirli bir dönüşüme sokarak sunmasındadır. Bu doğrultuda günümüzün izleyicisi ile bir bağ kurabilir ve geçmiş ile şimdi arasında yeni bir ilişkinin kurulmasına sebep olabilir. Geçmiş üzerine bir belgesel yerine bir kurgu film yapmanın özünde de bu olmalıdır.
Yine çağdaş İtalyan sinema endüstrisinde önemli bir isme sahip Ferzan Özpetek'in Harem Suare'si buna çok iyi bir örnek. Kalbim Başka Yerde'nin 1920'lerin Bolonya'sının atmosferini yaratmasındaki başarısı milyonlarca dolar harcanarak çekilmiş Troy'dan çok daha tatmin edici. Ancak geçmiş anlatırken geçmiş içinde kalmak sadece nostaljik bir film ortaya çıkarıyor ve hikayeyi günümüze taşımakta yetersiz kalıyor. Hikaye günümüzün bakış açıları ile yeni bir yaklaşım kazanabilseydi oldukça sıradışı bir film ortaya çıkabilirdi. Ama ne yazık ki filmin başındaki arşiv niteliğindeki görüntüler filmin devamına taşıyor. Kısacası, bu filmde izleyici ile beraber filmin kendisi de bir zaman yolculuğuna çıkıyor.