Kurak <b>Sahara</b>
Yazar: Ayşegül KesirliKötü adamların kurşunlarının hep tam zamanında bittiği, baş karakterin yaylım ateşinden akrobatik hareketlerle hiç yara almadan kurtulduğu, en çaresiz durumlarda bile bir şekilde bağlı olan ellerin çözüldüğü filmlerle büyüdük biz. Daima birbirlerinin arkalarını kollayan sıkı dostlarla dolu yüzlerce film seyrettik. Kelimenin tam anlamıyla uğruna ölünecek kızların, tehlikeli tuzaklardan kurtarılıp, modern çağın beyaz atlı prenslerine aşık olduklarını göre göre gerçek dünyanın da böyle olduğuna inandırmak istedik kendimizi. Ve nedense gördüklerimizden hiçbir zaman sıkılmadık. Biz izlemeye devam ettik. Sinema endüstrisi de benzer yapımlar üretmeye devam etti.
Macera romanları yazarı Clive Cussler'ın aynı adlı eserinden beyazperdeye uyarlanan bir film Sahara(2005). Karizmatik su altı araştırmacısı ve hazine avcısı Dirk Pitt'in Afrika sahillerinden Büyük Sahra Çölü'ne uzanan olağanüstü macerası. Oldukça başarılı aksiyon sahneleri ile süslenmiş bu Indiana Jones ve Mac Gyver karışımı macera, Mali gibi yıllar boyu iç savaşın hüküm sürmüş olduğu bir ülkede geçiyor. Bu tarz bir atmosfer içinde ilerleyen film, politikadan durabildiği kadar uzak durmaya çalışıyor, sözde taraf tutmuyor. Ancak her şey tüm insanların sağlığı ve mutluğu için gibi bencil bir mesaji var filmin.
Kahramanlarımızın, Amerikan İç Savaşı'ndan kalma bir gemi arayışı içinde başladıkları maceraları, yollarının "Dünya Sağlık Örgütü"nde çalışan bir doktorla kesişmeleri ile yön değiştiriyor. Mali'de yayılmakta olan korkutucu bir salgını araştırmayı kafalarına koymuş iki doktorun peşinden sürüklenen Dirk Pitt ve Al Giordino bir anda kendilerini korkunç bir tehlikenin ortasında buluyorlar. Görünüşte amaç halkın içme suyu olarak kullandığı nehrin niçin zehirlendiğini bulmak. Ve yöre halkını bu beladan kurtarmak.
Ancak bizim film boyunca gördüğümüz tek şey, birbirine ateş eden ve birbirini kovalayan bir dolu insan. Birilerine yardım edildiğine dair tek bir sahneye bile rastlanmayan filmde, yine bütün acıyı hikayeye ev sahipliği yapan Afrika çekiyor. Amerikalı kahramanlar, arka planda görülen egzotik çöl manzaraları eşliğinde önlerine çıkan engelleri bir bir aşıyor ve yine günü kurtarıyorlar. Ancak film boyunca, kahramanların kimleri niçin kurtardığına, ülkede yaşayan halkın niçin birbirleri ile çatışma halinde olduğuna dair tek bir bilgi edinemiyoruz. Bizim de bu durumdan çıkarabileceğimiz tek anlam Dirk Pitt ve Al Giordino'nun sadece ne yaptıklarını bilmeyen heyecan bağımlısı maceraperestler oldukları.
Hikayenin mantıktan ve kıvrak zekadan uzak yapısı bir kenara bırakıldığında Sahara, bir romandan uyarlanmış olmanın verdiği güçle gayet akıcı bir kurguya sahip. Birbiri arkasına gelişen olaylar, seyirciyi fazla şaşırtmıyor olsa da peşinden sürüklemeyi ve bütün bunların ardından neler yaşanacak acaba tarzı bir merak uyandırmayı başarıyor. Belirli aralıklarla karşımıza çıkan aksiyon sahnelerinde yönetmen Breck Eisner'in hızlı ve hareketli kamerası temponun bir anda yükselmesini sağlarken, seyirciyi heyecanlandırmayı da biliyor.
Alışılmış ses efektlerinin haricinde filmin egzotik havasına uygun seçilen müzikler, Amerikan klasikleri ile birleşiyor ve yansıtılmak istenen ruh hali olduğu gibi izleyenlere aktarılıyor. Bütün bunlara rağmen, klasik bir aksiyon filminde karşılaşılabilecek her türlü klişe filmin içinde kendine bir yer buluyor. Bu yüzden aksiyon sahneleri boyunca yaşanılan heyecana rağmen seyirci daima filmden bir adım önde gidiyor ve olacakları seziyor.
Dirk Pitt rolünde izlediğimiz Matthew McConaughey, karaktere kendine has bir hava katıyor olsa da zaman zaman özellikle aksiyon sahnelerindeki mimikleriyle fazlasıyla Indiana Jones'u hatırlatıyor. Al Giordino'yu canlandıran Steve Zahn, karakteri, kendisinde görmeye alıştığımız şekilde fazlaca Amerikanvari özelliklerle süslüyor. Penelope Cruz ise filmi ele geçirmiş olan heyecan bağımlısı, maceraperest ruh haline kendini kaptırıp, oldukça sıradan bir performans sergiliyor. Ve bu durum da seyircide sadece güzelliği için orda bulunması gerekiyormuş gibi bir his uyandırıyor.
Gerek oyunculuğu, gerek yönetmenliği gerek içinde barındırdığı anlamla senelerdir görmeye alışık olduğumuz Amerikan aksiyon klişelerini peşisıra sıralayan bir film Sahara. İç savaşın hüküm sürdüğü acı dolu bir ülkede, kurşun yağmuru altında dahi espri yapabilecek maceraperest bir ikili görmekten sıkılmayanların vakit geçirmek için izleyebilecekleri hareketli bir yapım.