Hesabım
    Hancock
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,5
    Kötü
    Hancock

    Hancock

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Hancock'un bütün pazarlama materyalleri, kaba saba, alkolik, küfreden bir anti-süper kahraman komedisini vaad ediyor. Will Smith'in Ben Efsaneyim gibi karanlık bir rolden sonra komediye geri dönüşünü merakla bekleyen hayranları için Hancock, tatmin edici bir deneyim olacaktır, en azından ilk yarısı boyunca.

    Hancock'ın ilk yarısına ağırlığını koyan konsept aslında gayet orijinal ve ilgi çekici. Senaryonun yarattığı ilginç öneri şu: Çizgi roman ve sinema tarihinde takdir ettiğimiz süper kahramanların hemen hepsi temiz yüzlü, saygılı, temiz kalpli kişilikler. Her ne kadar kendilerine ait küçük kusurları olsa da Süpermen'in hiçbir zaman yaşlı bir kadına küfrettiğini, veya Batman'in küçük bir çocuğa aparkat çakıp 10 kilometre havaya uçurduğunu hatırlamıyorum. Bildiğimiz süper kahraman formülü her zaman dışı kadar içi de süper olan "kahraman"lar etrafında kurulmuştur.

    Peki fiziksel bakımdan doğa ötesi güçlere sahip olan biri, psikolojik bakımdan kaba, sert ve depresif, kısacası süper olmaktan çok uzak bir kişilik olamaz mı? Özellikle normal bir yaşama sahipken birden dünyayı kurtarmakla görevlendirilen averaj bir kişiliğin bu tür davranış bozuklukları göstermesi, alkolizme kayması daha gerçekçi bir yaklaşım değil mi bu senaryoya? Örümcek Adam'dan bildiğime göre büyük güç, büyük sorumluluk demektir. Fakat tabii ki bazılarımız bu kadar büyük bir sorumluğun altından Peter Parker kadar kolay kalkamaz.

    Geçmişini bilmeden süper kahramanlık damgası basılmış Hancock, işte bu tür bir süper kahraman. Yıllardır insanların hayatını kurtarmasına rağmen yeterince saygı görmeyen, bilmeden etrafı dağıttığı için halktan zılgıt yiyen Hancock, kendini depresyona ve alkole veriyor, bir süper kahramandan çok şarapçı bir evsize benziyor.

    Film, ilk yarım saatinde Hancock'un kaba ve umursamaz davranışlarını süper güçleriyle karıştırarak gayet eğlenceli bir açılış sunuyor. Özellikle Hancock'un suçlularla dolu bir arabaya ve özellikle kendisiyle dalaşan iki hapishane kuşuna yaptıkları gayet orjinal ve saygıdeğer bir süper kahraman filminde göremeyeceğimiz türden.

    Bu tür komedi-aksiyon sahnelerinin çoğunu fragmanlarda görmüşsünüzdür zaten. Ve fragmanlardaki sahnelerin hemen hepsi filmin bu ilk yarısına ait. Hancock'un küçük de olsa bir problemi buradan kaynaklanıyor. Çünkü Hancock, ikinci yarısında 180 derece dönüyor ve gayet ciddi bir tona ve türe ait karmaşık bir teoloji trajedisine dönüşüyor. Bu yazıda bazı sürprizleri bozmamaya dikkat ederek şunu belirteyim: İki karakter arasında oluşan, gereksiz bir özel efekt gösterisinden sonra, Hancock'un "ikilem"i ve geçmişi ile ilgili öğrendiğimiz bilgilerin ve fazla karmaşık doğa üstü kuralların sonu gelmiyor.

    İlginçtir ki süper kahraman filmlerinin çoğu ilk yarılarını genelde kahramanımızın başlangıç hikayesine ayırır ve aksiyon dolu ikinci yarısından daha yavaş, daha karakter bazlı bir ton sergiler. Demir Adam, bu formülün en yakın tarihli örneği. Hancock, büyük aksiyon sahneleriyle başlayıp başlangıç hikayesinin detaylarıyla biterek tam tersi yolda gidiyor. Yani yavaş başlayıp hızlanmaktansa, hızlı başlayıp yavaşlıyor.

    En son Krallık ile salonları patlatan Peter Berg, Hancock için yerinde bir seçim. Spor filminden komediye, komediden aksiyona her türü ustalıkla elden geçiren Berg, Hancock'un olağanüstü konseptine gayet yeterli bir oranda gerçekçilik getiriyor, her ne kadar Berg'in tipik "sallantılı gri paleti" usülü bazen eskise de (Merak ediyorum, acaba Berg bir sonraki projesi için Victoria dönemi bir kostüm dramasını seçerse, o film neye benzeyecek?). Marvel ve DC'nin hakim olduğu süper kahraman sinemasına orijinal bir bakış getiren Hancock, Demir Adam ve Kara Şovalye arasındaki boşlukta türün hayranlarını sevindirecektir.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top