124 Dakikalık İnfaz
Yazar: Irmak KoçkanUzun zamandır beklenilen bir Marvel uyarlaması olan İnfazcı, bu hafta vizyonda... Yazıya girişte filmin adıyla ilgili bir iki kötü şaka yapabilirim, mesela, "124 dakikalık bu fazla uzun filmden sonra sizin de bir infazcıya ihtiyacınız olacak" ya da "adı kendisine yakışıyor, bu film izleyenleri cezalandırmak için yapılmış" gibi. Aslında pek de şaka yapıyorum sayılmaz.
Öncelikle şunu belirteyim ki ne çizgi roman uyarlamalarıyla ne de Hollywood filmleriyle bir alıp veremediğim yok, hatta ikisini de çok seviyorum. Bir Hollywood filmini izlemek benim için gerçekten büyük bir zevk. Ama bu film gerçekten sıkıcı! Yani, Thomas Jane'in yarı çıplak bir biçimde ortalıkta koşuşmasından bir şikayetim yok ama, genel olarak sıkıcı bir film.
FBI ajanı Frank Castle, artık emekliye ayrılıp ailesiyle uzaklara taşınmaya karar vermiştir. Son görevinden döndükten sonra, İngiltere'ye yerleşmeden önce son bir aile toplantısı için karısı ve oğluyla Tampa'ya gider. Ancak bu son görevinde, mafya patronlarından Howard Saint'in oğlunu öldürmüştür. Saint, Castle'dan intikam almak için tüm ailesiyle birlikte Castle'ı öldürtmeye karar verir. Maalesef tüm aile üyelerinin ölümüne şahit olan Castle hala yaşıyordur ve onlara zarar veren herkesin cezasını kendisi verecektir.
Film genel olarak sıkıcı demiştim ya, şaşılacak şekilde eğlendiğim bir iki sahne oldu, bunların başında kesinlikle The Russian ile olan bölüm var. Castle ile onun dövüşü gerçekten bir harika, Thomas Jane'nin bu fazlasıyla iriyarı adam karşısındaki mimikleri ise bayağı eğlenceli. Tabii, sonuçta karşımızda İnfazcı var, dövüştüğü adamın büyüklüğü pek de önemli değil ama gene de sıkı bir dayak yiyor Castle. Yüzlerce kez kurşunlanan, bıçaklanan, büyük araba kazalarından yürüyerek çıkan, patlamalar yüzünden oradan oraya uçan bir anti-kahraman var karşımızda, yani bir bakıma ölümsüz gibi. Ama bu filmin gerçekliğini azaltıyor mu? Kesinlikle hayır. Sonuçta bir çizgi-roman uyarlaması izliyoruz, ölümsüzlük de göz ardı edilebilecek bir etken.
Aslında diğer rollere baktığımızda bu filmin çok daha iyi olması gerektiğini düşünüyorum. John Travolta, muhteşem Laura Harring, Will Patton, Rebbecca Rojmin-Stamos, kısa bir rolde de olsa Roy Scheider ve Samantha Mathis. Ama elimizdeki sonuç pek de parlak değil. Thomas Jane gerçekten inandırıcı bir İnfazcı olmuş, ancak John Travolta'ya gelince, neden bilmiyorum ama onun kötü adam halleri bu kez hoşuma gitmedi. Belki de filmin sıkıcı olmasındandır, belki de oldukça basit bir komploya inanıp birkaç kişiyi kurban etmesinden. O kadar güçlü bir adamın sağ koluyla ilgili en basit gerçeği bilmemesi, İnfazcı'nın ölümsüz olmasından daha az inandırıcı. Artık Travolta'yı daha farklı rollerde görmek istiyorum, çünkü bir yerden sonra kendini tekrarlamaya başladı gibi.
Filmimizin espri anlayışı herhangi bir macera filmindeki gibi, hızlı ve tehlikeli bir sahneden önce gelen lafı gediğine oturtma çabası. Aslında sormak istediğim soru şu, Castle'ın yeni ve garip komşuları ne işe yarıyorlardı? Evet belki Castle'ın hayatını kurtardılar ama neden? Şahsen yan komşunun bir adama işkence ettiğini duyduktan sonra, onun hayatını kurtarmak için kendiminkini tehlikeye atmam, kendisi eski bir polis olsa da. Hiç psikolojik problem diye bir şey duymamışlar mı? Problem demişken, Thomas Jane'in o karizmatik ses tonundan dinlendiğinde etkileyici olan "ben neden infazcı oldum konuşması" gayet ilginç. Castle, intikam almıyormuş, cezalandırıcıymış. Pardon ama bu işe başlarken tek amacın intikam değil miydi? Şahsen bana göre, ailesi öldüğü an kendisine bir deli kuvveti geldi, yoksa kendisi gayet normal bir adamdı. İnfazcı 2'de artık adına yakışır işler yapacağına eminim. Yani, bir ikincisi olacaktır herhalde, malum, şimdi çizgi-romanlar moda.
Ama sanırım filmin en kötüsü berbat diyalogları. "Senden oğlumun intikamını almanı istedim. Sen de aldın." Tanrım! Bunu kim söyler diye düşünmüyorum zaten, kimsenin aklından bile geçmez. Daha zorlama bir diyalog olamazdı. Ah unutmadan, bir de uyduruk bir işkence sahnesinden sonra "Bir şey bilseydi, konuşurdu." cümlesi beni mahvetti. Bundan daha kötü bir "burayı terkedeyim ki İnfazcı çıksın ve hepimizi öldürsün" cümlesi olabilir miydi? Bir de kötü sesi ve şarkısıyla Harry Heck adlı bir karakter var ki, absürtlüğün sınırlarında dolaşıyor. Yönetmen Jonathan Hensleigh'in, Desperado'yu gerçekten sevdiği apaçık ortada.
Filmi izlerken aklınıza takılan soruları görmezden gelin, mesela "Nasıl oluyor da koca şehirde bir polis bile görünmüyor?" ya da "Madem herkes İnfazcı'nın nerede oturduğunu biliyor, neden koca apartmanı patlatmıyorlar?" gibi, çünkü size baş ağrısından başka bir yarar sağlamayacak. Filmi izlemek için gerçek nedenleriniz olmalı, mesela Thomas Jane'i üstsüz görmek gibi, o zaman neden olmasın? Yoksa, ikinci bir Korkusuz faciası ile karşılaşabilirsiniz. Yok, haksızlık ediyorum, bu film kesinlikle daha iyi, Thomas Jane faktöründen bahsetmiştim değil mi?