OYUNCULUK OLARAK ZİRVE BİR FİLM
The Machinist; iyi kurgulanmış dahası iyi resmedilmiş ve psikolojik gerilim türünün içinde öne çıkan bir film . Brad Anderson'un başarılı yönetmenliği ve Christian Bale'in başroldeki muazzam performansıyla kesinlikle izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. 2004 yılı yapımı bir İspanyol filmi olsa da ve çekimleri İspanya’da tamamlansa da, oyuncular Amerikalı ve filmin dili de İngilizcedir. Fight club, Memento, gibi filmleri çağrıştıran kısımları olsa bile olayların bağlanması itibariyle özgünlüğünü tutturabilmiştir kanımca zira diğer filmlere göre daha psikoloji ağırlıklıdır.Zaten bu üç filmin kıyaslanmasını hiç anlamam. bence Makinist'in tek talihsizliği, tarih olarak Fight Club ve Memento'dan daha sonra çekilmiş olması bir de Christopher Nolan veya David Fincher gibi "çok ünlü" yönetmenlerin elinden çıkmamış olması var tabi yine de kıyaslayacak olursak elbette Fight Club ve Memento başarı olarak da The machinist'ten ÇOOOK önce gelir ama "taklit" deyip de Makinist'i küçümsememek gerek. The machinist filmi başlıyor ve öncelikle filmin rengine vuruluyorsunuz birden. Filmin gri ile mavi’nin ortasında bir rengi var. Ağır ve donuk bir film modunda başlasa da kesinlikle sıkıcı olmayan, daima gri bir havada devam etse de boğmayan bir film. Filmin geneline hakim olan psikolojik-gerilim, tansiyonu hiç düşürmeden tek solukta izleyebilme olanağı tanıyor seyirciye.Film boyunca hakim olan karanlık-gri sahneler filmin sonundaki psikolojik rahatlamayla yerini justice brothers tişörtüyle beyaz sahnelere veriyor. Film boyunca filmin seyircide hissettirdigi tek bir duygu var, ruhsal bir rahatsizlik, ki film bunu basariyla yapiyor. rahatsizliktan kastim kesinlikle filmi elestirmek degil bilhakis, donuk gri renklerin ve beyaz neon isiklarin hakim oldugu filmde yonetmenin amacida buyuk bir ihtimalle seyircide film boyunca bir rahatsizlik hissi uyandirmak ki, bunu da yonetmen mukkemmel bir basariyla yapmis. Yönetmenin karakter yaratmadaki yetenegi; Christian Bale'in uyumu gözden kacmamali. Diger tüm oyuncular da özenle secilmis gibi. Filmin havasi, renkleri, müzikleri, gerilimi isleyis tarzi ayrica dikkatli izlendiginde, hatta birden fazla izlendiginde yerli yerine oturacak detaylarI filmi ucsuz kiliyor ve Dostoyevski hayranı birilerinin elinden çıkma olduğunu düşündürecek derecede göndermelerle dolu. Yani Kafka ve Dostoyevski'ye çok şık bir saygı duruşunda bulunmuş, gayet güzel bir yapım. Bir yıla yakın süredir uyumayan,hatırlama mekanizması tökezlemiş fabrkianın tekinde makine operatörü işçisi Trevor Reznik'in gözünden ilerliyor film. Christian Bale, Trevor Reznik karakterine can verdiği film için, oyunculuk adına çok şey yapıyor. insomnia hastası, hızla kilo kaybeden Trevor Reznik gibi Bale de 28 kilo vererek bu alanda bir rekor kırıyor. Kişilik bölünmesi, insomnia, paranoya etkilerini çok başarılı sergiliyor. Reznik ucubeleşmiş bedeni ve davranışlarıyla bu sıkıntılı temaya oldukça ait gözüküyor. Filmin içine çekilmemizi sağlayanın, Christian Bale’in verdiği kilolar olduğunu ve o taraftan bakmadan bu filmin anlaşılamayacağını düşünüyorum. Yani sadece zayıflamamış Bale, neredeyse insan dışı bir forma bürünmüş. Yalnızlığı,sürü psikolojisini,affetmeyi,affolmayı derleyen sahneler mevcut.Garip olmanın yabancılılaştırıcılığını,sürünün suçluya galeyanla yargılayıcı dışlayıcı tutumunu,sevginin tutarsızlığını akıp giden sahnelerin içinde gözlemleyeceksiniz. Türlü türlü aksiyon filmlerinin ve film uzunluğundaki günümüz Türk dizilerinin izleyicilerine ve yapımcılarına bir film,bir dizi nasıl olmalıdır sorusunun cevabı niteliğinde izlettirilmesi gereken bir film.