Hesabım
    Çılgın Kardeşler
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Çılgın Kardeşler

    Çok Çılgınlar...

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Çılgın Kardeşler (2005) ile ilgili bir yazıya başlamadan önce durup "Terry Gilliam'ı nasıl biliriz?" sorusunu sormamız gerekiyor kendimize. Brazil, Balıkçı Kral, 12 Maymun gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni Gilliam'ın düşle gerçek arasında gidip gelen biri olduğunu söyleyebiliriz bu sorunun üzerine. Hollywood'dan gelen film tekliflerini bazen hiç düşünmeksizin geri çevirdiğini, kabul ettiğinde ise film şirketlerini şekilden şekle soktuğunu duymuş olabiliriz.

    Herhangi bir filminin setinden görüntüler izlediysel, bu kadar rahat ve vurdum duymaz görünen bir insanın, yönetmen koltuğuna oturduğunda ne kadar titiz davrandığını hayretle izlemişizdir belki. Belki de karakteri itibariyle dağınık, alaycı bir yönetmen izlenimi yaratan Gilliam'ın, aslında sinemanın teorik yanıyla nasıl iç içe geçmiş bir anlatımı olduğunu fark etmiş ve şaşırmışızdır.

    Çılgın Kardeşler, yüzeyde anlatılan hikayenin dibi kazıldığında, yönetmeni bakımından son derece kişisel bir film aslında. Batıl inançların hor görüldüğü, her şeyin bilimle açıklanmaya çalışıldığı bir zamanda geçiyor film. Tedirgin edici gotik eserlerin artık önemsenmediği, aydınlanma düşüncesinin yükseldiği bir dönemi konu ediyor. Gotiğin de anlamlandırılmaya çalışıldığı ve böylece bilim kurgu türüne hayat verildiği bir dönemi. Terry Gilliam'ın fantastik öğelere ve gotiğe olan merakını genellikle bilim kurgunun içine yedirerek karşımıza çıkardığını düşünürsek, yeni filminde üzerinde fazlaca kafa yorduğu bir dönemi anlatmayı tercih ettiğini söyleyebiliriz.

    Dönemi ele alırken kamerasını Fransız Devrimi'nin ardından Napolyon tarafından işgal edilen Alman topraklarına çevirmesi de tesadüf değil Gilliam'ın. Bu, düşünce tarzıyla milliyetçi duyguları harekete geçirerek, devrimi etkilemiş olan romantizm akımının neresinde durduğunu da belirleyen bir durum. Gilliam'ın düşünce yapısıyla Fransız Romantizmi yerine, daha sert, daha tekinsiz, daha korkutucu Alman Romantizminden yana olduğunu açık açık söylediği bir film Çılgın Kardeşler.

    Hatta sadece söylemekle kalmayıp, Fransız Romantizmi ile göstere göstere alay ettiği bir film. Haliyle oldukça kişisel bir anlatımı var. Anlattıkları masallarla, Alman Romantizminin kendine has bakışını iyi sembolize edebilecek Grimm Kardeşler'in, öykünün baş karakterleri olmaları da anlamlı. Halk masallarını derleyen, fakat derledikleri masalları her türlü psikanalitik yoruma açık, sert, tedirgin edici ahlak kuralları doğrultusunda kişiselleştiren iki kardeşten bahsediyoruz ne de olsa. Bu halleriyle Alman Romantikleri arasında sayılabilirler rahatlıkla.

    Filmde, Matt Damon ve Heath Ledger tarafından canlandırılan Grimm Kardeşler arasında sıkı bir kan bağı olduğunu hissetmek çok zor. Bu durumun oyuncular arasındaki kimyevi uyumsuzluktan kaynaklandığı düşünülebilir. Bununla birlikte senarist Ehren Kruger'ın da bu hissizliğin oluşmasında payı büyük. Belirgin özelliklerle keskinleştirilmeye çalışılan karakterler, birbirlerinden ne kadar farklı olsalar da bir dayanışma içindelermiş gibi yansıtılıyorlar.

    Lakin bu dayanışma küçük atışmalar veya mimiklerle hem güçlendirilip, hem de renklendirilebilecek iken, söylenilenlerin hiçbirine başvurulmuyor. Bu da iki kardeşi birbirinden koparıyor. İşin bu tarafında sadece Ehren Kruger'a yüklenilmemesi gerektiğini Delatombe rolündeki usta oyuncu Jonathan Pryce ve Cavaldi rolündeki Peter Stormare arasındaki uyumu izlediğimizde anlayabiliyoruz. Yeterince güçlü çizilmemiş karakterlerin iyi bir oyunculukla kurtarılabileceğine tanık oluyoruz. Matt Damon ve Heath Ledger ise tek tek fena sayılmayacak performanslar sergileseler de beraber olduklarında karakterleri kurtaramıyorlar.

    Belirli bir kalıba oturtulamıyor Çılgın Kardeşler. Ne yeterince ürkütücü, ne yeterince komik, ne sadece bir macera diyebiliyoruz. Ehren Kruger'ın korku merakı, Terry Gilliam'ın sarkastik anlatımı ile birleşiyor. Görüntü yönetmeni Newton Thomas Sigel ise bu iki farklı bakışı aynı karede toplamaya çalışırken başarılı da bir iş çıkarıyor. Herhangi bir filmde gözümüze batabilecek olan bu özellik tam da Grimm Kardeşler'in masalları ile birebir örtüşüyor aslında. Küçük çocuklara anlatılan Hansel ve Graetel, Kırmızı Başlıklı Kız gibi masallar da onları ne neşelendiriyor, ne tamamen korkutuyor, ne de onlara herhangi bir ahlak dersi aşılıyorlar.

    Burada hem film, hem de Terry Gilliam için söylenebilecek en yerinde sıfat absürd sanırım. Bu absürdlük yönetmenin diğer filmlerine göre ne kadar az hissedilirse hissedilsin yine de ucundan kıyısından kendini hissettiriyor bir şekilde. Bir Terry Gilliam şaheseri denemez Çılgın Kardeşler için. Yine de geçmişte yönetmenle arasında bir bağ kurmuş bir seyircinin, filmin her hangi bir yerinde Terry Gilliam'ın sesini duymaması imkansız denebilecek kadar uzak bir ihtimal.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top