Bizim <b>Müziğimiz</b>
Yazar: Misafir KoltuğuMüziğimiz, Jean-Luc Godard'ın son filmi.Godard'ın alışkın olduğumuz vurucu ifadesi bu filmde kendini yine gösteriyor.Godard kamerasıyla çağımızın savaşlarına tanıklık ederken yarı şiirsel yarı belgesel bir havada izleyicisine farklı bir deneyim sunuyor.Gerek Fransız sinemasının gerekse de dünya sinemasının usta isimi Godard, çektiği bu son filmle hala ne kadar büyük bir usta olduğunu bize kanıtlıyor.
24.İstanbul Film Festivali'nin "Mayınlı Bölge"sinde de gösterilen film gerçekten de çağdaş dünyanın mayınlı bölgelerini gözler önüne seriyor. Godard son on beş yılın savaşlarına ve politik mücadelelerine göndermeler yaparken insanın çelişkilerini, kendisi varolurken diğerini yok edişini sorguluyor.Tüm bunları kendi kendine yapan insanoğlu için Tanrı'dan af diliyor.
Filmde üç krallık var. Bu krallık Dante'nin ilahi komedyası'ndan esinlenerek cehennem, araf ve cennetten oluşuyor. Filmin ilk yani 'Cehennem' bölümü çıplak savaş görüntülerinden oluşan,savaş ve insanlığın acılarını yansıtan anlatımsız bir kurgulama. Parçalar, belgesel ve haber arşivleri ile tanınmış filmlerden seçilmiş.Godard bu bölümde ayrıca savaş görüntülerine profesyonel bir belgeselci niteliği ile yaklaşarak seyircinin tarihsel belleğini de tazelemiş.İkinci bölüm araf ise diğer bölümlere oranla daha uzun.
Burada,Saraybosna'daki Mostar Köprüsü'nün yıkılıp yeniden restore edilişinden Kızılderilililere kadar geniş bir coğrafyanın insanları ve izleri ele alınmış.Arafta dolaşırken,hiç yayınlanmayacak olsa da röportajlar yapmaya çalışan ve ölüm ile yaşam arasında dolanarak ülkesine barışı getirmeye çalışan genç gazeteci Olga'nın hikayesine de tanık oluruz.Özellikle İsrail ve Filistin'de hala sürmekte olan gerginlik filmin bu bölümünde fazlasıyla yer etmiş.
Dünyanın orta yerinde hala sürmekte olan bu durum, Godard'ın kamerasında cennet ve cehennem arasında duruyor.Bir başka deyişle İsrail-Filistin arasındaki durum çözümsüz bir sorun olarak, aslında tam da cennet ve cehennemin arasında yani "araf"ta duruyor. Bu bölümde ayrıca,Saraybosna'da düzenlenen bir derse konuşmacı olarak katılan Godard'a da rastlıyoruz. Böylece Godard, izleyicisine eleştirmen ve akademisyen yanını da gösteriyor.
"Cennet" adlı son bölümde ise yemyeşil bir orman ve şırıl şırıl akan bir göl, yaşamla ölüm arasındaki sınırı kaldırıyor. Her ne kadar huzurlu gibi görünse de askerler silahlarını cennette de elinden bırakmıyor.İnsanoğlunun iç çelişkileri ve silahlar için cennet,cehennem ya da araf fark etmiyor.
Godard sinemasını imgesel anlatımlarıyla süslerken cehenneme, arafa ve cennete farklı bir derinlik kazandırmış. Filmin her karesinde şiirin gücü onurlandırılırken,dilin parçalanmışlığı da sorgulanıyor.Yine de dilin direnen gücüne olan inancı "müziği" ifade ediyor. 1954 yılından beri yaklaşık elli yıldır film çeken Godard birikimlerini çağına tanıklık ederek yeniden üretiyor. Godard yarı şiirsel yarı belgesel olarak oluşturduğu filmiyle izleyicisine durgun akan ve sorgulayan bir müzik sunuyor. Film, Godard'ı ilk kez keşfedecek olanlar için ucu açık bir kapı, zaten Godard tutkunu olanlar için ise garantili bir seyirlik.
Janet Barış