benim için şimdiden efsane olan cristoper nolan filmleri tartışmasız 10 üzerinden 10 dur bu konuda tartışmaya her zaman açık bir sinemaseverim bunu öncelikle söylemek istedim çünki tüm filmlerine 10 verdiğim içinki bu sayı çok yüksek birinci sınıf ve kusursuz filmlerin notudur ama dediğim gimi konu nolansa gerisi teferruattır benim için tolga_taze24@hotmail.comGerçek Adı: Christopher Johnathan James Nolan Doğum Yeri: Londra, İngiltere Doğum Tarihi: 30.07.1970 Boy : 1.80 m Takma Adı : Chris Onu Ünlü Yapan Ne? Memento (2000) filminin yönetmenidir. Eğitim: Londra Koleji Üniversitesi, İngiliz EdebiyatıMeraklısına... ?İlk kısa filmi Larceny 1996 yılında Cambridge Film Festivalinde gösterilmişti.?Filmleri genellikle bir flashback ya da filmin sonundan kareler ile başlar.?Filmlerinde Amerikalı karakterleri genelde ingilizler ya da Amerikalı olmayan oyuncular canlandırır.?Mementodan beri filmlerinde aktör Larry Holden ile çalışıyor.?Renk körü, kırmızı ve yeşili göremiyor?Büyük bir James Bond hayranı?İngiliz ve Amerikan vatandaşı?Sıklıkla Christian Bale ve Michael Caine ile çalışıyor.Kimi onu günümüzün en yetenekli auteurlerinden biri sayıyor, kimi postmodern anlatılara yeni bir soluk kazandırdığını söylüyor, kimisi de 2000lerin en önemli kara film yönetmeni olduğunu. Ama bir çoğunluk var ki, onu hayranı olduğu Stanley Kubrick ve Ridley Scottla şimdiden eş değer görüyor. Ne olursa olsun, Christopher Nolan 21. yüzyıl sinemasının en önemli isimlerinden biri. Hele ki gösterime girmeden aylar önce olay yaratan son Batman filmi Kara Şövalye, sinema tarihindeki gişe rekorlarını kırar ve en iyi film listelerinde Babanın bile önüne geçerken, Nolanın başarısını küçümsemek körlük olur... Biz de onun zekasına hürmet ederek, 2008in muhtemelen en iyi filmini yönetmiş Nolanın hakkını teslim ediyor ve hafızalarımızı tazeleyelim diyoruz. İşte karşınızda harçlıklarından film yaparak işe başlayan ve bugün Hollywoodun zirvesine çıkan yaratıcı, bağımsız ruhlu, edebiyat düşkünü yönetmen Nolan ve onun adım adım yükselen filmografisi: Doğuştan YönetmenAdam olacak çocuk başından belli olur diye boşuna dememişler. Bu söz en çok da Nolan gibi bir yönetmen için geçerli. Sinema hayatına daha sekiz yaşında bir çocukken, babasının 8 mm.lik kamerası ile çektiği amatör filmlerle atılıyor Nolan. Hatta bu filmlerde gelecekte kendisi gibi sinema dünyasına atılacak Roko Belic ile birlikte çalışıyor. Şikagoda çocukluk yıllarında çekmiş olduğu bu filmler, daha sonra bağımsız sinemacıların arasında bomba etkisi yaratan 1997 tarihli kısa filmi Doodlebuga temel oluşturuyor. Nolan ilk kısa filmini çektiğinde aslen İngiliz Edebiyatı tahsili görmekte. Ancak o edebiyattan çok sinemaya ilgi duyuyor. Yıllar sonra verdiği bir röportajda itiraf ettiği gibi ' edebiyat derslerinde başarılı değil', ancak aldığı eğitim ona bir anlatıyı nasıl kuracağını ve ardından nasıl bozacağını öğretiyor. Yönetmenin buna dair ilk nüvesi ise 1998 tarihli ilk uzun metraj filmi Takip. Diğerleri düşünüldüğünde, görece daha geleneksel bir yapıya sahip olan film, yönetmenin kendi üslubunu oluşturduğu bir koza işlevine sahip. 16 mm ile çekip 35 mmye bastığı, Londra sokaklarında karakterlerinin peşinde koştuğu bu siyah beyaz film, Nolanın hem zamansal sıçrama yöntemlerini şekillendirmeye başladığı, hem de karakterlerin çatışkılı doğası ve olay örgüsündeki dehlizleri inşa ettiği deneysel bir yapım olarak karşımıza çıkmakta. Filmin özgünlüğü eleştirmenler ve uluslararası film festivallerinin de gözünden kaçmış değil. Nolan ilk filmiyle Newpert ve Rotterdam gibi uluslararası film festivallerinden ödüllerle dönerken, bağımsız filmler için en prestijli festivallerden biri olan British Independent Film Awardsda En İyi Film dalında aday oluyor. Büyük ödülü o tarihte (1999) Michael Winterbottomın Wonderlandına kaptırsa da, Nolan o tarihten sonra bağımsız sinemacıların ve daha sonra da Hollywoodun kadrajında kalıyor.Kara Filme Taze Bir Nefes Nolan filmografisinde geleneksel sinemanın kullandığı anlatı modellerini, klasik dramayı ve yapısal kuralları bulmak pek mümkün değil. Kardeşi Jonathan Nolan ile birlikte yazdığı senaryolarda klasik bir lineer anlatıya rastlanmadığı gibi, geriye dönüş ya da ileriye sıçramaların bilindik kullanımlarını da görmüyoruz. Nolanın sineması daha çok anlatıların iç içe geçtiği, zamansal katmanların üst üste bindiği, karakterlerin sürekli olarak farklı ulamlara yerleştiği grift bir yapı. Ama bu, filmlerinin post modernlerin pek sevdiği biçimsel oyunlardan ya da türsel oynamalardan ibaret olduğu anlamına gelmiyor. Onu günümüzün neo-noir sinemasının temsilcilerinden biri yapan Memento, her ne kadar izleyici ile oyun oynadığı gerekçesiyle eleştirilse de, güçlü bir altmetinden ve bulmacalarla örülü sağlam bir öyküden yoksun değil. Bunun tersine Nolan belki de onu gerçek şöhrete kavuşturan Memento ile bir yönetmen olarak kendi akıl defterine ana temalarını not ediyor: Arzunun hırsa ve sapl