Senaryosunu da yazmanın yanı sıra, tek başına ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini de çekmekte olan Lucky McKee'nin yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu “May”; psikolojik bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 1.7 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilerek; brüt 634 bin dolarlık bir hasılat rakamıyla da gişeye çakılmış olmasına karşın, "kült" mertebesine erişmiş olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Göz tembelliğinden mustarip olan ve o yüzden de gözlerinden birine, korsanları andırırcasına siyah bir bant takmak zorunda kalan küçük May Dove Canady (Chandler Riley Hecht); bu garip görünümü nedeniyle, bir türlü arkadaş da bulamamaktadır...
Böyle olunca da annesi (Merle Kennedy), doğum günün de May'e; sürekli olarak bir cam kafes içinde muhafaza edilen, kendi çocukluğundaki ilk bebeği ve en iyi arkadaşı Suzie'yi hediye eder...
Yani Suzie bebek artık, yalnız takılan May'in de en iyi arkadaşı olacaktır...
***
Yıllar sonra...
Dr. Wolf'un (Mike McKee), gözlük ve özel lenslerin yardımıyla tembel gözünü düzelttiği May (Angela Bettis); bir veteriner kliniğinde, kendisine açıkça sulanan lezbiyen meslektaşı Polly (Anna Faris) ve veteriner hekim Sarkizan (Ken Davitian) ile birlikte çalışırken, bir yandan da ellerinin zarafetine hayranlık duyduğu bir otomobil tamircisi olan Adam Stubbs (Jeremy Sisto) ile arkadaş olmaya hazırlamaktadır kendini...
***
Ama ne yapsa ve ne kadar çabalasa da May bir türlü; Dario Argento hayranı, garipliklerden hoşlanan amatör bir film yapımcısı da olan Adam'ın dikkatini çekmeyi başaramamakta ve o sebeple de kendini, strese sokmaktadır...
Söz konusu bu stresten kurtulmak için de, yöntem olarak kendine; klinikteki neşterlerle parmaklarının ucunu delmeyi seçmiştir May...
***
Gerçi bir gün önce May'in kafe de, yorgunluktan sızarak başını masanın üzerine koymuş olan Adam'a çektiği; durup dururken elleriyle suratını okşatma numarası, işe yaramış gibi de durmaktadır...
Zira bir genel çamaşırhane de (laundry) tesadüfen karşılaştıklarında; bu kez atılarak May'e, "Merhaba!" diye seslenen bizzat Adam'ın kendisi olur ve böylelikle de tanışırlar...
Ancak Adam'ın bir kız arkadaşının olduğunu öğrenen May açısından işler başlangıçta pek iyi gitmese de; bu kızın, eski kız arkadaş olmasının ortaya çıkmasıyla da May, yeniden umutlanacaktır...
Özellikle de Adam, prova yaparak içmeyi öğrenmesi için cebindeki yarım sigara paketini çıkartarak verip; "Sonra görüşürüz" dedikten sonra...
***
Ertesi gün...
Karşıdan karşıya geçerken, sürekli karşılaştıkları yaya geçidinde May; "bile isteye", öğlen yemeğini yemek üzere parka gitmekte olan Adam ile çarpışınca...
Nihayetinde eşek değil ya bu genç delikanlı...
Evde hazırlayarak getirdiği sandviç standartlarındaki ekmek arası yiyeceğinin, yarısını kendisiyle paylaşarak sohbet de etmek amacıyla May'i de çağıracak...
Ve...
Elbette May'de, ayağına kadar gelen bu gollük pası ıskalamayacak...
Hatta tam da vedalaşarak ayrılırlarken, bir yolunu bulup da May kendini Adam'a; Dario Argento'nun "Trauma" (1993) filmine davet ettirmeyi de başaracaktır...
***
Mutluluktan, neredeyse kanatlanarak uçacak kadar sevinmiş olan May; yıllardır yanından ayırmadığı Suzie bebeğine de göstere göstere kendine, sinemaya giderken giyeceği bir gece kıyafeti diker...
Ki giydiği bütün kıyafetleri de, May'in kendisi dikmektedir zaten...
***
Derken...
Bir Argento tapınağına dönüştürdüğü odasını ve odasındaki objeleri göstermek isteyen Adam May'i, kalmakta olduğu eve de götürür...
Fakat daha önce hiç erkek arkadaşı olmamış olan May'in orada yaşayacağı öpüşme deneyimi, May'in Adam ile ilişkisindeki ilk kırılma noktasını oluşturur...
Dakika 30...
May'in Amy'i inşasıyla sonuçlanacak filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; beklenmedik ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 63 dakikalık oldukça kanlı bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,