Senaryosunu da, beraberce yazan Jean-Baptiste Andrea ile Fabrice Canepa'nın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu “Dead End”; gizemini son anına kadar koruyan, "şahane" bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 900 bin dolar gibi neredeyse çerez parası niteliğindeki bir bütçeyle İngilizce olarak çekilerek; brüt 75 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşılmış olan bu "sıra dışı" Fransız filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Bir Noel arifesi akşamında, pişirilecek hindiyi yiyip hoşça vakit geçirmek amacıyla...
Frank Harrington (Ray Wise), kendi kullandığı ve zaten başkasına da kullandırtmadığı SUV aracıyla; karısı Laura (Lin Shaye), oğlu Richard (Mick Cain), kızı Marion (Alexandra Holden) ve onun erkek arkadaşı Brad Miller (William Rosenfeld) ile birlikte, kayınvalidesinin evine doğru gitmektedir...
Kendisi dışında herkesin mışıl mışıl uyumakta olduğu araçta, direksiyon başındaki Frank'de; günün yorgunluğuna yenik düşerek, uyuklamaya başlar...
Ta ki...
Karşıdan gelmekte olan başka bir aracın acı acı ötmekte olan kornasıyla, "Baba! Baba!" biçiminde haykıran Marion'ın sesi duyuluncaya kadar...
Birden kendine gelerek, büyük bir kaza olmasının son anında önüne geçen Frank; yolun ortasında küçük bir mola vermek suretiyle dışarı çıkarak, aracının sağını solunu kontrol eder...
***
Aynı esnada Laura; annesine her zaman gittikleri rutin güzergahı bırakarak, başka bir yola yönelmiş olduklarını fark ederek nedenini kocasına sorduğunda...
Frank'in yanıtı, "Bir değişiklik yapıp, arka yoldan gidebiliriz diye düşündüm" şeklinde olur...
Laura daha da ısrarcı davranıp, "Interstate'in nesi var? Yıllardır onu kullanıyoruz!" dediğinde de; Frank'ten, "Sıkıldım ve uyuyakalmak istemedim" cevabı gelir...
***
Gözü gibi baktığı aracında da, herhangi bir hasar bulunmadığını görerek içi rahatlamış olan Frank; kaldığı yerden yoluna devam eder...
Aracın içindeki mevcut atmosfere gelince de...
Önce herkes birbirine, özellikle de Richard; kendisine gıcık olduğunu açıkça belli ettiği Brad'a ciddi anlamda takılırken, ardından da hep bir ağızdan "Jingle Bells"i söylemeye başlarlar...
Elbette kulaklığından, kendi müziğini dinleyen Richard; bu ortak eyleme de katılmayacaktır...
***
Neyse...
Bu genel çerçeve içerisinde, pişmekte olan hindiye doğru yolculuk sürdürülürken; bir süre sonra Frank, "Ormanda, beyaz kıyafetli bir kadın gördüm" diyerek, frene basarak durur...
***
Başlangıçta, Frank'in hayal gördüğü zannedilse de; alnında bir kesik de bulunan söz konusu kadın (Amber Smith), çıkarak yanlarına kadar gelir...
Kadının durumunu pek de sağlıklı bulmayan Frank, 911'e telefon açılarak yardım çağrılmasını istese de; cep telefonuna sarılan Brad, bölgede GSM sinyali bulunmadığını tespit edecektir...
Bunun üzerine...
Biraz önce, önünden geçtikleri kulübeye geri dönüp, içeride sabit bir telefon olup olmadığını kontrol etmeye karar verirlerken; oraya kadar yürüyeceğini söyleyerek araçtan inen Marion'un yerine, kucağında bir bebek de bulunan beyazlı kadın bindirilir...
***
Derken...
Bir kaç kilometre gerideki kulübenin önüne nihayet varırlar...
Kadının kucağındaki bebeğin kokusundan rahatsız olan Richard da; ablası Marion gibi aracı terk ederek, oradan hızla uzaklaşarak ormanın derinliklerine dalar...
Brad'i araçta, beyazlı kadının yanında bırakan Frank ile Laura ise, içinde balta, makas, bıçak vs. türünde pek çok kesici ve delici aleti ihtiva eden kulübeye girerler...
***
Bu arada...
Brad'in bu akşamki yemekte, Marion'a evlilik teklif etmeye hazırlanırken; Marion'ın da, Brad'i terk etmeye hazırlandığını öğreniyoruz...
***
Çok geçmez...
Beyazlı kadının, kendi kucağındaki ölü bebek Amy'i; Brad'in kucağına koyduğu anda da, filmdeki asıl mevzuya geçilmiş olur...
Zira bir ilk adım olarak Brad, Marion'un da görebileceği bir şekilde; cenaze aracını andıran klasik bir siyah Cadillac'ın arkasına atılarak kaçırılacak ve bir meçhule doğru götürülecektir...
Dakika 17...
Bir "slasher"ı andıran kanlı ölümlerin başlayıp hız kesmeden devam edeceği filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; ters köşe sürpriz bir finali de bünyesinde barındıran, 68 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Emek verilerek sizlerle buluşturulmuş, özgün ve büsbütün farklı bir başka yorumda yeniden bir arada olabilmek dileğiyle...
Keyifli seyirler,