Hesabım
    Gothika
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Gothika

    <b>Gothika</b>...Hani Nerede?

    Yazar: Irmak Koçkan

    Yapım şirketi Dark Castle, gişede hayal kırıklığı yaratan üç filmden sonra, yeni filmlerine yüksek bütçe ayırmış, başına Avrupa'dan bir yönetmen getirmiş ve hatta Oscar ödüllü bir başrol oyuncusu bulmuş. En büyük amacı Amerika'da film çekmek olan Mathieu Kassovitz, sonunda dileğini gerçekleştirdi. Ama bütün bunlar filmi izlerken hissettiğiniz o deja-vu duygusunu geçirmiyor; Gothika, konu orijinal olmasa bile insanı eğlendiren filmlerden maalesef değil.

    Film Halle Berry'nin canlandırdığı, bir akıl hastanesinde doktorluk yapan Miranda Grey'in etrafında dönüyor. Hatta bununla yetinmiyor, sadece onunla "ilerliyor". Yan karakterlerin hiçbir işi yok. Bütün korku filmleri gibi, ortam her zaman karanlık ve yağmurlu, hatta neredeyse binanın içinde bile. Mesela Doktor Grey karanlık odasında çalışırken lamba açmaya üşeniyor olmalı.

    Bir gece, işten çıkıp eve giderken yolda yaralı genç bir kızla karşılaşan Miranda, ona yardım etmeye çalışırken bir anda kendisini akıl hastanesinde bulur, aradan üç gün geçmiştir ve o kocasını öldürmekle suçlanmaktadır. Oldukça ilginç değil mi? Evet, en fazla bir 10 dakika kadar. Doktorun bir anda hasta olması, gerçekten çok "ironik" görünüyor, ama maalesef değil. Kendini bir anda yanlış tarafta bulan Miranda, herkesi deli olmadığına inandırmaya çalışır, ama sürekli gördüğü hayalet bunun gerçekleşmesini güçleştirir. Miranda, yalnız başına gerçekle hayal, delilikle akıllılık arasındaki ince çizgi üstünde yürürken, sadece doğruya ulaşmaya çalışır.

    Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki, Gothika kesinlikle "gotik" değil, en azından karanlıkla gotikliği aynı kalıba koymazsak. Senaryoya gelince, aslında gerçekten bir senaryo olduğundan söz edemeyiz sanırım. İlk sahneden son sahneye kadar o kadar çok klişe var ki, ilk yarım saatten sonra hiçbir olay sizi şaşırtmıyor. Her şey sakin sakin giderken birden arka planda "korku filmlerinin klasik müziği" çalmaya başlıyor, biz de anlıyoruz ki hayalet çıkacak. İşte korku filmi! Aslında Halle Berry'nin oynamak için bu filmi neden seçtiği de bir muamma. Oscar kazandıktan sonra artık seçeceği rollere daha çok dikkat edeceğini düşünmüştüm, ama sanırım o sadece kazanacağı parayı düşünüyor.

    Filmde Berry'nin kocasını Charles Dutton canlandırıyor. Evet Dutton! Bu kadar mı uyumsuz bir çift olur? Başlarda "çiftimizin" öpüştüğü sahnede genel bir rahatsızlık yaşanacağını söylemeliyim, aralarında hiçbir çekim yok, sağ olsunlar biz de bunu oldukça iyi fark ediyoruz. O kadar yakışmıyorlar ki, belki de insanlar cinayeti Miranda'nın işlediğini boşu boşuna düşünmemişlerdir. Ya Robert Downey Jr.'un karakteri ne yapıyor? Bir kere eskiden çok iyi arkadaşın olan birisinin psikiyatristi olmak etik midir? Zaten mantık olmayan bir filmde etiği aramak çok yersiz sanırım. Filmden kendisini tamamen çıkarırsak pek bir şey değişmez. Tek yaptığı, Miranda'ya inanmakla inanmamak arasında debelenmek, belki sonunda karar veriyor ama zaten o sırada her şey çözüme kavuşmuş durumda.

    Onu daha farklı yerlerde görmek istiyorum artık, belki özel hayatında yaşadığı sorunlar iyi rolleri kapmasını engelliyordur ama eminim ki, ona başrolü vermek isteyecek binlerce bağımsız film yönetmeni vardır.

    Ya Penelope Cruz? Chloe'yi belki kimse ondan iyi canlandıramazdı, aksanı karakterine o kadar yakışmış ki; konuşması, o yavaş telaffuzu ona gerçekten "deli" havası vermiş. Filmde birkaç önemli sahnede karşımıza çıkıyor, diyalogları ise berbat: "Bedenime sahip olabilir, ama ruhuma asla!" Evet, gerçekten bu cümleyi sarf ediyor. Hele son sahnenin anlamsızlığı yok mu. Chloe sokakta! Belki kendisine tecavüz eden şeytan konusu açıklığa kavuşmuş olabilir, ama ilk başta o hastaneye girmesi için başka sebepler vardı, mesela üvey babasının boğazını kesmesi bir neden olabilir mi acaba? O zaman sokakta ne işi var?

    Hayaletimize gelince, o gencecik bir kız. Saçları; nadir gördüğümüz kanlı, kesiklerle dolu yüzünü kapatıyor. Yok canım, Halka'dan bahsetmiyorum, Gothika'da çok önemli bir farkımız var, bizim kızımız sarışın. Hayalet önce Miranda'yı fena benzetiyor, kollarını yarıyor, oradan oraya uçuruyor, sıkı bir dayak atıyor. Neden? Kendisine yardım etsin diye! İşte etkili yol diye ben buna derim. Bir de hayaletin oraya buraya yazdığı, "yalnız değil" mesajı var. Madem bir şeyler yazabiliyor, neden ne istediğini yada kötü adamın kim olduğunu yazmıyor? Ah, doğru, Miranda'nın her şeyi tek tek bulup çıkarması gerekiyor. Peki, ya havuzda saklanma sahnesi? Havuzda NASIL saklanılabilir? Belki saklandığı bölge karanlıktı ama en ufak bir ışıkta görünmez mi? Yapmayın lütfen, çocuklar bile buna inanmaz.

    Filmin bütün sahneleri kötü demek imkansız, ama onların da tek sebebi var, Mathieu Kassovitz. Gerek karanlığı, gerek çekim alanlarını öyle iyi kullanmış ki. Hayaletin yürüdüğü sahne korkunçtan çok rahatsız edici, ama gerçekten filme yakışmış. Berry oyunculuğuyla, Kassovitz de yönetmenliğiyle filmi berbat statüsünden çıkarıp orta karar hale getiriyorlar. Ama maalesef bu filmden beklentimiz bunlar değildi. İyi bir korku filmi izlemek istiyorsanız, Halka'nın ya da Altıncı His'in DVD'sini kiralayabilirsiniz; ama öylesine geçirilecek iki saatiniz ve bol çığlığı kaldırabilecek kadar sağlam kulaklarınız varsa, bir deneyebilirsiniz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top