Hesabım
    Avrupalı Jigolo: Deuce Bigalow
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,0
    Çok Kötü
    Avrupalı Jigolo: Deuce Bigalow

    Belden Aşağı, Avrupa’dan Yukarı

    Yazar: Ertan Tunç

    Belli bir tür içinde kendi adıyla anılan bir alt-tür yaratmayı başarabilmiş oyuncular vardır. (Toto gibi, Louis De Funes gibi.) Bu oyuncuların çalışma tarzlarını ve oyunculuk düsturlarını sindirebilen/kabullenebilen ve nihayetinde seven insanlar için bu ustaların her filmi izlenmeyi hak eden sanat eserleridir. Kemal Sunal gibi yerel bazda kalmış örnekleri olduğu gibi, Jackie Chan gibi uluslar arası şöhrete kavuşmuş olanları da vardır.

    Rob Schneider de yukarıda adını saydığımız ustaların bulunduğu düzeye henüz ulaşamamış (ve asla ulaşamayacak) olsa da, kendi adıyla anılan televizyon şovlarına, dizilere ve sinema filmlerine imza atmayı başarmış, kendi hayran kitlesini yaratmış bir komedyen.

    Kimilerine göre sempatik kimilerine göre antipatik bir komedyen olan Schneider'in son filmi Avrupalı Jigolo: Deuce Bigelow da tıpkı diğer filmleri gibi açık saçık, kaba bir espri anlayışına sahip ama şunu kabul etmek gerekir ki iyi bir zaman geçirme hatta meditasyon filmi niteliği de taşıyor. Açılıştan itibaren Schneider'in asla uslanmadığını öğreniyoruz.

    En acımasız espri yöntemi olan engelliler üzerinden yapılan bir güldürüyle açılıyor film. Bu noktada bu türün ustaları Farrelly Kardeşleri hatırlamadan edemiyoruz. Sonra ikinci en acımasız (öte yandan da ucuz) espri yöntemi olan cinsellik başlıyor ve film boyunca süregidiyor. Bu belden aşağı, dizden yukarı espri anlayışı Schneiderseverler için tanıdık, bildik temalar üzerine oturuyor.

    Fakat enteresandır Avrupalı Jigolo'da; Schneider (daha önce kullanmadığı) bilinen üçüncü en acımasız espri yöntemini de izleyicilerine sunuyor. Politik espriler. Avrupa'daki Amerikan karşıtlığı, Bush'a duyulan nefreti de yansıtmaktan geri kalmıyor komedyen.

    Yazının başında da belirtildiği gibi her şeyden önce filmlerine damga vuran bu özel oyunculara ait bir gerçeği daha hatırlatmakta fayda var. Eğer daha önce sevmemişseniz, bir daha sevemezsiniz. O yüzden Schneider'in obsesif-kompülsiflik gibi dehşet verici bir rahatsızlığa dair yaptığı esprileri, Griffin'in patates kızartmalarıyla yarattığı tiksintiyi ve eşcinsellik, özürlülük, jigololuk gibi konularda yapılan esprileri kabullenmek, öyle sanıyorum ki, "alışkın olmak"la ilgili.

    Sinemasal açıdan değerlendirildiğinde, Deuce Bigalow: Avrupalı Jigolo oldukça sıradan bir film. Müzik ve mekan seçimleri, kamera kullanımları son derece acemice. Bir takip sahnesini, bir dövüş sahnesini bile doğru dürüst çekemeyen Mike Bigelow'un eksiklerini örtbas etmek senaryoya düşmüş. Senaryonun en önemli eksiği ise, Avrupa medeniyeti ve kültürü hakkında hiçbir fikri olmaması. Amsterdam'ın artık ayyuka çıkan mühim bir özelliği hakkında espri yapmaya gelince, Deuce'nin bilmezden gelmesi büyük bir eksik olsa gerek. Porno endüstrisi, uyuşturucu kullanımı, cinsel ve politik özgürlük anlayışı gibi konuların üzerine gitmekle Avrupa eleştirisi yapmaya çalışmak da Schneider'e yakışmamış.

    Gerek kurgu, ses ve ışık gibi teknik yetersizlikleri gerekse oyunculuk noksanlığı gibi eksiklikleriyle baş etmek için kimi zaman gaddarca espriler kullanan Deuce Bigalow:Avrupalı Jigolo, tam anlamıyla bir Rob Schneider filmi. Eddie Griffin'in komik tiplemeleri ve one-liner'larıyla renk kattığı Avrupalı Jigolo, sadece Geyik Muhabbeti ve American Pie çizgisine hayran olanları tatmin edebilecek komedi.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top