2007 Model <br><b>Zor Ölüm 4.0</b>
Yazar: Orkan Şancı11 Eylül, tarihte önemli yere sahip her olay gibi sinemayı etkilemeye devam ediyor. O tarihte ABD kamuoyunun hali, görünmeyen bir güç tarafından işgale uğramış bir halk görünümündeydi. Sadece iki kule değil, yenilmez bir orduya sahip olduğunu düşünen Amerikan halkının kendine güveni de yerle bir oluyordu.
Bu paranoya haline değinen bir çok TV ve sinema filmi çekildi. Bir çok Hollywood yapımında, son olarak Tetikçi'de olduğu gibi 11 Eylül'e ve Bush'un yalanlarına değinmek farz oldu. Zor Ölüm 4.0 da, bu tür filmlerden biri. İşgal ve kontrolü kaybetme paranoyasından güç alan, eleştiren, seyirciyi empati kurmaya zorlayan bir film. Farkıysa, son yıllarda sinema salonlarına gelmiş en iyi aksiyon filmi olması.
12 yıl kadar önce Bruce Willis, Jonathan Hensleigh'in aslında yeni Cehennem Silahı filmi için düşünülen senaryosuna bayılmış, tövbe etmesine rağmen üçüncü kez John McClane olmayı kabul etmişti. İlk filmi de yöneten John McTiernan'ın kotardığı üçüncü Zor Ölüm, baştan sona düşmek bilmeyen temposuyla müthiş bir aksiyon klasiği oluyordu.
Willis'i aradan onca zaman geçtikten sonra, büyük geri dönüşe zorlayan senaryonun 11 Eylül paranoyasıyla ilgili olmasına pek şaşmamalı. Irak Savaşı'na gitmek istediğini ama 50'yi devirdiği için geri çevrildiğini söyleyen bir adam için bu normal sayılmalı. Willis, belki Irak çöllerinde düşman avlayamıyor ama figüranlarından birinin ciddi sakatlık geçirdiği bu aksiyonda yaşına rağmen hayli efor sarfediyor. Perdede göründüğü ilk sahnede başının ağrımamasına, saçlarını tamamen kazıtmasına, peki kabul edelim epeyce yaşlanmasına rağmen yıllardır tanıdığımız John McClane bu. NYPD'nin başına buyruk, ağzı bozuk, ölümle burun burunayken bile espri yapabilen, Mavi Ay'daki David Addison'un ruh ikizi, masa başı çalışamayan versiyonu.
Kötü adam olarak genellikle Almanları seven McClane, bu kez kendi topraklarından birinin liderliğini üstlendiği siber-teröristleri durdurmaya çalışıyor. Sanal dünyanın dahi çocukları, hiç de sanal olmayan biçimde bilgisayar ağlarını çökertiyor, kamu düzenini bozuyor, borsayı karıştırıyor, hatta ABD'nin geleceği anlamına gelen tüm maddi varlığının canına okuyor. McClane ise, aradan geçen onca zamanın kendisine armağanı "dijital çağda analog saat" benzetmesine maruz kalıyor, sürekli çağdışı kalmakla itham ediliyor, yine de tek-bildiğini okuyor. Zor Ölüm 4.0, yığınla klişe içeren olay örgüsü, tahmin edilebilir finali yüzünden belki heyecan yaratamıyor. Ama tıpkı üçüncü filmde olduğu gibi ilk andan itibaren seyirciyi avucunun içine alıyor, bir daha da bırakmıyor. Üstelik, teröristlerin propaganda kasetini, eski ve yeni ABD başkanlarının konuşmalarını montajlayarak oluşturması gibi etkileyici fikirler de içeriyor.
Burada en önemli başarının, projenin başına geçtiğini ilk duyduğumuzda hafif endişelendiğimiz Len Wiseman'a ait olduğunu teslim etmek gerek. Sadece iki Karanlıklar Ülkesi filmi çeken, onun dışında Kate Beckinsale'le evlenerek antipatimizi kazanan 34'lük yönetmen, boyundan büyük iş başarmış desek yeridir. Tom Cruise'un Görevimiz Tehlike 3 için Lost'un yaratıcısı olan, ama hiç sinema tecrübesi bulunmayan JJ Abrams'ı seçmesi gibi Willis de deyim yerindeyse doğru ata oynamışa benziyor. Wiseman, çekilmesi çok güç sahnelerin altından başarıyla kalktığı gibi, serinin önceki halkalarıyla bağını koparmayan detayları filmine yerleştirmeyi de bilmiş. McClane, kamyon sürücüsünü yine kapının dışından vurarak öldürüyor, bir tünelde bu kez baraj suyu ile değilse de, üzerine gelen arabalarla boğulmaya çalışılıyor.
52 yaşındaki aktör, içinde bir F-35'le kavga ettiği(!) sahnenin de bulunduğu abartılı ama keyifli aksiyon bombardımanında yalnız değil. Üçüncü filmde Samuel Jackson'ın mükemmel tamamlayıcılığından sonra bu kez, İçimdeki Çocuk, Şifre Merkür ve Altıncı His'te olduğu gibi çocuk denebilecek bir yardımcısı var. Siber teröristlerin, kendilerini durdurabileceği için öldürmeye çalıştığı yetenekli ve "beyaz şapkalı" hacker Matt Farrell rolünde Justin Long'un hayli başarılı bir grafik çizdiğini göreceksiniz. Her Zor Ölüm filminde olduğu gibi kötü adam da iyi seçilmiş; ABD'nin tüm güvenlik ağlarını tasarlayan ancak dışlanınca gücün karanlık tarafına geçen Thomas Gabriel rolünde Timothy Olyphart'ın performansını da beğeneceğinizi tahmin ediyoruz. Yıldız Savaşları göndermesi yapmışken, bağımsız yönetmen Kevin Smith'in de filmde Warlock adında SW hastası usta bir hacker olarak göründüğünü belirtelim.
4. Zor Ölüm filmi, içerdiği klişelere rağmen rahatsızlık duymayacağınız ölçüde kendisiyle barışık, 11 Eylül benzeri paranoya halini yansıtmakta bir ölçüde başarılı, son derece keyifli bir aksiyon filmi. Skordan çok, oyundan keyif almayı bilenler daha çok beğenecektir. Devam filmlerinden hoşlanmıyorum demeyin, böylesini zor bulursunuz.