Hesabım
    Hain
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Hain

    Hain

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Hain, Bush dönemi'nin "teröre savaş" karmaşasından bir anlam çıkarmaya çalışan, iki tarafı da objektif gözlerle incelemeyi amaçlayan bir global terörizm gerilimi olarak Syriana, Yalanlar Üstüne ve Krallık gibi örneklere katılıyor. Film, her ne kadar Amerikan başkanı Barack Obama'nın Müslüman dünya ile bir köprü kurmayı amaçladığı Kahire konuşmasından bir hafta sonra Türkiye'de vizyona girse de, aslında Amerika'da yaklaşık bir sene önce vizyona girdi. Yani Hain, Bush dönemine ait son politik gerilimlerden biri.

    Bu yaklaşımla bakıldığında filmin son repliği o dönemin liderlerinin en büyük hataları olan iletişimsizliği ve saygısızlığı etkili bir biçimde özetliyor. Hain, iki taraf arasında kişisel bağlantılar kurabilmek, aslında hepimizin ne kadar eşit olduğunu vurgulayabilmek için bazen biraz fazla saf ve didaktik seçimlerde bulunuyor. Amerikan Özel Operasyon birimine hizmet ettikten sonra düşman tarafa geçtiğinden şüphelenilen Samir Horn'u (Don Cheadle) kovalayan FBI ajanı Roy Clayton (Guy Pearce), bir sahnede küçükken peder babasının KKK'nin yaktığı haçları nasıl söndürdüğünü anlatıyor.

    Bu monoloğun amacı Hristiyan fanatizminden örnek vererek her dinde benzer şiddet ve hoşgörüsüzlüğün bulunduğunu açıklamak. Fikir olarak doğru, fakat senaryo ele alındığında bu kadar empatik bir yaklaşımın bir FBI ajanından geldiğine inanmak zor açıkçası.

    Dindar Hristiyan bir aileden gelen, İslamiyet üzerine doktorasını yapmış FBI ajanı karakteri, iki dünya arasında köprü kurmayı kolaylaştırmak için fazla elverişli bir yaratım. Guy Pearce'ın kulak tırmalayan güneyli aksanı da ele alındığında bu klişe karakterin gerçek hayatta oluşmasına inanmak zor. Yalanlar Üstüne'de Russell Crowe'un canlandırdığı, tanımadığı insanları ölüme yollarken aynı anda çocuğunu okula bırakan umarsız ajan tüplemesi daha gerçekçi bir yaklaşım.

    Diğer yandan filmin süresinin çoğunluğu boyunca hangi tarafta olduğunu tahmin etmemizi zorlaştıran, ciddi bir iç çatışmadan yakınan "hain" Samir performansı ile Don Cheadle, filme harcanacak bilet parasının hakkını veriyor. Her ne kadar filmin diğer terörist karakterleri de FBI ajanları kadar senaryoya fazla elverişli tiplemeler olsa da (Üç Kral'dan beri her filmde "sempatik terörörist"i canlandıran Said Taghmaoui'nin Omar karakteri mesela), Cheadle'ın karakteri hikayeyi dengeliyor.

    Hain, süresinin çoğunluğu boyunca hikayesini gerçek dünyadan esinlenen olaylarla yürütmeyi başarıyor, Bourne serisi kadar sürükleyici olmamasına rağmen benzeri bir hava yaratıyor. Fakat filmin otobüs finali bir Hollywood filmi için bile pratik gerçekçiliğin sınırlarını zorlamakla kalmıyor, gayet gülünesi bir son yaratıyor.

    Deneyimsizliğine rağmen gayet yerinde bir yönetim sunan Jeffrey Nachmanoff'un yönettiği, Nachmanoff ile Steve Martin'in (Evet, bildiğimiz Steve Martin) yazdığı Hain, en azından geride kalmasına dua ettiğimiz bir dönemin son incelemelerinden biri olarak izlenmeyi hak ediyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top