Hesabım
    Gizem Treni
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Gizem Treni

    Gizem Treni ile 29 yıl sonra sonunda buluştuk!

    Yazar: Funda Sularöz

    En sevdiğim filmlerden biri olan Coffee and Cigarettes’in yönetmen ve senaristi Jim Jarmusch’un yine yazıp yönettiği 1989 yapımı filmi, Gizem Treni’ni (Mystery Train) daha önce görme şansım olmamıştı. Elvis Presley anısına ülkemizde ilk kez vizyona taşınınca heyecanla izledim.

    1989’da Cannes Film Festivali’nde En İyi Sanatsal Katkı Ödülü’ne layık görülen yapıt, diyalogların ağırlıkta olduğu bir akışta yarattığı dünya ile oldukça etkileyici. Sahneler ağırlıklı olarak minimal dekorlu otel odalarında geçse de, detayları takip etme isteği uyandıracak bir zekayla işlenmiş.

    Film Elvis’in şehri Memphis’deki bir otelde, bir geceyi anlatan üç hikâyeden oluşuyor. Ana karakterleriyse filmdeki sırasıyla Japonyalı bir çift, yeni dul kalmış bir kadın ve yeni tanıştığı kaçak bir kadın, Elvis takma adlı bir İngiliz, zenci bir arkadaşı ve kayınbiraderi.

    Tren yolculuğuyla başlayıp trende biten ve birbirlerine değen bu hikâyelerin anlatımı, kişisel ve karakterlerin derinine inen ilişkilerden aksiyona doğru yol alıyor. Aynı şekilde Japon çiftin birbiriyle olan ilişkisinde, birebir ilgisi olmadığında tek bir kişiyi göremeyeceğiniz hayalet şehir izlenimi yaratan şehirde karakterlerin iç dünyasına yaklaşırken, yeni öyküler doğdukça şehir de nispeten dolmaya başlıyor ve en son öyküde karakterlerin temsil ettiği durumlara kafa yoruyoruz. Bu da her öyküde filme bambaşka bir katman katıyor ve izleyiciye kendi deneyimlerine göre çıkarımlarda bulunmasına yol açıyor.

    Rock&Roll’a saygı duruşunda olan bu film radyo DJ’i olarak Tom Waits’i ve Clash’in gitaristi Joe Strummer’la da güçleniyor. Fakat bugün de bizim Reservoir Dogs ve Fargo gibi filmlerden saygı duyduğumuz Steve Buscemi, yine en sevdiğim filmlerden biri olan Life Is Beautiful’dan çok sevdiğim Nicoletta Braschi ve dahası Masatoshi Nagase, Yûki Kudô, Screamin' Jay Hawkins, Elizabeth Bracco karakterlere ruh veriyor.

    Sinefiller bu filmi büyük ekranda izleme fırsatını kaçırmayacaktır. Fakat kitap gibi okunacak mizahı yüksek diyalogları, minimal dünyasında Elvis Presley, Otis Reddingve Roy Orbison’ın efsane müzikleriyle süslenen muazzam kompozisyonuyla izlemek isteyenler için 1989 yapımı bu filmi beyaz perdede izlemek bir armağan. Çünkü hem zamanın ötesinde, hem de zamanın ruhunda tek vücut.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top