Hesabım
    Arthur ile Minimoylar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Arthur ile Minimoylar

    Luc Besson’un Yeni Kadını...

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Luc Besson'un yönetmenliğini yaptığı birçok filmde, aşağı yukarı aynı kadın karakteri farklı hikayeler içine kurguladığına dikkat ettiniz mi? Besson filmlerinde sanki hikayelerdeki kadın karakterlerin ruhlarını ele geçirip, onları benzer görünüş ve davranışlarla süsleyen görünmez bir varlık var. Bu varlık, Besson kadınlarının, aynı ailenin fertleriymiş izlenimi vermelerine sebep oluyor neredeyse. Aile demişken, duru güzellikleriyle meşhur bu kadınları herhangi bir gruba dahil etmeye çalışırsak onların peri kızları gibi mitolojik yaratıklarla aynı topluluk içinde yer alabileceklerini de söyleyebiliriz rahatlıkla.

    Nitekim Luc Besson, son filmi Angel-A'da, kadın karakterlerinden birini gerçek anlamda bir melek olarak kodlamıştı. Yönetmenin kendi kitabından uyarladığı animasyon filmi Arthur ile Minimoylar'da ise yine tam bir Besson kadını diyebileceğimiz karakter, bir elf prensesi olarak çıkıyor karşımıza. Anlaşılan Besson, son zamanlarda yönetmenlik koltuğuna oturduğunda, hayalinde yarattığı kadınları, tıpkı hayalindeki öyküler gibi doğrudan mitolojik taraflarını gözler önüne sererek sunmayı yeğliyor. Yeni filmi Arthur ile Minimoylar'a baktığımızda bu iddiamızın daha da kuvvetleniyor.

    Luc Besson, hemen hemen her filminde anlattığı öyküleri gündelik gerçekliğimizde karşılaşmayacağımız olağandışı öğelerle süsleyen bir yönetmen. Bununla beraber filmlerinde hayal ve gerçek arasında öyle güzel bir denge kuruyor ki, ne kadar tuhaf olay örgüleriyle karşılaşırsak karşılaşalım, gördüklerimizi saçma bulmuyoruz. Çünkü Besson'un yarattığı denge olup biten her şeyi filmin kendi gerçekliği içinde oldukça tutarlı, dahası gerçekçi hale getiriyor.

    Kelt mitolojisinden yola çıkılarak yazıldığı her halinden belli olan Arthur ile Minimoylar, işte böyle bir dengenin ürünü. Kendi içinde bizimkinden çok farklı bir gerçeklik barındıran film, bizlere üzerinde uzun uzun düşünülmüş son derece inandırıcı bir kurgu ile karşı karşıya olduğumuzu hissettirmekte.

    Bütün bunlar bir yana, yazı diliyle yaratılan bir dünyayı, sinema diline uyarlama görevinin o dünyayı yaratan yazara verilmesi, bana kalırsa uyarlama bir filmin başına gelebilecek en güzel şey. Arthur ile Minimoylar, başına vuran bu talih kuşunu çok iyi değerlendiren bir yapım. Besson, görselleştireceği hikayeyi en iyi bilen kişi olmanın verdiği özgüveni filmin her karesine yansıtmayı başarmış bana kalırsa. Yaratılan dünya, insanın gözlerini kamaştıracak kadar rengarenk ve görkemli. Karakterlerin giydikleri kıyafetler bile görüntüye ince ince işlenmiş ve cesurca tasarlanmış. "Önemli olan boyunun küçüklüğü değil, kalbinin büyüklüğüdür" sözünden yola çıkan filmde, karakterlerin tepkilerini ve hareketlerini kaplayan özgüven duygusu, insana ilham verecek düzeyde.

    Öte yandan, Arthur ile Minimoylar, sömürgeleştirme döneminde kolonilerdeki yerli halkın yaşayışını gözlemlemek üzere uzak diyarlara gönderilen antropologların, o dönemdeki icraatlarını yumuşak bir dille eleştiren de bir yapım. Film, yerli halkın alışkanlıklarını gelişmiş ülkelerin "tüm dünya için tek doğru" prensibinden güç alarak değiştirmeye, onları öğrettikleri pratik yöntemlerle kalkındırmaya çalışan antropologların bu hareketlerinin ne gibi sonuçlar doğurabileceğini gizli gizli gözler önüne seriyor. Bir mekana iyi gelen, bir diğerini yok edebilir fikrini heyecanlı bir kurgunun içine yayarak seyircilerle paylaşıyor.

    Filmin, Luc Besson'un bütün karakteristik özelliklerini içinde barındırdığını söyleyebiliriz. Görsel zenginliği, hareketli temposu ve espirili anlatımıyla izleyicileri sürükleyen, eleştirel tutumuyla dünyevi mesajlar vermeyi amaçlayan Arthur ile Minimoylar'ın tek falso tarafı Türkçe dublajı olsa gerek. Dublajın, bütün bir film boyunca bizi rahatsız ettiği söylenemez. İlk dakikalarda filme yabancılaştırıcı bir öğe olarak karşımıza çıksa da bir süre sonra insan kendini karakterlerin Türkçe konuşmasına alıştırıyor. Fakat şahsen ben, David Bowie, Madonna, Snoop Dogg gibi isimlerin seslendirdiği bir filmi tekrar izleyecek olsam orijinal seslendirmesiyle seyretmeyi yeğlerdim.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top