Hesabım
    23 Numara
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    23 Numara

    <b>23 Numara</b>: Sayılarda Boğulmak

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Yirminin üzerinde (hatta bir IMDB okuruna göre televizyon filmleriyle beraber 23!) filme imza atan Joel Schumacher'in yönetmenlik kariyeri çoğu zaman vasat, kimi zaman ilginç sayılabilecek işlerle vasatın hemen üstünde bir ortalama tutturabildi. Kayıp Çocuklar, 8 MM ve Telefon Kulübesi gibi ilginç sayılabilecek filmlere imza atması bile onu takip edilmesi gereken yönetmenlerin arasına koymaya yetmedi.

    Aslında John Carpenter'ın mükemmel Masters Of Horror filmi Cigarette Burns gösteriyor ki, zaman zaman bir Schumacher filmi başka filmlere bile ilham verebiliyor. Ve fakat bütün benzerliklerine rağmen Cigarette Burns, 8 MM'den çok daha etkili bir film ve bu etkisini de tamamen korkunun dozunu yükseltmesine borçlu.

    8 MM, bir korku filmine dönüşebilecek potansiyele sahip miydi tartışılır ama şunu peşinen belirtelim, 23 Numara en çok benzer bir eksiklikten mustarip. Hatta filmin gizem ve atmosfer yaratma konusundaki gevşekliği öyle boyutlarda ki, filmi kolaylıkla yönetmenin sıradan çalışmaları arasına yollayabiliriz.

    Son dönemde hemen herkesin sıradışı rollerde görmekten büyük keyif aldığı Jim Carrey, rock star (Thurston Moore'a benziyor!) karizmasına rağmen, beklenen veya olması gereken güçlü performansı bu filmde ortaya koyamıyor. Karısının hediye ettiği gizemli bir kitabın peşinden kendisiyle aynı geçmişe sahip bir dedektifin serüvenlerine kapılan hayvan bakıcısı rolü ile Jim Carrey arasında tuhaf bir uyumsuzluk var.

    Ciddi olmayan veya ciddi olmak istemeyen komedyen Carrey'in gölgesi, önceki ciddi rollerinden farklı olarak burada onun peşini bırakmamış gibi. Belki başka bir oyuncu da karakterden kaynaklanan problemlerin çözülmesinde tamamen başarılı olamayabilirdi, ama Carrey maalesef bu işi pek becerememiş.

    Peki, Schumacher'in filmin fena halde Günah Şehri'ni çağrıştıran "kurmaca" bölümlerini, filmin ağır ve heyecansız ilerleyen "gerçeklik" bölümlerine göre bile daha sıkıcı yapmış olmasına ne demek lazım? Bu fantastik bölümler diyalogları ile Günah Şehri'ni andırsa da, estetiği ile daha çok 80'ler sinemasının rüya sahnelerini anımsatıyor ve fena halde esnetiyor.

    Mesai saatleri içinde sorumlu olduğu köpekler tarafından taciz edilen zavallı bir adam ile okuduğu kitabın cool kahramanı arasındaki tezat daha çok vurgulanmalıydı, ki bu durum yazmamayı tercih ettiğimiz final için de anlamlı olabilirdi. Carrey çevresini saran 23 mucizelerinin etkisiyle oradan oraya koştururken, ne ailenin bu zavallıya tutarsız yaklaşımı inandırıcı oluyor, ne de öykünün tahmin etmesi çok da güç olmayan finali.

    Başrol oyuncusu gibi yönetmeni de bu projeyi inandırıcı kılmayı başaramıyor. Christopher Nolan veya Darren Aronofsky gibi genç yönetmenlerin başarılı olduğu "gizemli sular" belli ki onun için yanlış bir tercih olmuş. Şüphesiz filmin senaristi Fernley Phillips'in de iyi kurgulanmış bir öyküye ve zekice diyaloglara imza atmadığını belirtmek lazım. Kimse masum değil yani.

    Batıda oldukça iyi eleştiriler alan ve senaristinin yeni Charlie Kaufman gibi karşılanmasını sağlayan Lütfen Beni Öldürme (Stranger Than Fiction), aslında Kaufman senaryolarının izinden giden ama izini çok fazla belli etmeyen hoş bir filmdi. Filmdeki pek çok şey, yeni bağımsız dalganın taze klişelerine göre hazırlanmış olsa da, en azından mizah duygusu ile izleyiciyi yakalıyordu.

    Bazı sahnelerde Lütfen Beni Öldürme'nin "hayali" kahramanını hatırlatan Jim Carrey, bir parçası olduğu olaylar yeterli etkiyi yaratamadığı için ister istemez bayağılaşıyor. Makinist'in Christian Bale'ine yaklaşacağı yerde, Click'in Adam Sandler'ına yaklaşıyor ve bütün film böylece Click'in bile gerisine düşüyor.

    Şüphesiz farklı türler arasında dolaştığı gibi, farklı ahlaki değerler arasında da gidip gelen Joel Schumacher'i ciddiye almak çok mümkün değil. Fakat filme kaynaklık eden fikir iyi bir senaristten iyi bir yönetmene sıçrasaymış, ortaya ilginç bir film de çıkabilirmiş. Sonuçta nümeroloji ve gizemli kitaplar ayrı ayrı bile beyazperde için ilham verici olabiliyor.

    Yönetmenin illa genç olmasına da gerek yok! John Carpenter'ı düşünün, Cigarette Burns ile izleyenleri beladan belaya sürükleyen gizemli bir filmi anlatırken yine kusursuz. Filmin son sahnesinde ilk defa olaylı film sergilenirken kaç kişi korkuyla gözlerini kapamayı tercih etti kim bilir? Schumacher'in uyuttuklarından bile çok olduğuna eminiz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top