<b>Cani</b>:Bir Theron Performansı
Yazar: Anıl ErginDev bütçeli filmler bombardımanından sonra düşük bütçeli, bağımsız bir film var karşımızda. Başrolünde Charlize Theron'u görünce sevindiğimiz bu filmin adı Cani. Nasıl sevinmeyelim ki...Kasımda Aşk Başkadır ve Şeytan'ın Avukatı başta olma üzere, beğenimizi kazanmış, eski Hollywood yıldızlarının havasını taşıyan Theron'u izlemek bir çok sinema seyircisine keyif verir. Biz de bu beklentiyle oturduk koltuğumuza.
Fakat karşımızdaki bayanın Charlize Theron ile ilgisi yoktu. Geena Davis'i andıran hatta yüz şekli itibariyle Jon Voight'e benzeyen son derece itici ve de erkeksi bir kadındı karşımızdaki. Feleğin sillesini yemiş fahişe rolü için Charlize Theron tamamiyle bambaşka biri olup çıkmıştı. Oscar'a neden aday olduğunu anlamak güç değil...
Aslında bir sinema yazısına bu kadar ortadan giriş yapılmayacağını biliyorum. Fakat Charlize Theron'un film için geçirdiği değişim ve de sergilediği performans o kadar etkileyici ki, filmin arasında herkes yüksek sesle bu konuyu konuştu. Theron'un oyunu hakkında daha detaylı konuşabilmek için filmin konusundan kısaca bahsetmek uygun olur sanırım.
Film iki ana karakter üzerini kurulu. Bunlardan biri Christina Ricci'nin oynadığı Selby, diğeri ise Charlize Theron'un oynadığı Aileen. Bu iki karakter bir gay barda tanışıyorlar. Sekiz yaşında cinsel tacize uğrayan, onüç yaşından beri fahişelik yapan Aileen lezbiyen değildir ama Selby'nin ilgisine karşılıksız kalmaz. Aralarında duygusal bir ilişki başlar. Beraber yaşamaya başladıktan sonra Aileen'in erkeklere karşı nefreti büyür ve cinayetleri başlar. Kısa sürede aranan bir seri katil olacaktır...
Konuyu ilk okuduğunuzda sanki yeni bir Doğuştan Katiller izlemek üzere olduğunuzu düşünebilirsiniz. Fakat film kesinlikle bir macera filmi değil. Dramatik yanı ağır basıyor. Filmin yönetmeni Patty Jenkins ilk uzun metrajlı filmi olan bu çalışmasında elindeki öyküye kadın duyarlılığı doğrultusunda el atmak istemiş sanki biraz. Aileen'ın karakteristik özelliklerini çocukluğuna, daha doğrusu çocukken geçirdiği cinsel tacize, bunun yanında babasıyla olan iletişimsizliğine bağlamak istemiş ve de gayet başarılı olmuş. Charlize Theron'un son yılların en başarılı performanslarından birini çıkartarak canlandırdığı Aileen karakteri filmi baştan sonra ilgiyle izlememize neden oluyor. Oturuşu, konuşması ve sigara içişindeki kovboy tavrı aslında Theron'un nasıl bir güzelliği olduğunu bilmeyen, kendisini tanımayan izleyicileri de etkiliyor. Sadece yüzüyle değil, tavırlarıyla da Midnight Cowboy'daki Jon Voight'a benzemiş Theron.
Selby karakterini oynayan Christiana Ricci ise aslında kendi sınırlarını zorlamakla beraber Theron'un performansının yanında sönük kalmış. Aileen kadar olmasa da başarısız bir çocukluk geçirdiği her halinden belli olan Selby'e zayıf ve de sinsi bir karakter katmış Ricci. Aileen'e aşık ama aynı zamanda onun güçlü karakterini sömürmek isteyen Selby aslında filmin dramatik yapısını da dengeleyen unsur olmuş. Çünkü tüm film Aileen'den ibaret olsaydı belki kof bir feminist film olarak sinema tarihinde yerini alacaktı. Ama Selby'nin zayıf ve de antipatik karakteri filme bu açıdan bir denge getirmiş. Kadınsı kaygılar filmin geneline hakim olmamış ve de olması gerektiği gibi senaryonun bir parçası olarak kalmış. Bu durum da seyircinin filmi çok yönlü olarak algılamasını sağlamış.
İçinde bulunduğumuz sezonun en iylerinden olmasa bile en dikkat çekici filmlerinden biri Cani. Theron'un oyunculuğu ve dramatik yapının başarısı bir yana yeni bir yönetmenin çıkış filmi olarak da dikkatleri çekiyor. İlk uzun metrajlı filmini rahatlıkla atlatan Patty Jenkins umarız önümüzdeki yıllarda çok daha başarılı yapıtlarla karşımıza çıkar.