<b>Sınırsız Kentte</b> Yüzleşme
Yazar: Serdar KökçeoğluHaziran ayında izleme imkanı bulduğumuz İspanyol yapımı Kurban babasıyla ilgili sarsıcı gerçekleri ancak onu kaybettikten sonra öğrenen ve kendi yaşamının karanlık yönüyle yüzleşmek zorunda olan genç bir kadının öyküsünü anlatıyordu. Benzer bir arayış öyküsü içeren Sınırsız Kentte ise bir İspanyol ailesini Paris’e taşıyarak ölüm döşeğindeki bir adamın sırlarla dolu geçmişini bir bulmaca gibi oğlunun önüne seriyor. Tıpkı Kurban gibi sıradan bir ailenin öteki yüzünü yavaş yavaş ortaya koyan film, özellikle karakterler arasındaki sessiz gerilim ve aile kurumunu sorgulayan tavrı ile dikkat çekiyor.
Gençliğinde dünyayı değiştirmek için çaba göstermiş fakat evlenip aile kurduktan sonra başarılı bir iş adamı portresi çizmiş olan Max, ağır hastalığı nedeniyle tüm ailesini peşinden sürükleyerek Madrid’den Paris’de bulunan bir hastaneye gelmiştir. Yakın zamanda geçireceği riskli bir ameliyat nedeniyle ailesi tarafından gözden çıkarılmaya başlanmış yaşlı adam, akıl sağlığındaki bozulmalarla birlikte miras konusundaki belirsizliklerle de ailesine kaygı vermektedir. Arjantin’de farklı bir yaşam süren küçük oğlan Victor babasını ziyaret etmek üzere yeniden aileye katılır. Uzun bir aradan sonra babasıyla birlikte zaman geçirmeye başlayan genç adam, kısa sürede babasının hastalık dışında bir sorunu daha olduğunu fark eder. Adam tüm ailesinden ölesiye korkmakta ve hastaneden kaçmanın yollarını aramaktadır. Başlarda babasının paranoyalarını hastalığa bağlayan Victor, zamanla oyuna katılarak adamın sırrını araştırmaya başlar. Bu ise kişilerin hiçbir zaman tam olarak bilemeyecekleri bir alana yöneltir onu, anne ve babaların evlilik öncesi yaşamları...
Babanın nedeni belirsiz korkularına oğlanın merakının eklendiği ve aile meselelerinin henüz ortaya çıkmadığı ana kadar yaratılan atmosfer gerçekten son derece etkileyici. Babayı oynayan Fernando Fernàn Gòmez’in yüzündeki çaresiz ifadeyle güçlenen bu atmosfer, belirsizliğin de etkisiyle kısa ama tedirgin edici bir gerilim yaratıyor. Yine İspanya’dan gelen korku ve gerilim filmlerinde bile çok sık rastlayamadığımız kadar koyu bir gerilim. Özellikle tüm ailenin miras nedeniyle adama karşı gizlice örgütlenmiş olabileceğini düşünmek de bunu destekliyor. Fakat film zamanla farklı bir yöne sapmaya başlayınca tıpkı Kurban’da olduğu gibi amacın sadece saf bir gerilim yaratmak olmadığı ortaya çıkıyor. Ailenin mutsuz ilişkilerini ortaya koyan yan öykülerin ardından ailenin içindeki iktidarı simgeleyen annenin, sıradan bir İspanyol ailesi oluşturabilmek için kendi kocasının politik ve cinsel tercihlerini nasıl 'bastırdığını' öğreniyoruz.
Filmin aile kurumuna getirdiği eleştiriler sadece anne ve baba arasında yaşanan sorunlarla ifade bulmuyor. Filmdeki çoğu karakterin gerçek aşkı evli olduğu kişinin dışında bulması da buna örnek olarak gösterilebilir. Fakat çocukların mutsuz giden ilişkilerini sonuna kadar yürütmek gibi bir kaygıları yok. Film bize bu düşünceleri çağrıştıran yan öykülerini anlatmaya başladığında ise ana yoldan çıkmaya başlıyoruz. Yönetmenin yan karakterlerin öykülerine yaklaşıp güç kazanmaya çalışması tam tersine kan kaybettiriyor. Senaryo nihayet direksiyonu toparlayıp bizi tekrar Max’in hikayesine döndürdüğünde ise başlangıçtaki gerilimden çok uzaklaşmış olduğumuzu fark ediyoruz. Artık tek sorun, yaşlı adamın geç kalmış bir yüzleşme ile hayatını yeniden anlamlandırıp anlamlandıramayacağıdır...
Yönetmenin zaman zaman müziği ön plana çıkararak görsel denemelere girişmesi ise gücünü oyunculuğundan alan bir film içinde istediği etkiyi yaratamıyor. Kendi dünyasında yaşayan Max’in hayalleri ile gerçek olayların birlikte senaryoya yön vermesi ise oldukça dikkat çekici. Belki de bu yüzden etkileyici bir film olarak hatırlıyoruz. Fakat yine de ağır ve hüzünlü bir atmosfer yaratan filmin özellikle iki kişinin omuzlarında olduğunu belirtmek gerekiyor. Yakın ilişkilerin yakıcı gerilimini olağanüstü bir şekilde yansıtan çift; Geraldine Chaplin’in soğuk ve katı ciddiyeti ile Gomez’in yorgun, hüzünlü, çaresiz, yardım bekleyen yüzü neredeyse filmin anlamına dönüşüyor. Özellikle sahibinin hikayesini öğrendikten sonra daha iyi okuyabiliyorsunuz o yüzü. Ve bitmeye yakın sarsıcı buluşma, tüm imkânsızlığına ve geç kalmışlığına rağmen anlamlı son noktayı koyuyor.