Bunaltıcı yaz sıcaklarının yanı sıra nemin de iyice arttığı ve süresi nispeten uzun olan filmleri izlemenin gittikçe zorlaştığı bu günlerde, üçlü, dörtlü ve hatta beşli yorumlar yazanların, "inanılırlıklarını yitirdikleri" bu ortamda, programlarımızda küçük bir değişiklik yapmak suretiyle “sinema tarihine damgasını vurmuş” usta yönetmenlerin unutulmaya yüz tutmuş “makul süreli” filmlerine bir el atalım dedik…
Böylelikle yıllar sonra bu çok özel filmleri, hem biz bir kez daha izlemiş hem de genç kuşaklar ile de buluşturmuş oluruz diye düşündük…
Bu bağlamda tercih ettiğimiz ilk isim de, toplam altı filmi ile seçkimize dâhil ettiğimiz 94 yaşındaki Mel Brooks (1926) oldu…
Elbette bu seriye, Brooks’un ilk yönetmenlik deneyimini yaşadığı gibi senaryosu ile yılın Academy ödülünü de kazandığı “The Producers” ile başlamak da kaçınılmazdı…
Hani devamı da zaten, kronolojik bir sıra ile gelecek…
Ki, bu arada yeri gelmişken, artık “kült sinema klasikleri” arasındaki yerini de almış olan bu filmin, ABD Ulusal Film Koruma Kurulunun (NFPB) 1996 yılındaki kararı ile koruma altına alınmış olduğunu da belirtmiş olalım…
Bu genel girişin ardından, gelin isterseniz şimdide 50. yılında pırıl pırıl “Remastered” bir kopyası ile karşımıza çıkan bu filmin içeriğine de bir bakalım…
Aslında kısa yoldan köşe dönmeyi hedefleyen, Max Bialystock (Zero Mostel) ve (aynı zamanda James Joyce'un ünlü romanı Ulysses'inin de kahramanı da olan) Leopold "Leo" Bloom (Gene Wilder) isimli iki uyanığın, ayaklarına dolanan üç kâğıtlarının hikâyesinin anlatıldığı film, düzeyli espriden anlayan herkes için gülme garantilidir…
Projelerinin “finansörlerini”, en az bir milyon dolar dolandırmayı kararlaştıran bu “tiyatro yapımcısı” ahbap çavuşlar için (filmin başında ve finalinde) havuz fıskiyelerinin fışkırmaya başlaması aynen karanlıkları aydınlatan rengârenk bir işaret fişeği gibidir…
Artık onları kimse ne tutabilecek ne de durdurabilecektir…
En azından, kafalarında kurguladıkları “planlar” ve sahneye konulacak “Springtime for Hitler: A Gay Romp with Adolf and Eva at Berchtesgaden” isimli oyuna takacakları “çelmeler” dizisi içerisinde kendileri böyle düşünmektedirler...
Peki, olaylar bu çerçevede mi gelişiyor?
Tabii ki, tarzımız gereği bunun yanıtını yine vermeyeceğiz…
Yalnızca ekleyebileceğimiz tek şey, izleyiciyi 1967 yılındaki anılardan kopup gelen “iyi oyunculuk” ve “şahane bir komedi” curcunasının beklediği biçimindeki son bir söz…
Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…
Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 4 verdiğimiz bu “arşivlik” film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanları kafaya takmadan, “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 9 Ağustos 2020 günü saat 23.48’de yazılarak paylaşılmıştır...