Fransız Bakışıyla Polisiye
Yazar: Ayşegül KesirliPolisiye hikayelerle büyüdük biz. İyi polisin bütün suçluları alt ettiği adalet öyküleri ile beslendik uzun yıllar boyu. Birbirleri üzerinde üstünlük kurmaya çalışan esprili karakterlerle, kırk yıl düşünsem böyle bir şey söylemek o dakikada aklıma gelmezdi dediğimiz karizmatik cümlelerle geçti günlerimiz. Bunun sebebi belki de Tango ve Cash ya da Cehennem Silahı gibi filmlerin bir dönem her hafta tekrar tekrar televizyon kanallarında boy göstermesiydi. Birbirleriyle bir türlü anlaşamayan zıt karakterli polislerimize güveniyorduk. Onların peşi sıra macera peşinde koşuşturup duruyorduk. Kanımız ısınıveriyordu hemen suçluların kol gezdiği Amerikan şehirlerine.
Ödeşme , yakından tanıdığımız iyi polis kötü polis öykülerinden birine alışık olduğumuzdan farklı olarak, Amerika'dan değil, Fransa'dan bakan bir film. Büyük şehirden gelmiş, suçun her çeşidini görmüş bir edayla suskun, mesleği ile gurur duyan Parisli Gomez ile Marsilya'da restoranlardan haraç kesip, suçlularla iş birliği yapan sahte kahraman Tavares'in birliktelik öyküsü.
Film, bir arabanın içinden kadınlara laf atan, onları bakışları ile taciz eden iki Kuzey Afrikalı'nın görüntüsü ile açılıyor. Ve seyircinin dikkati arabanın plakasına çekiliyor. Böylelikle bizlere şehrin öykü için önemli bir unsur olduğu çağrısı yapılıyor. Arka plan için seçilen yer Marsilya; konumu sebebiyle belki de ülkenin en değişik uluslu bölgesi. Suç oranının fazlalığı ve karmaşası ile ün salmış bir liman şehri. Filmde karakterlerin içinde bulundukları atmosferi seyirciye tanıtmak açısından başarılı bir yol izlenmiş olunuyor böylelikle. Ve bu durum anlatımı kuvvetlendiriyor.
Esasında öykü, seyirci ile Tavares karakteri tanıştırıldıktan sonra başlıyor. İlk önce amcası, daha sonra da tek gecelik kız arkadaşı tarafından lanetlenen bir karakter bu. Kendisini bir tür kara büyünün altında görüyor Tavares. İşlerinin bir türlü yolunda gitmediğini tekrarlayarak, sorumsuzluklarını örtbas etmeye çalışıyor aslında. Ve Tavares'in gerçek laneti, yeni ortağı Gomez'de cisim buluyor.
İlk dakikalarda, birbirleri ile bir türlü anlaşamayan tamamen zıt karakterler olarak çiziliyor Tavares ve Gomez. Beraber kumar oynarken dahi tam ters sayılar üzerine para yatırıyorlar. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise; iki karakterin de sonuçta kumar oynuyor olmaları. Bir dört yol ağzına geldiklerinde ne kadar farklı yönlere sapıyor gibi görünseler de aslında her ikisinin yolu da aynı yere çıkıyor. Ve onlar sadece ortak bir noktada buluşmak için farklı yolları tercih etmiş oluyorlar. Farklı karakter özellikleri onları bir bütün yapıyor. Böylelikle amaçlarına daha kolay ulaşabiliyorlar.
Film, polisiye türüne görsel bir yenilik getirmiyor. Hatta belki de tersine aynı kamera açılarıyla aynı klişeleri tekrar tekrar kullanarak türe sadık kalıyor. Ve büyük arabalar, güneş gözlüklü sert bakışlı serseri polisler, hareketli kovalamaca sahneleri, gürültülü patlamalar ile seyirciye tam da aksiyon ruhunu yansıtıyor. Karakterlerin birbirleri ile atışmalarını konu alan sürükleyici ve karizmatik diyaloglarla süslenen hikaye, aynı kişilerin düştükleri komik durumların görselleştirilmesiyle denge buluyor. Ve seyirciye işte ben de tam bunu bekliyordum dedirtiyor.
Ödeşme'yi Amerikalı benzerlerinden farklı yapan ise ahlak kavramının karakterler üzerindeki yansıması. Ve yönetmenin türün özelliklerini kullanarak, zaman zaman sistemin en güçlü kurumlarına esprili bir dille eleştiri oklarını yöneltiyor olması. Bu durum filmi, sadece eğlencelik olmaktan çıkarıp, biraz daha dikkatli takip edilmesi gereken bir yapım haline getiriyor. Ancak bu özellik, filmin eğlencesini ve aksiyonunu kaybetmesine asla sebep olmuyor. Seyircisini sürprizlerle karşılaştırıp eğlendirmeyi başaran, sürükleyici bir anlatıma sahip Ödeşme. Polisiye sevenlerin beklentilerini tatmin edebilecek neşeli bir yapım.