tabii ki sinema sanatının bütün eserlerini görme imkanımız yok ama,en azından yaşımızın kapsadığı zaman dilimini göz önüne alarak söyleyebilirim ki,inarritu modern sinemanın en önemli,kendine has yönetmenlerinden biridir,ve bu 'kesişen hayatlar' diye adlandırabileceğimiz alt türün de bir numaralı temsilcisidir.21 grams diğer önemli eserleri (amores perros,babel) gibi yine izleyicinin zekasına güvenen,onu sadece oturup filmi izlemek yerine parçaları yerine oturtmaya zorlayan,olayı ona çözdürmeye çalışan ve son saniyeye kadar mantığı oyalayan bir yapıya sahip.bir kere sadece bu karışık kurgu bile filmin finalinde 'helal olsun' demenize neden olabiliyor.örneğin henüz 6.dakikadaki bir sahnenin,hem de saniyelik,önemsiz gibi görünen bir sahnenin,106.dakikada meğer ne anlama geldiğini,nedeninin ne olduğunu anlıyorsunuz.kendi adıma sinemanın ve yönetmenliğin,senaryonun olmazsa olmazlarından 'yaratıcılık' kelimesi,inarritu filmlerinde senaristi arriaganın da yardımıyla kesinlikle anlamını bulabiliyor.bu karmaşık kurgu size hissettirmesi gereken duyguları en iyi şekilde hissettiriyor,kalmanız gereken ikilemleri samimi ve tarafsız biçimde önünüze koyuyor ve sonuç olarak hikayeye anlam kazandıran,onun böyle izlenmesini gerektiren başlıca anahtar nokta oluyor.finale doğru iyice doruğa çıkıyor tabii ki film,kurgu da açılmaya başladıktan sonra.oyuncular hakkında da söylenebilecek tek şey 'mükemmel' oldukları.benicio del toro hariç jack jordan rolünü canlandırabilecek tek bir isim gelmiyor aklıma.her noktasıyla bütün oyuncular rolleri için biçilmiş kaftan.sean pennin ve naomi wattsın tek bir şey yapmadan sadece yakın çekimlerde bile ne kadar çok şey anlatabildiklerine şaşmamak elde değil.çok sağlam,izlenmesi gereken bir film usta yönetmenden,tek bir kusuru yok.ufacık bile.saatlerce ve sayfalarca övebilirim.
Ağır ilerleyen bir film.Yer yer insanı sıkıyor fakat anlattığı konu açısından hakikaten etkileyici ama şu var ki filmin bir başından,bir sonundan,bir ortasından sahneler mevcut yani flashbackler çokça var.Ama sağlam bir dram filmi isteyenler buyursunlar onun haricinde hareketli film severler sıkılıcakları için izlemeden düşünmelerinde yarar var...7/10
inanılmaz bi kurgu ve kesinlikle yönetmenin filmin her karesine saçtığı zeka parıltıları..Oyuncuların performanslari ise kusursuza yakın hatta kusursuz diyebiliriz.Muhtesem bir filmdi.
21 gram izlemekte geç kaldığım filmlerden biri. IMDB puanını hakettiğini düşünüyorum filmin. Filmin anlatımı belli bir hiyerarşisini olmayan kısa sahnelerin sunulması şeklinde. Yani ilk başlarda ne olduğunu anlamıyoruz ama dakikalar ilerledikçe konu bütünlüğünü kendi kafamızda sağlıyoruz. Filmin ilginç anlatımının dışında konusu da çok iyi. Birbirleriyle alakası olmayan insanların hayatları bir şekilde kesişir bazen bunun farkına varırız bazen de varamayız.Aynı dünyada yaşadığımız sürece sadece kendimizin değil başkalarının hayatlarından da sorumluyuz bundan dolayı. ''Ölürken 21 gram kaybediliyormuş. Peki hayatta kalanın vicdan azabı kaç bin ton ? Küçük kızın gözüne değen bakışlarını ölçecek birim sistemi var mı ? Ölürken bile istediği mavi ayakkabıları giyemez mi insan ? Hayat devam ediyor mu, yoksa hayatlar hayat devam ederken bitiyor mu? İşte bütün mesele bu. “ Filmin isminin anlamını da film bittikten sonra bu satırlarla anlıyoruz. İnsan öldükten sonra 21 gram kaybedermiş filmdeki anlayışa göre.Ve bu 21 gramın Ruh'ın kütlesinin karşılığı olduğunu bilsekte insanların yaşadıkları hayatın ve etkiledikleri hayatların ne kadarı 21 gram dır diye de sorguluyor ... Oyunculardan bahsetmek gerekirse hepsi çok iyiydi fakat Benicio Del Toru ve Naomi Watts filmin önünde bir performans sergiliyor.Filmde cinsellik içeren cesur sahnelerde mevcut.Naomi Watts teklif geldiğinde senaryoya bakmadan kabul etmiş, bir yerlerde okudum. Bu arada film Akademi ödüllerinde 2 dalda aday gösterildi.En iyi kadın oyuncu(Naomi Watts) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu (Benicio Del Toro). Ayrıca BAFTA ödüllerinde de 5 dalda aday gösterilmiş ama farklı ödüller de kazanmış.Bana göre en azından Naomi Watts Oskarı almalıymış. iyi seyirler..
21 Gram (Özgün adı:21 Grams), Alejandro González Iñárritunün yönetmenliğini yaptığı Oscara aday gösterilmiş dram filmi. Başrollerinde Sean Penn, Naomi Watts ve Benicio Del Toro vardır.
Geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman aralığında geçen filmin konusu üç farklı insanın başına gelenleri konu almaktadır: Paul Rivers (Sean Penn) sigara bağımlısı olan, karısı zamanında kendisininden bebek beklemiş fakat ardından kürtaj yaptırmış şimdi ise tekrar ondan bebek isteyen bir matematik profesörüdür. Ancak şimdi ölümle yaşam arasında kalmış ve kalp nakli için beklemektedir ta ki ona uygun bir kalp bulunursa.
Cristina Peck (Naomi Watts) kocası ve iki çocuğu olan uyuşturucuyu bırakmış şimdi hayatına yol vermeye çalışan bir annedir. Çocukları da kocası da kendisini çok sevmektedir.
Jack Jordan (Benicio Del Toro) zamanında başı beladan kurtulmayan, uyuşturucu ve alkol kullanmış bir adamdır. Onunda iki çocuğu ve kendisini çok seven karısı vardır. Zaman zaman garip davranışlar sergilese de artık her şeyi düzeltmeye karar vermiş ve dindar bir insan olmuştur.
Bir gün Paul artık hayatta kalmaya dayanamazken, Jack Jordan işten atılır ve kendi doğum günüdür. Arabayı sürerken bir anda iki çocuk ve babaları önüne çıkar ve kendisi arabayı durduramaz, onlara çarpar. Ne yapacağını şaşıran Jack Jordan, ordan son sürat kaçar ama sonra büyük bir vicdan azabı duyar ve polislere teslim olur. Hayatında tam her şey doğruya gidecekken bu olay başına gelir. Çarptığı baba ve çocuklar ise Christinanın kocası ve çocukları idi. Üçü de hayatını kaybeder ve kocasının kalbi Paula takılır. Paul artık ilişkisine son noktayı koymuş, kendisine kalbini veren adamı araştırmaktadır. Hapishaneden avukat sayesinde çıkan Jack eve geldiğinde küçük oğlu tarafından pek hoş karşılanmaz, Christina tekrar uyuşturucuya başlar ve tanıştığı Paul Rivers ile çıkmaya başlar. Paul ile Jackin karşılaşmaları olacak gün ise artık karmakarışık işler daha da karışacaktır.
Film uyuşturucu, alkol, aşırı cinsellik, bazı konuşmalar ve kısa şiddetten dolayı 17 yaş ve üzeri yaş grubuna hitap etmektedir.
Inarritu yine dokturmus. Ozellikle uc basrol oyuncusunun performanslari ile ayakta duran, ilginc bir kurgu ile baslarda kafa karistirici bir etki biraksa da sonradan bu sayede etkileyiciligini arttiran, goruntu yonetimi ile seyircisinin uzerinde son derece gercekci bir iz birakan bir "21 Gram", kesinikle bu yilin en iyi filmlerinden biri...(8/10)
Yani herkesin zevkine saygim var ama Inarritu bana hitap eden bir yönetmen degil.Bence bir hikayeyi olabildigince karistirmak-hemde gereksiz yere-gereksiz bir sey..Filmden aklimda kalanlarsa;21 gram hakkinda söylenenler ve Del Toro nun muhtesem karizmasi.
Film oldukça güzeldi ve sürükleyiciydi.. Bütün oyunculuklar çok iyiydi ama Benicio Del Toronun oyunculuğu gerçekten harikaydı.. İzleyin derim iyi iş çıkarmışlar..
tek kelimeyle mükemmel...bir şaheser olan Paramparça Aşklar Köpeklerin yönetmeniyle senaristini biraraya getiren yeni bir başyapıt.hani bazen çok sevdiğiniz bir tatlı olur ve onun tadını hissettiğinizde çok büyük bir zevk duyar ve gözleriniz kapalı onu hissetmeye çalışırsınız...bu filmde aynen öyle yani tadını damakta bırakan enfes bir sinemaşaheseri...başlangıçta ne olduğunu kavrayamıyorsunuz ancak sonra herşey açığa kavuşuyor ve yine üç farklı hayat hikayesi kesişiyor...alejandro gonzalez inarritu....sen bu işi biliyorsun:)))
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.