Zaman zaman toplum tarafından beğenilen filmleri beğenmediğim için kendimi sürekli sorgular ve hatta eleştiririm de. Mutlaka bir yerleri kaçırmış olmalı, ana fikri görememiş olmalı veya dikkatli izlememiş olmalıyım. Ama yok, bu filmden o kadar koptum ki izlerken, sağlıklı bir yorum yapmakta da zorlanıyorum.
Öncelikle oyunculuklardan pek memnun kalmadım, yine de bu bağlamda pozitif bir yorum Sean Penn'in ilk partnerini ve baş kötü kahramanımızı söyleyebilirim. İç karartıcı müzikler ve böylesi sıradan bir senaryo için gereksiz bir kronolojik sıradan bağımsız yönetmen üslubu... Bilemedim.
Derinlemesine bakıldığında, kayda değer bir senaryosu var mı tartışılır, açıkçası üyeler tarafından bu denli yüksek yorum alması da şaşırttı beni. Filmi, diğerlerinden ayıran bir nokta yakalamakta o kadar zorlandım ki. Kısa şekilde ifade etmek gerekirse sıkıldım.
Filme dair Amerikan aile hayatını güzel yansıttığı söylenebilir ama. Bilmiyorum, belki fazla depresif tarafını sergiliyor olabilir ancak dağınık evler, tepeleme dolmuş küllükler, yağ kalıntıları ile dolmuş fayanslar, bozuk musluklar, eskimiş koltuklar ve niceleri. Temizlik takıntılı biri değilim ancak göz zevkimi fena derecede bozdu diyemeden edemeyeceğim.
En sonda klasik Amerikan filmlerinin, artık herkes mutlu temalı müziği ile rayına oturmuş hayatlar ve Sean Penn'in ölümü ile klişe bir sona da imza atıyor film. Yalan yok 21 gram vurgusu güzeldi ancak onun haricinde benim ufkumu açan bir film olmadı. Kasvetli havası ve epey sıradan senaryosu ile pozitif bir yorum getirmenin zor olacağı bir yapıt olmuş.