'insanın herşeyi geride bırakarak bilinmeyene doğru yelken açmasna kim karşı çıkabilir...'iki yabancının kendilerine yabancı bir yerde birbirlerini bulmaları gibi bir arayış öyküsünü,arkadaşlığı,adı konmamış bir ilişkiyi anlatan mükemmel ötesi bir yapım'kendini ne kadar iyi tanırsan daha az üzülmeye başlarsın...'
Benim göremediğim ne var bu filmde anlamadım.Gayet sıradan bir aşk öyküsü.Oyunculuklar çok iyi,senaryo en zayıf halkası ki ona da Oscar verilmişti anlamak mümkün değil gerçekten.Sadece kafasını aşkla bozmuş kadın seyircilere sempatik ve hoş gelebilir.Başroldeki karakterlerin sevmediği,alışamadığı ve bir an önce kurtulmak istedikleri ülkenin Japonya olması da hayli manidar.Bence bu bile Sofia Coppola'nın o kadar masum bir film çekmediğinin,her açıdan tribünlere oynayan içten pazarlıklı bir halinin olduğunun ispatıdır.
Ne abartılacak ne de yerden yere vurulacak bir film değil Lost in ,evli olmasına rağmen iki yalnız insanın arkadaşlığını ve birbirlerinde buldukları "yakınlık" hissini anlatıyor ya da bana öyle geldi çünkü Lost in Translation filmini izleyen herkes kendinden bir şey bulabilir ve kendine göre yorumlayabileceği bir film fakat her ne olursa olsun filmin ana teması "yalnızlık".Film ağır bir film yani filmi izlemeden önce ağır ve yavaş işleyen bir film olduğunu göze alarak izleyin ve kesinlikle heyecanlı veya sürükleyici bir film beklemeyin çünkü filmin ne öyle bir amacı ne de öyle sunduğu bir şey var,film kendi ülkelerinden uzak olan iki yalnız insanın hem dil sorunu hem yalnızlık sorunu çekmesini anlatıyor genel izlerken sıkıldığımı söyleyemem zaten ben bu tarz yalnızlık temalı filmleri severim yani izlerken keyif alarak film bence farklı bir şey sunmuyor seyirciye yani yalnızlık temalı olmasına rağmen çok farklı bir şekilde anlatmıyor bu olayı, zaten bence filmin en iyi yanı oyunculukları,Bill Murray ve Scarlett Johansson çok iyi karakterlerine uymuşlar ve gerçekten çok iyi oynamışlar zaten bu kadar iki iyi oyunculuk olmasa film etkileyicilik kısmında sınıfta ıca filmin bazı müzik seçimleri de gayet başarılı filme etkileyicilik katmış.Yalnızlık temalı filmleri seviyorsanız ve Japonya'da geçen bu dil-yalnızlık karmaşasını da izlemek ve gerçek dünyanızdan biraz da olsa soyutlanmak istiyorsanız Lost in Translation'ı tavsiye edebilirim.
sofia coppola belli bir tarzı olan ve belki de genetik olarak sinemayı bilen bir sanatkar.virgin suicidesı izlemiştim önceden ve şimdi lost in translationı da gördükten sonra bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.gerek kamera kullanımları,gerek renk,ışık,gölge seçimleri görece alışılmıştan farklı,dikkat çekici ve kendini hemen belli ediyor.film bu açılarından,yani sinematografik açılardan tatmin edici gayet.konuya gelince;coppola bize tokyo üzerinden japonya belgeseli izletiyor sanki,araya da dramatik fakat eğlenceli iki karakter koyuyor.bana göre harika bir bütünlük oluşturuyor bunlar.kültür farklılıkları ve insanın insandan nasıl farklı olabileceğini gerçekçi ve kimi zaman da eğlendirici bir şekilde görüyoruz.bill murray başlı başına şahane,harikalar yaratıyor,tek başına filmi sürükleme potansiyeline fazlasıyla sahip,karakterine de hemen ısınıyor ve seviyorsunuz,johansson da henüz 19 yaşında bu filmde,ama en az bugünkü kadar ağırlığını koyabiliyor rolüne,tecrübeli aktrislerden bir eksiği yok,hatta masumiyeti ve yüz hatlarının gücüyle fazlası bile var diyebiliriz.film gayet sade,heyecansız,durağan gibi gözükse de aslında son derece sürükleyici ve göz açıp kapatıncaya kadar da biten bir film.karakterlerle ciddi anlamda yakınlık kuruyorsunuz ve akıbetlerini merak ediyorsunuz tüm süre boyunca.kendi adıma bende boşluklar bırakmayan,sade,kaliteli,süper oyuncuları olan ve çok yetenekli bir yönetmenin eseri lost in translation.bu arada oyuncu demişken çok kısa rollerde bile olsalar ribisi ve anna faris de tek kelimeyle harikalar.
Yalnızlık,mutsuzluk veya dünyadaki her şeyden sıkılma gibi konuları ele alan herhangi bir aşk hikayesine uğramadan aşk anlatan başarılı bir film.Oyunculuklar çok başarılı.Özellikle scarlett çok doğal oynamış.7/10
yabancı bir ülkede kendi dillerinde konuşma hasretindeki iki farklı karakterin ilişkisi..sadece yalnızlık değil evliliklerindeki betimlenemeyen tıkanıklıkta anlatılıyor filmde.. aralarındaki yaş farkına rağmen kanları kaynayan iki amerakilının kısa süreli arkadaşlık-aşk kaçamağı...sadeliği,duruluğu ve abartısızz oyunculuğu ile gayet başarılı bir film...7,5/10
kız çok tatlıydı, sanırım filmi izlerken sıkılmamamın tek sebebi bu, çünkü aslında çok sıkıcı bir filmdi, konu da pek ilgi çekici bir konu değil. Birbirine ilgi duyan ama bir türlü ilişkiye başlayamayan iki kişinin yaşadıklarını anlatıyor
bu filmle ilgili kötü eleştirileri ,dostoyevski ya da hemingway gibi büyük yazarların eserlerini okuma yazma bilmeden eleştirmeye kalkan birisinin eleştirisi kadar ciddiye alabilirim ancak...
TRT'nin,ekranın sağ üst köşesinde maç skorunu verdiği film kuşaklarından birisinde izlemiştim tesadüfen bu filmi..Scarlett Johansson'un Hollywood gözdesi olmadan önce-"the horse whisperer"daki performansı en iyisiydi belki de- çok iyi fotoğraflar verdiği,iletişimsizliğin,yalnızlığın,yabancılaşmanıngüzel ve hatta ironik bir şekilde anlatıldığı bir film..Bill Murray'ın o saf,anla-ya-mamış,şaşkın ifadesi için ,belki bir de Nicholas Cage seçilebilirdi uygun bir cast olarak;) .Ben çok keyif aldım filmi izlerken..Cidden Bir iletişimsizlik vardı filmde; "off yeter,ne diyor bu insanlar,ne anlatıyorlar" diye tepki bile verdim bir ara..Fotoğraflar çok güzeldi filmde,Uzakdoğu manzaraları,geceleri,filmin senaryosu..Çevirisi de "bir konuşabilse.." ya ; oraya takıldım ben yine;)..Filmin-ve diğer filmlerin de- alt yazılı izlemesini tavsiye ederim ayrıca; dublaj içinde kaybolmamanız için..iyi seyirler.
hoşça vakit geçirmek isteyenlere tavsiye ederim.bill murray nin performansı için bile gidilir bu filme.çok ii vakit geçirdim.güzel hoş değişik türde bir film.en iyi özgün senaryoyu haketmiş bence.çünkü çok ilginç bir senaryo.copolla nın ellerine sağlık.babasının izinde olduğu belli.
Arkadaşlar yorum yazmak istiyorum ancak yorum yazmak dahi istemiyorum. Film bana aşırı yavan geldi, en son hangi filmi izledikten sonra böyle oldum diye düşünüyorum aklıma "The Double Life Of Veronique" geliyor. Eleştirebileceğim çok fazla yanı var, burada arkadaşların yorumlarını da okudum hani pozitif birşey bulsam da onu yüceltiyim diyorum ama bulamıyorum. Tokyo filan yazmış bazı arkadaşlar henüz tam izlemedim ancak "Kirschblüten - Hanami" var mesela o film çok daha sıcak duruyor konu Tokyo olduğunda.. Benden en fazla 4-5 alır..
yanlış zaman yanlış insan bu şarkı bence film için ideal herkeze hitap edicek bir film değil fakat seyirlik bir film,ben beğendim scarlett johansson için bile izlenebilir...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.