Hesabım
    Çılgın İkili 2
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Çılgın İkili 2

    <b>Çılgın İkili 2</b>-Sonuç 0

    Yazar: Zafer İlbars

    İşte bir devam filmi daha. Ama bu, sekiz yıl aradan sonra gelen bir devam filmi. Bu kadar bekledikten sonra yapıldığına göre, Çılgın İkili 2 üzerinde çok çalışılmış bir film olduğunu düşündürüyor. Ya da yapılması için gerekli olan cesareti toplamak için uzunca süre beklenmiş bir devam filmi olduğunu...

    İkinci filmle iyice çıldırmış iki polis bizi bekliyor. Tehlike, aksiyon, macera ve komedinin dozunun iyice arttırıldığı film için yapılan harcamalar herhalde bir üçüncü dünya ülkesinin ekonomisini birkaç aylığına düzene sokabilirdi. Gerçekten de aksiyon açısından hiç de sürpriz olmayan, görkemli sahneler göz alıyor. Filmin komediyle yoğrulmuş olması tehlikeden tehlikeye koşan bu ikiliyi hayatın gerçekleriyle değerlendirmememiz gerektiğini kanıtlıyor.

    Film, bütün eksenini aksiyona ve adrenaline oturtmuş durumda. Ecstasy akışını durdurmak için görevlendirilen ikili, birden bire kendilerini daha çetrefil bir organize suç çetesiyle mücadele ederken buluyorlar. Zaten durmadan kaşınan hiperaktif polislerimiz için bu, bulunmaz bir fırsat oluyor. İki çılgın polis pergelleri açıyor ve mantıktan uzak olan yerçekimsiz bir ortamda, çoğu Hollywood filminde olduğu gibi tanıdık görüntüler çıkıyor karşımıza. Filmde kullanımı durdurulmaya çalışılan ecstasyden bile fazla kaçıyor aksiyonun dozu.

    Çılgın İkili 2, farklı bir açıdan tanımlamak gerekirse biraz şımarık bir film. Öyle şımarıyor ki ölüleri bile komedi unsuru olarak kullanmaktan çekinmiyor. Takip sahnesinde ölü taşıyan araçlardan caddelere saçılan cesetlerin gülmek için sunulması izleyiciyi irrite ediyor. Film, Küba'yı da karalamaktan ve alay etmekten geri kalmıyor. Bir kadını kurtarmak için, çılgın ikili ve gönüllü fedaileri koskoca bir orduyu yerle bir ediyorlar. Hollywood'un yerçekimsiz dünyasından hayret edici manzaralar seyretmeye devam ediyoruz...

    Filmin seyirciye yaptığı en büyük haksızlıklardan birisi de, gereğinden çok fazla uzun olması. Bu uzunluk ne kadar işlevsel tartışılır. Zaten izleyiciyi yoran bir yapısı varken bu kadar uzun olması filme karşı iyimser davranmamanıza yol açıyor. Film bu kadar uzun olunca, her çiçekten bal almayı da ihmal etmiyor tabii. Örneğin bunca hengamenin içinde gönül telleri de titriyor süper ikilimizin. Birinin kardeşi, bir diğerinin potansiyel sevgilisi olan ve hiç sürpriz olmayan bir şekilde ajan olarak karşımıza çıkan güzel bir kadın, olaylara başka boyutlar katıyor. Bütün sular duruldu, her şey çözümlendi derken bir de bakıyorsunuz ki ajan kızımız kötü adamların elinde. Hesap kişiselleşiyor bu durumda. Farklı bir motivasyonla Küba'ya resmen bir çıkarma yapıyor çılgın ikili. Aksiyon sahneleri şefin menüsünden. Yanında aperatif olarak sunulan bu kişisel ve romantik öykücük de menünün bir köşesine sıkıştırılıveriyor.

    Film hakkında olumsuz noktalar elbette çok. Ama yine de güldüren sahnelerin hakkını vermek gerekiyor. Filme olumsuz bir önyargıyla giden izleyiciler bile bu sahnelerde gülmekten kendini alamaz. Örneğin beyaz eşya dükkanındaki eşcinsel parodisi, morgda ölülerle geçirilen dakikalar, bir türlü keyfi çıkarılamayan yapay havuz ve Martin Lawrence'ın poposuna isabet eden serseri kurşun insanın aklında yer etmeyi başarıyor.

    Will Smith'in, Martin Lawrence'ın yanında oldukça sırıttığı filmde, parçalanan Ferrari ve havaya uçan milyon dolarlık bir malikaneyi izlemek de garip bir deneyim. Aksiyon filmlerinin kaz gelen yerden tavuğu esirgenmediğine bir kez daha tanık oluyoruz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top