uğur tazegül......................tolga_taze24@hotmail.comfilm hakkındaki yorumumTakip edenler bilir, ?Son Samuray? ABD'de ve Japonya'da geçtiğimiz Aralık ayında oldukça şaşalı bir şekilde ve büyük beklentilerle vizyona girdi. Ancak 100 milyon doların üzerinde bir bütçeyle çekilen film başarı beklediği tüm kalelerde birer birer bozguna uğramaktan kurtulamadı. Önce açılış haftasında 24 milyon dolar gibi oldukça vasat bir hasılat elde eden, aradan iki aydan fazla zaman geçmesine rağmen bütçesini ancak çıkaran bir gelire ulaşan film, ödül açısından da beklentilerin oldukça altında kaldı. Önce üç dalda aday olduğu Altın Küre'den eli boş döndü, hemen ardından Oscar'a üçü pek de önemsenmeyen dört dalda aday olmakla yetinmek zorunda kaldı (En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Kostüm, En İyi Ses). Tüm bunlara rağmen, filmin özellikle ABD'deki eleştirmenler tarafından oldukça olumlu karşılandığını söylememiz gerekiyor. Genelde eleştirmenler, ?Son Samuray? gibi, yıldız bir oyuncunun karizmasından medet uman büyük yapımların ilk kaybettikleri kaledir; ancak ?Son Samuray? özelinde bu durumun tam tersi şekilde tezahür ettiğini belirtmemiz gerekiyor. Gelenekle modernliğin amansız savaşı Filmi beğenen eleştirmenlerin hemen hemen tamamının ilk olarak vurguladığı nokta, ?Son Samuray'ın başta aksiyon ve savaş sahneleri olmak üzere, genel olarak set ve kostüm tasarımı gibi alanlarda oldukça başarılı olduğu ve dönemin ruhunu hakkıyla yansıtabildiği. Ancak ?Son Samuray'ın, Hollywood'daki büyük prodüksiyonların genelde altından kalkabildiği bu alanlardaki başarısıyla yetinmediği konusunda hakkını teslim etmek lazım. Zaten filmin bu yapım başarılarını övenler de hemen ardından, filmin iki farklı kültürü aynı potada, birini öne çıkarmadan, Amerikan propagandası yapmadan, siyaseten doğru bir biçimde buluşturabilmesi gibi daha çok senaryonun yapısıyla ilgili olan yanlarını öne çıkarıyorlar. Aslında filmin yapım öyküsüne şöyle bir bakınca ?Son Samuray'ın bu konulardaki başarısının o kadar da şaşırtıcı olmadığını görmek mümkün. Filmin çekimleri resmi olarak 2002 Ekim'inde başlamış olsa da, başta başrolde yer alan ve filmin yapımcı ortaklarından biri olan Tom Cruise olmak üzere, ekipte yer alan pek çok kişi, aylar öncesinden çalışmalara başlamıştı. Zaten filmin Japon kültürü ve filmlerine uzun zamandır hayranlık duyan yönetmeni Edward Zwick, gençlik günlerinden beri ?Son Samuray? gibi bu kültüre olan hayranlığını ifade edebileceği bir film çekmeyi hayal ediyordu. Akira Kurosawa'nın ?Yedi Samuray? (?Seven Samurai?) filmini 17 yaşındayken izlemiş olmasının sinemacı olmasında çok önemli rolü olduğunu kaydeden Zwick, Kurosawa filmlerini keşfetmesinin Japon kültürüne duyduğu ilgiyi farklı bir boyuta taşıdığını da itiraf ediyor. Uzun süredir Japon tarihini araştıran Zwick, Japon tarihinde Meiji Restorasyon dönemi olarak bilinen dönemi özellikle dikkat çekici buluyor. Zaten, yaşlı Shogunate'in hükümdarlığının sona ermesiyle, 200 yıllık bir soyutlanma döneminden sonra, Japonya'nın Batı'yla ilk önemli buluşmasının gerçekleştiği bu dönem ?Son Samuray? filminin de çıkış noktası: ?Her şeyden önce bir geçiş dönemiydi. Her kültürde, antikten moderne geçiş anı sancılı ve dramatiktir. Aynı zamanda fevkalâde görseldir. Her bir görüntü, her bir yer, her bir oda, eskiyle yeninin bir arada bulunuşunu yansıtan bir hikâye nlatır. Melon şapkalı bir adam,kimono giyen bir kadının yanında yürür. Tüfekle birbiri ardına atış yapan bir adam,kılıç sallayan bir düşmanla karşı karşıyadır? diyen Zwick, filminin atmosferini de modernle gelenekselin bu amansız çatışmasını yansıtacak şekilde kurmaya özen göstermiş. Aslında, En İyi Film Oscar'lı ?Aşık Shakespeare? (?Shakespeare in Love?) filminin yapımcısı olan Zwick'in, ?Glory? ve ?Legends of the Fall? gibi 19. yüzyılın sonlarında geçen filmlerin yönetmeni olduğunu da göz önünde tutarsak, 19. yüzyıl hikâyeleri anlatmaya karşı özel bir tutkusu olduğunu söyleyebiliriz. Zaten yönetmenin kendi sözleri de bunu açıkça ortaya koyuyor: ?Tekrar tekrar o tarihi döneme çekiliyorum. Belli bir zamanda kişisel bir değişimden geçen bir karakteri gözlemlemenin dokunaklı, adeta hipnotize edici bir yanı var; özellikle de çevresindeki kültür büyük bir girdabın içindeyken?. Cruise kendisinin dublörü Bir çok kez Oscar adayı olan ve filmde Yüzbaşı Algren rolüyle karşımıza çıkan Tom Cruise da, Zwick'in Japonya'nın özellikle de samurayların değerler sistemine duyduğu ilgi ve hayranlığı aynen paylaşıyor. O da Zwick gibi, Kurosawa ve Japon yapımlarını genç yaşlarda keşfettiğini ve ?Japon kültürü ve insanlarına, özellikle de samurayların zarafet ve güzelliğinin yanı sıra, güç, merhamet, müthiş bir sadakat, sözlerinin arkasında durma ve doğru olduğunu bildikleri şey için hayatlarını verme kavramlarını öğreten Bushido ruhuna derin bir saygı ve güçlü duygular beslediğini? ifade ediyor. Aktör, sözlerini şöyle sürdürüyor: ?Temel olarak bu, sonucu ne olursa olsun, yaptığın ve söylediğin şeylerin sorumluluğunu üstlenme anlayışı. Bushido, samuraylar için bir kural kitapçığı olmanın ötesinde, yaşamlarını sürdürmenin, ya da herhangi bir yaşamı sürdürmenin güçlü bir yolu. Cazibesine dayanamadığım bir şeydi. Ed ilk kez oturup benimle bu film konusunda konuştuğunda, bu filmi yapmam gerektiğini daha o an biliyordum. Temasına ve hikâyesindeki karakterlere çok güçlü bir bağ hissettim?. Tabii ki aktörlük, lafla olan bir şey değil. Cruise da bu daha akademik düzeydeki ilgiyle yetinmeyip fiziksel becerilerini geliştirme konusuna da özel önem vermiş. Hazırlıklara diğer oyunculardan çok daha önce başlayan Cruise, ilerleme kaydetmek için her gün ekibin diğer üyelerinden iki saat önce sete gelmiş. Bu azmin semeresi olarak aktörün tüm sahnelerde kendi dublörlüğünü kendisinin yapması gibi ilginç bir durum ortaya çıkmış. Bu sahnelerin arasında geceler boyu çok sayıda düşmana karşı çift kılıçla dövüşmek, beş gün ve bir gece içeri sızmaya çalışan Ninja'ları uzaklaştırmak, Japon meslektaşlarıyla iki hafta boyunca dövüş sanatı antrenmanları yapmak ve nihayet, iki ay boyunca acımasız bir savaşta dövüşmek gibi oldukça zorlayıcı ve genelde gerçek silahlar kullanıldığı düşünüldüğünde oldukça da tehlikeli olan sahneler de bulunuyordu. Savaşçının Yolu: Bushido Cruise'un yanı sıra, başta performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar'a aday olan Ken Watanabe olmak üzere, tüm yardımcı oyuncuların, rollerini fazlasıyla ciddiye aldığını ve uzun bir hazırlık döneminden sonra kamera karşısına geçtiğini belirtelim. Oyuncuların bu performanslarında, hazırlık süreçleri kadar, filmin Samuray öğretisi olan ?Bushido'dan kaynaklanan dingin atmosferinin de etkisi olmuş. Watabe, yönetmenin karakterlerin iç dramlarını deşmek için ?Bushido'dan nasıl yararlandığını anlatmak için şu örneği veriyor: ?Çekime başlamadan önce, Ed bana, ?Her şeyi hissetmek zorundasın, kamp ateşini, bir böceğin sesini, rüzgarı, sıcaklığı. Soğuk bir gece. Atların kıpırdandığını duyuyorsun. Tom nefes alıp veriyor?. Ve tüm bunlar repliğimin olmadığı bir sahne içindi. Bir bakıma, rol yapmaktan çok yaşamla ilgili bir yönlendirmeydi, ki bu Bushido ruhuna güzel bir örnek. Bushido nefes almak gibidir, doğayla ve her şeyle bağımızın farkında olmaktır. Samuraylar bu konuda konuşmazlar, onu yaşarlar sadece?. Filmin anlatımının yanı sıra set ekibinin üzerinde de büyük bir etki bırakan ?Bushido?, Japonya'da Heian ve Tokugawa dönemleri arasında geliştirilen (9-12. yüzyıllar) ve Samurayların yaşamlarını düzenleyen bir dizi etik kodun adı. Sen ve Konfüçyüs felsefesinden özellikle etkilenen ?Bushido'yu, sadaket, kendini feda etme, adalet, utanç, saflık, mütevazılık, savaşçı ruh ve de onuru öne çıkaran bir yaşam felsefesi olarak da görmek mümkün. ?Bushido'nun temel ilkeleri: Gi (Dürüstlük ve Adalet): Tüm insanlarla ilişkilerinde son derece dürüst ol. Adalete inan; sadece başka insanlardan gelene değil, kendinden gelene de. Gerçek bir samuray için, dürüstlük ve adalet konularında grinin tonları yoktur. Tek bir doğru ve tek bir yanlış vardır. Rei (Kibarlık-Nezaket): Samurayların acımasız olmak için nedenleri yoktur. Güçlerini kanıtlamaya ihtiyaçları yoktur. Bir samuray düşmanına karşı bile saygılıdır. Saygının bu dışavurumu olmadığında, hayvanlardan farkımız yoktur. Bir samuray sadece dövüşteki gücü yüzünden saygı görmez, diğer erkeklere davranış biçimiyle de saygı görür. Samurayın gerçek içsel gücü zor zamanlarda belli olur. Yu (Kahramansı Cesaret): Harekete geçmekten korkan insan kitlelerinin üzerine çık. Bir kaplumbağa gibi kabuğuna saklanmak hiç yaşamamak gibidir. Samurayda bir kahramanın cesareti olmalıdır. Samuraylık kesinlikle risklidir. Tehlikelidir. Hayatı tam olarak, dolu dolu ve harika bir biçimde yaşamaktır. Kahramansı cesaret, gözü karalık değildir. Zeka ve güçtür. Korkunun yerini saygı ve temkinle doldur. Meiyo (Şeref): Samurayın onurunun tek yargıcı vardır, o da kendisidir. Verdiğin kararlar ve bu kararların nasıl uygulandığı gerçekte kim olduğunun bir yansımasıdır. Kendinden saklanamazsın. Jin (Merhamet): Yoğun bir eğitim sonucunda samuray hızlı ve güçlü olur. Diğer insanlar gibi değildir. Herkesin yararına kullanılması gereken bir güç geliştirir. Şefkatlidir. Diğer insanlara her fırsatta yardım eder. Eğer fırsat çıkmazsa, fırsatı bulmak için yollara düşer. Makoto (Katıksız İçtenlik): Samuray bir şeyi yapacağını söylemişse, o şey yapılmış demektir. Yapacağını söylediği şeyi tamamlamasına hiçbir şey engel olamaz. ?Vaat'te bulunması gerekmez. ?Söz vermesi? gerekmez. Sözlü olarak söylemesi bile o şeyin yapılmasının başlangıcını oluşturur. Söylemek ile yapmak aynı şeydir. Chu (Görev ve Sadakat): Samuray için, bir ?şey'i yapmak ya da bir ?şey'i söylemek, o ?şey'e sahip olması demektir. Bundan ve bunun ardından gelecek tüm sonuçlardan sorumludur. Bir samuray kendi koruması atındakilere müthiş sadıktır. Sorumlusu olduğu kişilere karşı, son derece hakikatlidir.Beğendiklerime Ekle