Tarz Uğruna Ölüm
Yazar: Ali ErcivanVampir avcısı geri döndü. Bu son Blade filmi Blade:Trinity'nin yönetmen koltuğuna, üç filmin de senaryosunu kaleme almış olan David S. Goyer oturmuş. Ortaya eğlenceli bir aksiyon filmi çıktığı söylenebilir. Ama bu yeterli mi?
Her nedense artık daha iyi roller bulamadığı için kariyeri bu karaktere saplanıp kalmış gözüken Wesley Snipes'ın canlandırdığı Blade, bu kez yeni ortaklar edinerek hem "ilk vampir"i canlandırmaya çalışan bir grubu, hem de peşindeki polisi bertaraf etmeye çalışıyor. Elektronik müzik sosuyla bol aksiyon, kaçma kovalama sahnesi ve küle dönüşen vampirler...
Kısacası, değişen bir şey yok. Bugün artık öyle bir noktaya geldik ki sağlam bir bütçeye sahip hemen her Hollywood filmi zaten adrenalin yüklü aksiyon sahnelerini pekala beceriyor. Ama neden bu filmlerin birçoğu beklendiği kadar iş yapamıyor? Blade serisinin üçüncü bölümü de beklentilerin altında bir gişeye ulaştı. Yüzeyde her şey yolundayken, sonuç niye böyle oluyor?
Bunun için Blade serisinin kendi içinde bir karşılaştırmaya gitmek yeterli. Artık seyirci görebileceği çoğu şeyi gördü. İyi kotarılmış aksiyon sahneleri kimse için yeterli değil. İlk iki Blade filmi başarılıydı çünkü aksiyonun gerisine iyi kötü sağlam bir dramatik yapı, zengin bir altmetin yerleştirebilmişlerdi. İnsanlar (ya da vampirler) dövüşürken sadece kuru bir aksiyon değildi izlediğimiz, öykü içinde ciddi bir iç gerilim onları bu noktaya getiriyordu.
Bu son filmde ise, olay daha ziyade Angel adlı televizyon dizisinin bir bölümüne dönmüş gibi. Yaratıklar, yüksek hayalgücü ürünü silahlar, havalı kostümler ve elektronika... Ama ardında pek bir şey yok...
Önceki iki film zengin psikanalitik çözümlemelere olanak veren altmetinler üzerinde ilerliyordu. İlk Blade filmi özünde bir anne-oğul hikayesiydi; ikincisi ise baba-oğul teması üzerine kurulmuştu. Bu filmde ortada çocuklar var bolca ve erkek cinsel organına dair ardı arkası kesilmeyen referanslar, ama bunların sağlayabileceği herhangi bir psikanalitik derinlik söz konusu değil.
Tabii ortalama seyirci için psikanalizin ne önemi var denebilir ama bahsettiğimiz sadece bu konulara hakim olabilenlerin görebileceği bir zemin değil aslında; adını koyamasa bile her izleyici için pekala varlığı, anlamı veya metne getirdiği güç hissedilebilir bunların. Sonuçta kabul etmeli ki hasılat rekorları kırmış bir seriden de bahsetmiyoruz. Bir anti-kahramanın karanlık maceralarını anlatan, tatmin edici ama büyük yapımlarla karşılaştırıldığında ortalama rakamlara ulaşmış ilk iki bölümün izleyicisi özel bir hayran kitlesi ve filmin yüzeyde görünenin altındaki malzemesini takip edebilenlerdi. İlk Blade popüler olmaktan da öte, ciddiye alınmıştı. Fakat serinin giderek daha fazla aksiyona kaydığını görüyoruz. Bunun ne işe yarayacağını düşündüklerini kestirmek güç...
Çünkü filmlerin içi boşalınca geriye sadece biçim kalıyor. Senaristlikten yönetmenliğe terfi eden Goyer de anlaşılabilir şekilde kendini ispatlamaya çalışınca, ortaya sadece müziği ile koreografileriyle, kostümleriyle, yani kısacası cilasıyla "cool" olmaktan başka bir şey becerememiş bir film çıkmış. Şüphesiz kendini izletiyor ve tüm seriyi takip eden bir hayran için kaçırılmayacak bir film ama bu neticenin beklentilerin altında kaldığı gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü şık bir ciladan daha fazlasını yapabilen ne filmler gördük artık; dolayısıyla beğeni (ve beklenti) eşiğimiz kaçınılmaz şekilde yükseldi. Her birimizin...