Yeni Nesillere <br>Bir Dehşet Gösterisi Daha
Yazar: Ali ErcivanTobe Hooper'ın 1974 tarihli kült korku filminin yeniden çevrimi olan Teksas Katliamı (The Texas Chainsaw Massacre), yaklaşık 3 yıllık bir gecikmenin ardından ülkemiz sinemalarına ulaştı. Pearl Harbor, Armageddon gibi dev bütçeli aksiyon filmlerinin yönetmeni Michael Bay'in yapımcı olarak altına imza attığı film, son yıllarda ardı ardına gelen örneklerinden artık iyice sıkılmaya başladığımız tipik bir "teenslasher" filmi olmuş.Yani, bir grup genç bir yolculuğa çıkarlar. Amerika'nın orta kesimlerindeki yabancı bir kasabada onları yollarından alıkoyan bir durum oluşur. Ve burada, hasta ruhlu ve/veya mutasyona uğramış taşralıların saldırısına uğrarlar. Bu filmler kimi zaman (özellikle cinsel açıdan) fazla özgür genç nesle bir ahlak dersi amacı taşır; kimi zaman da kentli Amerikalıların taşralı Amerikalılara yönelik korku ve tiksintilerinin birer aynasıdır. Hatta birçok örnekte her ikisi de mevcuttur.Bu alt türün ilk örneklerinden olan Tobe Hooper filmi, korkutucu olmaktan ziyade eğlenceli bir örnektir. Gerçeklikle bağı kopacak ölçüde abartılı ve karikatür tiplemeler içerir; ürkütmekten ziyade asap bozucudur. Biraz da bu sebeplerle kült olmuştur zaten. Marcus Nispel imzalı bu yeni filmse teknik olarak son derece yetkin ve yer yer gerçekten seyirciyi germeyi başaran bir yapım. Kendi başına ele alındığında pekala başarılı bir iş. Acaba sorunun buradan kaynaklandığını düşünmekle çok mu ukalaca davranıyoruz?Teksas Katliamı, iyi olması için biraz fazla uğraşılmış bir film. Karakterler daha gerçekçi. Gerekçelerini açıklamak için çok uğraşılıyor. Yönetmenin video klip kökenini belli eden, çok stilize bir kamera ve ışık çalışması söz konusu. Her şey bir büyük yapım tadında. Halbuki kaynak filmi kendine özgü kılan, amatörce ve gülünç özellikleriydi. Leatherface'in (orijinal filmlerde de bu karakteri canlandıran Andrew Bryniarski tarafından oynanmış olması eğlenceli detaylardan biri) elektrikli testeresini kafasının üzerinde tutup salakça sallamasıydı. Büyükbabanın isterikliğiydi. Adams ailesini andıran o tuhaf ailenin ilişkileriydi. Şu haliyle, onlarca örneğini izlediğimiz korku filmlerinden hiçbir farkı kalmıyor. Daha geçenlerde izlediğimiz (ama tabii daha yakın tarihli) Tepenin Gözleri ile arasında -daha şık çekilmiş olmanın dışında- ne fark var ki? Her trüğünü bildiğimiz, hepsi birbirinin aynı "teenslasher" filmlerinin arasından sıyrılması için hiçbir sebep kalmamış ortada. O zaman da yapılma amacını anlamak mümkün olmuyor; ticari beklentilerin dışında.Takıldığım önemli bir detay da öyküsünü izlediğimiz gençler oldu. Olayların geçtiği zaman dilimi olarak yine 1973 yılı seçilmiş. Fakat hiçbiri 70'li yılların gençleri hissini vermeyen bu karakterler, daha ziyade günümüzde yaşıyor gibi duruyorlar. Zaten, telefonlar (ve cep telefonlarının yokluğu) dışında bu filmin 1973'te geçtiğini düşünmemize sebep olacak hiçbir dönem detayı yok.Teksas Katliamı, kendini izlettiren bir film. Ama ne kaynak filmin orijinalliği kalmış geriye; ne de bu filmi benzerlerinden ayıracak herhangi bir nitelik katılmış. Yeni nesillere bir başka dehşet gösterisi daha. Aynı filmi tekrar tekrar izlemekten sıkılmadıysanız.