<b>Örümcek Adam 2</b> Tam İsabet!
Yazar: Orkan ŞancıTüm zamanların en sevilen çizgi kahramanlarından Örümcek Adam, iki yıllık aradan sonra yeni macerası ile karşımızda. Bu film, ilkine göre hem çok daha iyi, hem çok iyi bir ikinci film, hem de tekil olarak çok başarılı bir macera filmi.
Serinin ilk filmini izledikten sonra yönetmen Sam Raimi başta olmak üzere bir çok nokta ile ilgili eleştirilerimizi sıralamış, ama ikinci filme umutla baktığımızı belirtmiştik. Doğrusu Örümcek Adam 2 umduğumuzdan daha iyi, hedefi 12'den vuruyor. İlk filme göre ne değişti diye soracak olursanız, yanıt "herşey" olur. Belli ki, Raimi ve ekibi, ilk filmdeki hatalarından gerekli dersleri almış.
Gizli Pencere'yi çektiği için izin isteyen David Koepp'in yerine Oscarlı senarist Alvin Sargent'in getirilmesi, en önemli kazanımlardan biri olmuş, maya tutmuş. Bu seferki macerada, çok daha sağlam bir dramatik yapı, daha iyi çizilmiş bir kötü adam ve güzel espriler var. Peter Parker, sahip olduğu süper gücün aynı zamande bir lanet olduğunu iyice anlıyor, gündelik hayatını sürdüremez hale geldiği için seçim yapması gerekiyor. Parker, ilk filme damgasını vuran "büyük güç büyük sorumluluk gerektirir" sözüne isyan ediyor ve "seçim" yapıyor. Ama tıpkı çizgi romanda olduğu gibi durum kötüyken daha kötüye gidiyor.
Ana karakter gibi diğer kilit karakterlerde de gelişim var. Gerçek kimliğini bir türlü açıklayamadığı Mary Jane, Manhattan'da bir tiyatro oyununda rol alıyor ve ünlü oluyor. Mary Jane, Peter Parker'den istediği sözü bir türlü duyamadığı için bir başkası ile evlenmeye hazırlanıyor. May Teyze'nin hem ruh hem de maddi olarak çöküşü, dramatik yapının artılarından biri. May Teyze'nin rolü artırılarak, bir bakıma, Peter Parker'ın yaptığı seçimin, yani süper-kahramanlığa veda edişinin yükü artırılıyor. Filmin kötü(leşen) adamı Dr. Otto Octavius, bilim insanlığı ve kadın ruhundan anlama gibi iki önemli özelliği birleştirerek Parker'ın hayranlığını kazanıyor. Sonra, ihtiras adı verilen pek insanca dürtüsüne yenilerek, başrolüne kendisini yerleştirdiği büyük bir kabus yaratıyor. İlk filmde Yeşil Cin'e dönüşen Norman Osbourne'ın oğlu Harry'nin Örümcek Adam'a öfkesi giderek büyüyor. Harry'nin öfkesi, babasını öldüren süper kahramanın fotoğraflarını çektiği halde yerini söylemediği için Peter Parker'a yöneliyor. Harry'nin Peter'ı tokatladığı sahne çok iyi, bu film için bile.
Raimi, ilk filmde yaşanan felaketin ardından mükemmel hale getirilen görsel efektleri, başarı ile filmine yerleştirmiş. Örümcek Adam'ın uçtuğu sahnelerde, New York gökdelenlerinin gerçek fotoğrafları kullanılmış ve bunlar efektin arka planına yapıştırılmış. Oysa ilk filmde görsel efektler fizik kurallarını alt üst ettiği gibi kent de New York'tan çok ballı çöreğe benziyordu. Dahası, Dr. Ock ile Örümcek Adam arasında saat kulesinde başlayıp trende devam eden kavga sekansı, efektlere ne kadar emek verildiğinin göstergesi; imkansız bir çekim. Raimi, mavi perdeye oynayan oyuncuları yönetirken bu kez kamerasını daha doğru yerlere koymuş. Böyle olunca da aksiyon sahnelerinde beynin görmek istediği devamlılık sağlanmış. Raimi, ilk filme göre kesinlikle daha formda. May Teyze ile Peter'ın masada etrafındaki kompozisyonları, kullandığı geniş açı sayesinde nihayet çizgi romandaki çerçevelere benzemiş. Dr. Ock'un New York sokaklarındaki çekimleri de çok estetize, özellikle yandan bakışları.
Tüm bu artıların yanında, filmden alınan keyfi artıran başka etmenler de var. Peter'ın Örümcek Adam kostümü içindeyken halkın arasında yaşadığı durum komedileri ve kuşkusuz asabi gazete patronu J. Jonah Jameson, filme dinamizm katıyor. Çizgi romanı okumamış olsanız bile, J.K. Simmons adlı bu aktörü izlemeye doyamayacaksınız. Oyunculuklara geçmişken hemen söyleyelim, başrol oyuncuları cephesinde değişen bir şey yok. Tobey Maguire, sağolsun, yine koca filmi aynı yüz ifadesi ile oynamış. Kimi iyimser eleştirmenlerce oyunculuğu minimalist bulunan Maguire için söylenecek tek şey, sevimliliği sayesinde paçayı bir kez daha kurtarmış olduğu. Tepki göstermesi gereken sahnelerde gözlerini kırpmadan öylece bakakalıyor ve siz de ona bakakalıyorsunuz. Bu böyle tüm film boyunca sürüp gidiyor.
Ama ilk filmle ilgili yazımızda dediğimiz gibi, tüm eleştirilerimize rağmen Maguire, bu rol için o kadar da kötü bir seçim değil. Çünkü süper kahramanın henüz emekleme dönemini canlandırıyor ve sevimliliği sayesinde seyircide antipati değil empati uyandırıyor. Sevdiğini söyleyemediği sevgilisi Mary Jane rolünde ise, fettan bakışlarıyla bir kez daha Kirsten Dunst var. İkisi arasındaki kimyanın zayıflığı yüzünden ikinci filmde başka bir aktris sahne alsa, kimse itiraz etmezdi herhalde. Örneğin, son dönemdeki en tuttuğum genç oyunculardan Julia Stiles, bu rolde daha inandırıcı olabilirdi. Zira Maguire, 7 yaş büyük olmasına rağmen çocuksu ifadesi nedeni ile Dunst'tan daha küçük duruyor. Ve kötü adam..Deneyimli aktör Alfred Molina, ürkütücü görüntüsünün arkasına sığınmayıp kalın ses tonunu da kullanarak perdedeki etkisini artırmış. Kötü adamın ilk başta Peter ile sıcak diyalog kurması, ilk filmde de denenmiş bir anlatım tekniği. Ama, kötü adamın Parker açısından "baba figürü" oluşturma alt metni, yine iyi işlenememiş.
Kafaya takılan hiç mi bir şey yok. Var tabii...Dr.Ock, Örümcek Adam'ın yerini bilebilecek tek kişi olan Peter Parker'a, restoranın penceresinden koca otomobili fırlatırken ne düşünüyordu acaba? Ya finalde, Mary Jane'in Peter'a yönelttiği, "hadi kaplanım git hakla onları" repliği?
İkinci filmin çok daha iyi repliklere ve olay akışına sahip olmasının yanında, yer yer yükselen bir duygusallığa sahip olduğunu da belirtelim. Onlarca yıllık çizgi roman serisinden akıllarda kalan tüm beklentilerin neredeyse yerine getirildiği, ne anlatım ne de teknik bakımdan aksamayan bir film.
Daha akıllı, daha hızlı ve daha heyecanlı. Kaçırılmaması gereken bir yaz eğlencesi.