Hesabım
    Beni Unutma
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Beni Unutma

    Kendini Unut <b>Beni Unutma</b>

    Yazar: Zafer İlbars

    Sem Mendes'in Amerikan Güzeli filmi bir Amerikan ailesinin özelinde yapmış olduğu toplumsal eleştiriyle dikkatleri üzerine çekmişti. İtalyan yapımı olan Beni Unutma konusu ve düşünsel yoğunluğu dikkate alındığında Mendes'in filmi ile benzerlikler taşıyor. Ama sınırlarını çok da fazla genişletmeden, daha temkinli adımlarla yokluyor fethetmeye çalıştığı alanları. Yine de özellikle yaratılan aile içi gerilim, filmin "çizmeyi aşması"nı sağlıyor.

    Film, arzu etmedikleri yerlerde bulunan ve orta yaşa geldiklerinde yaşadıkları bunalımla geçmişlerini sorgulayan bir karı kocanın yaşamını anlatıyor. Bu mutsuz çift, ergenlik çağındaki çocuklarının yaşadığı filizlenmenin de etkisiyle hayatlarını sorgulamaya daha bir kararlılıkla gidiyorlar. Ve yıllar sonra bulundukları noktayı benimseyememenin verdiği memnuniyetsizlik zehirli bir sarmaşık gibi hayatlarını sarmalamaya başlıyor. Aile ve iş yaşamlarındaki fark edilmezlikten gelen bu gerçek bir noktadan sonra bıçağın kemiğe dayanmasına yol açıyor.

    Tünelin ucunda bir ışık görülmese de son bir çabayla geçmişlerinde gömülü kalan arzularına sarılıp hayatla hesaplaşma gayretleri filmin dramatik noktasını teşkil ediyor. Diğer yandan özellikle annenin yaşamında kaybettiği hırsları kuşanma konusunda kızının üstlendiği bilinçsiz rol ilginçlik arzediyor. Bir anlamda genç kızın hırsı ve hayallerinin filmde ulaşılamamış hayallerin altını çizmesi bakımından katalizör işlevi gördüğünü söyleyebiliriz. Kendini unutmuş anne baba, çocuklarının varlıklarıyla ayna tutuyorlar varlıklarına.

    Film bir çözülme ve tutunma karşıtlığında ilerliyor. Bir yandan çözülen aile, bir yandan birbirlerinden pek de haberli olmadan yarattıkları alternatif dünyalarının ekseninde dönmeye başlıyorlar. Show dünyasına adım atmak isteyen genç kızın ihtirası annesinin yıllar önce bunu başaramamaktan dolayı yaşadığı düş kırıklığını daha da tetikliyor. Baba ise bir türlü bitiremediği romanı gibi, hayatında da istediği şeyleri tamamına erdiremiyor. Eski aşkıyla karşılaştıktan sonra yakaladığı heyecan ise son derece sembolik. Başarısızlıkla sonuçlanan bütün o hayallerin ve geçmiş planların bir kadının varlığında temize çekilebileceğini sanıyor. Geriye doğru yapılan bu dönüş ve başlayan yasak ilişkiden alınan tat uçurumun daha da derinleşmesine yol açıyor.

    Ortaya çıkan film, olay örgüsü ve aksiyondan çok kelimeler, düşünceler ve duygular üzerine kurulmuş. Karakterlerin iç dünyalarına odaklanan bir film için bu son derece normal bir karar. Ancak çok da orijinal olduğunu söyleyemeyeceğimiz temanın etrafında devinen film bir noktadan sonra ilginçliğini kaybediyor. Zorla atılan düğümler o kadar kolay çözülüyor ki bir eksiklik hissediyorsunuz. Yönetmenin temaya karşı hoşgörülü bir tavrı olduğu gözleniyor fakat bunca gerilimin sonucunda karşımıza çıkan gerçek çok da heyecan verici olmuyor. Kötümser bir havada başlayıp iyimser bir havaya dönüşüvermesi ve bunu yaparken çok da mantıklı gerekçeler sunmaması ister istemez insanda bir homurdanmaya yol açmıyor değil.

    Hoş görünmemeye çalışıp birden hoşgörülü olmak filmin ektiği tohumların çok da düzgün yeşermemesine yol açıyor. Hayatın içinden ve nefes alan bir konudan yola çıkan fakat önermesini ortalama bir söylemle aktaran filmi aslında Monnica Bellucci'nin filmdeki varlığına benzeterek tanımlayabiliriz. İzleyenlerden bazıları filme Bellucci için gidecek ama umduğunu çok da bulamayacak. Tıpkı konunun akması gereken noktaya mantıklı gerekçelerle akmaması gibi. Bu film seyirciyi tok çıkarabilecek bir film değil. Ama en azından enerjisi ve daha önce estetize edilmiş bir temayı ele alma cesaretinden dolayı, açlığı bastırır cinsten diyebiliriz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top