<b>Afacanlar Yuvada</b>, Ebeveynler Nerede?
Yazar: Zafer İlbarsEddie Murphy'nin rol aldığı filmlerin kaderi genelde bu oyuncunun performansına endekslidir. Filmin hikayesi Eddie Murphy'nin ne kadar komik olup olmadığından daha az önemlidir. Siz bu sempatik adama gülerken tabii, filmin gerçekten anlattığı bir hikaye varsa eğer onu da görmezlikten gelemezsiniz. Zira film boyunca sizi güldüren Murphy, gereken göndermeleri komikliğinden verdiği bilinçli ödünlerle seyircinin yakalamasını sağlar. Filmin genelinde güldüren bu adam, bir noktada durağan ve dramatik bir ruh haline bürünerek o anın altını çizer. Keskin bir oyunculuk manevrasıyla ayrılan gülünç ve dramatik olan arasındaki ayrım, fark edilmeyecek gibi değildir. Komedi filmlerinin çaresi henüz bulunamamış ve adına "güldürürken düşündürmek" denen bulaşıcı rahatsızlığı Eddie Murphy filmlerinde de kısmen karşımıza çıkar. Eddie Murphy'nin oynadığı filmlerin yönetmelerinin isimlerini hatırlamakta zorlanırsızınız, hatta hatırlayamazsınız da. Film bir "Eddie Murphy" filmidir çünkü. Gerisi "hikayedir". O hikaye bölümü ne kadar kişiyi ilgilendirir tartışılır tabi.
Afacanlar Yuvada yine bu minval üzerinde ilerleyen bir film. Eddie Murphy'nin filmde canlandırdığı karakter mesleki dönüşümü açısından yukarıda bahsedilen ayrımı seyircinin rahatça algılayabilmesini sağlar nitelikte. Zira filmin başında Murphy amacına ulaşmak isteyen her reklamcı gibi, tüm yolları kullanarak amacına ulaşmak istiyor. Hedef kitlesi çocuklar olan bir besini pazarlayabilmek için olmadık yöntemler deniyor. Sonuçta başarısız oluyor. O kadar ki bu başarısızlık işinden kovulmasına bile yol açıyor. İşini kaybedince çok fazla ilgilenemediği çocuğunu pahalı olan çocuk yuvasından almak zorunda kalıyor. O zamana dek doğru düzgün ilgilenemediği çocuğuyla gündüzleri ilgilenmeye başlıyor. Daha sonra birden bire dahiyane bir fikir geliyor aklına. Bir çocuk yuvası açmak!
Şimdiye dek işiyle haşır neşir olmaktan evine ve ailesine doğru düzgün zaman ayıramayan bir baba için oldukça cesur ve riskli bir karar gibi görünüyor bu. Yine kendisi gibi işini kaybeden arkadaşıyla birlikte evinde bir çocuk yuvası açıyor. Balıklama dalınan bu iş doğal olarak filmin komedi unsurunu oluşturuyor. Etrafta arızalı çocuklar da fink atınca gülmek için yerince mazeretiniz oluyor. İki ortak, başlangıçta yüzlerine gözlerine bulaştırsalar da sonunda samimiyetleriyle işin üstesinden bir şekilde geliyorlar. Üstelik civarda askeri disiplinle eğitim veren bir başka okulun eğitim anlayışı da bir güzel yerden yere vuruluyor.
Anlamamız gereken şu yani: "Çocuklara sevecen ve samimi yaklaşınız. Baskıcı tutum körpe ruhlarını örseleyebilir. Onların kendilerini keşfetmesini sağlayın. Kendi beklentilerinize göre onları şekillendirmeyin. Bırakınız onlar kendi içlerindeki cevheri keşfetsinler. Bu yönde onlara sadece aracı olun. Müdahaleci bir tavır, dayatmacı bir zihniyet onları şimdiden mutsuz bir hayatın kollarına salmaya yeterlidir..." Eğlenirken düşünmemiz gerekenler listesinde bunlar var yani!
"Rakip ana okulu" askeri disiplini çağrıştıran bir tarzla eğitim veriyor ve bu oldukça karikatürize bir anlatımla eleştiriliyor. İki keskin karşıtlığın böylesine karikatürize bir anlatımla verilmiş olması her ne kadar durumun gerçekliğine inansanız bile ister istemez biraz basit gibi geliyor. Ama konu çocuklar ve öğrenmemiz gereken önemli şeyler var. İki aile babası oldukça farklı yöntemlerle çocuk yetiştirmeye deniyorlar. Tamamen doğaçlamaya dayanan bu eğitim sırasında, başlangıçta kaos yaşıyorlar. Fakat zamanla çocuklara alışıp onları tanımalarıyla birlikte işleri yavaş yavaş yoluna sokmayı da beceriyorlar. Üçüncü eğitmen olarak aldıkları Star Wars takıntısı olan arkadaşlarının çocuksu ruhu da bunda etkili oluyor. Hiç bir pedagojik formasyonları olmamasına rağmen samimi ve komik tavırlarıyla gitgide başarılı olmaya başlıyorlar. İsimleri civarda yayılmaya başlayınca rakip çocuk yuvasındaki çocuklar bir bir bu yeni ve ilginç yere akmaya başlıyor.
Bu noktadan itibaren olaya ticari açıdan bakan "kaka okul" olmadık kötülükler yapmaya başlıyor. Anlıyoruz ki bu kaka okul aslında olayın ticari boyutunu daha da önemsiyor. Ne kadar da yanlış! Oysa babalar, reklam işindeyken olayın ticari boyutundan başka bir şey düşünmezken, daha sonra yeni işleriyle birlikte git gide kendi özlerini keşfediyorlar. Aslında ideal bir baba ve eğitmen olduklarını anlıyorlar. Çocukları kandırmak değil artık amaçları. Onlara doğruyu ve güzeli eğlenceli bir şekilde göstermek. Ne kadar da anlamlı!
Filmin belki de tek etkileyici sahnesi ise film boyunca sürekli DC Comics'in atik kahramanı Flash'la kendini özdeşleştiren ve kostümünü üzerinden hiç çıkarmayan çocuğun yaşattığı şaşkınlık. Giydiği kostümden ötürü yüzü hiç görülmeyen bu çocuk kendisine ismiyle hitap edildiğinde hiç oralı olmuyor. Kendisine sadece Flash diye seslenildiğinde oralı oluyor. Bir gün çocuk ortalarda gözükmüyor. Uzun aramaların sonucunda çocuk değil kostümü bulunuyor sadece. Mutfağa gittiklerinde daha önce hiç yüzünü görmedikleri bir çocuğu fark ediyorlar. Flash maskesini düşürüyor yani. Artık kendisi olmaya karar veriyor. Ne kadar dokunaklı! Gerçekten..
Gülerken düşündüklerimizin izini sürerek geldiğimiz noktada parmaklar ebeveynleri işaret ediyor. Çocuk yetiştirmenin bir hobiden öte bir iş olduğunu anlıyoruz. Ciddi gibi görünen bu iş, eğlenceyle süslenirse hem sizin için hem de çocuğunuz için oldukça keyifli bir hale gelebiliyor. Önemli olan içinizde annelik ve babalık duygularıyla samimi bir biçimde iş birliğine geçmeniz. Ne kadar doğru!