Hesabım
    Afili Delikanlı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Afili Delikanlı

    Etekli Ülkenin <b>Afili Delikanlı</b>’sı

    Yazar: Zafer İlbars

    Politik tutarlılığı konusunda çizgisinden ödün vermeyen yönetmenlerin arasında şüphesiz Ken Loach'un ayrı bir yeri var. Ekonomik açmazlar nedeniyle bir türlü mutluluğu ve huzuru yakalayamamış alt sınıfın varolma mücadelesini anlatan filmleriyle, kendi misyon rayları doğrultusunda ilerleyen yönetmenin bu seferki durağı Glasgow. Bu şehirde yapılan filmlerin ortak özelliklerinden biri şüphesiz uyuşturucu ticareti. Afili Delikanlı, bu konuyu oldukça dokunaklı bir öyküyle ele alıyor.

    Karşılaştığı dünyayla hayalini kurduğu dünya arasında büyük bir uçurum olan Liam'ın hüzünlü öyküsünü izlerken, inceden inceye yapılan sistem eleştirisi gözlerimizi alıyor. 16 yaşına girmek üzere olan bir gencin hayallerini gerçekleştirmek için cesaretle sapacağı tehlikeli yolun onu götüreceği noktayı az çok hepimiz tahmin ediyoruz. Onu buna zorlayan koşullar ve bu koşullara meydan okumasındaki gözüpekliği kahramana sempatiyle yaklaşmamıza yol açıyor. Film damarlarımıza yönetmen tarafından ustaca zerkedilen hüzün duygusuyla, sonucunu tahmin edebileceğimiz bir öyküden kaçınılmaz olarak etkilenmemize yol açıyor. Baştan sona filmi kontrolü altına alan memnuniyetsizlik ve bunun yarattığı burukluğa karşı ağır bedelleri göz önünde bulundurarak açılan savaşta sarf edilen nafile çaba, mutsuzluğun bazen bir zorunluluk haline gelebileceğini bir kez daha kabul ettiriyor.

    Zekasını, hırsını ve inatçılığını rasyonalize ederek kurduğu hayalleri gerçekleştirmenin imkansız olduğunu anlayan Liam'ın tek derdi eksikliğini hissettiği aile hayatına kavuşmak. Annesi işlemediği bir suçu üstüne aldığı için hapiste. Anne, erkek arkadaşının işlediği bir suçu üstüne aldığından, Liam'ın ertelenen aile düşleri nefreti de ortaya çıkarır. Bir çok duyguyu yaşayarak öğrenen Liam, kendini bu haliyle bir çok riski de gözünü kırpmadan alamaya hazır hisseder. İstekleriyle yapabilme gücü arasındaki uçurumu kapatabilmek 15 yaşında bir çocuk için imkansızdır. Hapisten çıkacak annesini baş belası erkek arkadaşına kaptırmak istemediğinden kısa yoldan çok para kazanabileceğini umduğu uyuşturucu ticareti işine girer. Umutsuzluğun yasal olmayan yöntemlerle bertaraf edilmeye çalışılması filmin dramatik çatışmalarından birini oluşturuyor

    İnsan hayatının en hassas dönemlerinden birine yönelen Ken Loach, acımasız sistemin hiç kimseyi ayırt etmeden yutabileceğini karamsar bir şekilde anlatıyor. Bu karamsarlık kurulan düşlerin saflığı ve bu saf düşleri gerçekleştirmek için göze alınan tehlikenin boyutları düşünüldüğünde hiç de yanlış bir yaklaşım gibi gözükmüyor. 16 yaş bir çok şeyin başlangıcı olarak kabul edilir. Ama 16 yaş; hüsranın ve hayal kırıklığının doruğa ulaştığı, koşulların sürüklediği imkansız noktada gerçek hayatın başlamadan bittiği bir yaş da oluveriyor. Ne yaparsak yapalım, amacımız gayrı meşru yollarla da olsa mutlaka mutluluğu yakalamak. Yine de, bizi çevreleyen koşulların esareti altındayız. Glasgow'un Ken Loach tarafından işaret edilen manzarası bunu hatırlamamızı sağlıyor.

    Loach filmi iki ayrı anlam katmanında ele almış. Bir türlü toparlanamayan dağınık bir aile ve işsizliğin kol gezdiği Glaskow, hem aile hem de toplumun çıkışsızlığını belgeliyor. 15 yaşında bir çocuğun sorumlulukları okula gidip dersini yapmakla sınırlı olmalıyken, çürümüş ve iştahı bozuk sistem tarafından olmaması gereken psikolojik düzeylere çekiliyor. Loach, 16 yaşına giren bir çocuğun özelinde sistemi despot bir baba olarak tanımlarken, filmde gerçek anlamda varolup da eksikliği hissedilen annenin de uzaklığı ve işlevsizliğiyle de aile içi mutluluğun imkansızlığını ustaca aktarıyor. İşte böyle garip bir çelişkiyle formüle edilebilir film: Her şey içiçe ve bir o kadar birbirinden kopuk. Toparlamak ve toparlanmak ağır meseleler. Acaba şu anda Glasgow'da hava kaç derece ve 16 yaşındaki çocuklar yalnızca ders çalışmakla mı meşgul?

    Dersiniz ne?!

    Ne dersiniz?!

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top