Hesabım
    Saklı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Saklı

    İzleyenin Zihninde <b>Saklı</b>

    Yazar: Orkan Şancı

    Sinema tarihinde çok az yönetmen, Michael Haneke kadar filmlerini seyircisi için çekmiştir. Filmlerini birer seans gibi tasarlayan, seyircisini varoluşçu bir teste sokan hınzır bilim adamı gibi. Haneke filmi izlemek belki bu yüzden yorucu. Derdi seyirciyle, insan denen meçhulle olan bir sinemacı karşımızdaki. Kolayca sapabileceği anlaşılmama yoluna değil, anlaşılma yoluna baş koymuş, filmlerini anlaşılması için çeken bir isim..

    Unutuş barışın fiyatıdır, demişti Eduardo Galeano. Toplumsal bellek, geçmişle hesaplaşma, suçları bastırma, görmezden gelme, bencillik, bilinçaltı. Felsefe ve psikoloji okumuş bir sinemacı olarak, Haneke yine, önceki bazı seanslarından bildiğimiz numaralarını sergiliyor. Kentte yaşayan, ortalamanın üzerinde gelire sahip bir aile, iletişimsizlik, birdenbire ve nedensiz şiddet, kolayca dağılan bağlar. Neyse ki bu kez röntgenlememize izin verilen aile, Ölümcül Oyunlar (1997)'da olduğu kadar şiddet dolu bir Marksizm saldırısına uğramıyor. Yine de yaşadıkları kabus. Kabus dediysek gerçek dışı anlamında değil. Gerçekliği taklit eden bir sanal gerçekliğin taklidi. Yani kendi kendinin farkında olma durumu.

    Benny's Video (1992) başta olmak üzere eski filmlerine gönderme gibi duran biçimsel özellikleriyle ve buz gibi anlatımıyla tipik bir Haneke filmi Saklı. Yine gerçek bir görüntü ile o görüntünün televizyon ekranındaki yansıması bol bol kullanılıyor. Laurent ailesinin evini gözleyen kamera, öznel kamera olarak seçildiği için seyirci röntgenci pozisyonuna sokuluyor.

    Avusturyalı yine nedenlerle değil, sonuçlarla ve bu sonuçların seyirciyi etkilemesiyle ilgileniyor. Anlattıklarıyla değil, filmin hissettirdikleriyle kendini fark ettiriyor. Neden-sonuç ilişkisi kurulmadığı için rahatsızlık duyuluyor. Ama bu rahatsızlığı başkarakter duymuyor. Georges (Daniel Auteuil), tek bir sahnede bile seyircinin beklediği şeyleri yapmıyor. Gitmemesi gereken yerlere gidiyor. Söylemesi gerekenleri söylemiyor. Film, dramatik bir üçgen kurmak yerine sanal gerçeklik ile gerçek gerçekliğin sürekli yer değiştiği bir daire yapısında ısrar ediyor. Seyirciye beklediğini sunmama konusunda ustalaşmış yönetmen, "kaset gizemi" konulu bu filmini de okkalı bir final ile sonlandırmıyor.

    Georges ve ailesi, dışarıdan bakıldığında kusursuz gibi görünen mutlu bir hayat sürüyor. İçeriden bakıldığında da öyle. Yine Haneke usulü bir yemek masası. Kahkahalar, dostlar.. Ama o da ne, televizyonda bazı görüntüler var. Laurent ailesiyse meşgul, rahatlarını bozan, kimin gönderdiği belli olmayan gizemli kasetlerle uğraşıyor. Seyirci gibi yani. Haneke bir yandan, modern insanın duyarlılığını ne ölçüde kaybettiğini gösteriyor, bir yandan da şiddetin televizyon ekranından algılanış/algılanamayış şeklini gözler önüne seriyor. Ama gören kim? Seyirci de, tıpkı George gibi, kasetleri kimin yolladığını bulmaya çalışıyor. Birşey görürüm, diye bant kayıtlarına dikkatlice bakıyor.

    İki saate yaklaşan süreyi müzik kullanmadan, zamanda geriye dönüşler için bile geçiş efektine başvurmadan, olabildiğince sade biçimde tamamlamış Haneke usta. İki usta oyuncu yeter bana, demiş. Daniel Auteuil yine her zamanki gibi az, öz ama inandırıcı. Akademi ödüllü sahibi Juliette Binoche da, kolayca silik bir tipe kayabilecek karakterinden yaşayan bir insan çıkarmış. Ama bunların da çok önemi yok aslında. Zira Cache, çalışma prensibi ve yarattığı etki nedeniyle, zihinde sadece yönetmenin kaldığı filmlerden.

    Cache sadece üst düzey bir Haneke filmi olmakla kalmıyor. Bir aile hatta birey üzerinden toplumsal eleştirinin nasıl yapılacağını, bir bireyin hafızası ile toplumsal hafızanın benzer şekilde işlediğinin nasıl anlatılacağını gösteren bir sinema dersi gibi. Üstelik yapılan eleştiri, hem günümüz dünyasıyla birebir örtüşüyor, hem de her topluma uyarlanabiliyor. Hollywood'un alışılmış dramatik yapısını bekleyenleri şaşırtacak, insanın karanlık yüzünün derinliklerine inip rahatsızlık uyandıracak, hem psikolojik hem de politik bakımdan üzerine düşülmesi, üzerine düşünülmesi gereken bir film. Anlatılamayacak, ancak tecrübe edince anlaşılabilecek bir seans..

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top