Sınırları Zorlayan <br>Hayal Gücü
Yazar: Ertan TunçBilim ve sanat zaman zaman çift taraflı diyalektik bir sürecin meydana gelmesini sağlıyor. Bir kurgu bilim metninin içerdiği bir nesne, dönem değişimleri ve ilerlemeleri sonucunda hayatımızın bir parçası olabilir, örneğin Jules Verne'nin Gökler Fatihi Robur'unda anlatılan uçan nesne gibi. Burada önce sanattaki fikir geliyor, sonra düşünsel ufkun genişlemesi sayesinde bilimdeki ilerleme. Öte yandan, kimi zaman da bilimsel bir ilerleme sanatsal bir devrimi beraberinde sürükler ve kapımızın önüne getirir, bırakır. CGI teknolojisinin çizgi dünyasının derinliklerini görselleştirmekteki ustalığı gibi.
Spielberg, NASA bilim adamlarını toplar, gelecekte neler olmasını, ne gibi teknolojik araçlar kullanılmasını bekliyorsunuz diye sorar ve ortaya Azınlık Raporu çıkar. Ya da Scott'un ve Dick'in zekası, fütüristik çizimlerle birleşir ve pelikülden akıp giden görüntüler Bıçak Sırtı'nı meydana getirir. Bu filmleri izleyen nesiller de, farkında olarak ya da olmayarak, geleceği inşa etmekte ileriye doğru kertme yaratması muhtemel görüntüleri kullanırlar.
Tüm bu etkileşimli sarmal içinde varolup da birbirinden etkilenmeyen biçimler olması pek de olası gözükmemektedir. O yüzden Enki Bilal'in Nikopol Üçlemesi'nden uyarladığı Kadın Tuzağı da aynı teknolojik kaynaktan beslendiği Sky Captain ve Yarının Dünyası, Günah Şehri ve Casshern ile benzeşmekte. Philipp K. Dick'in, Arthur Clarke'ın hayal gücüyle yarışan Bilal'in Kadın Tuazağı, Yıldız Geçidi'nden, 5.Güç'ten izler taşımakta; ama tüm bu benzerliklere rağmen Kadın Tuzağı, keskin bir özgünlüğe ve hikaye anlatma biçiminden kaynaklanan bir başkalığa sahip.
Jill Bioskop, Nikopol, Elma Turner ve Tanrı Horus'un kesişen hikayeleri, Bilal'in karanlık gözlem gücüyle beraber benzersiz bireşim yakalamışa benziyor. Horus'un planlarının sürüklendiği çukur, Jill'in karşılaştığı akıl almaz olaylar, Nikopol'ün bitmek tükenmek bilmeyen kaçışı, iyi ve kötünün ebedi savaşı izleyicisini ekrana mıhlayan görsel bir bombardıman altında aktarılırken bilim ve sanatın bir dansı daha belleklerimize kazınıyor.
Filmde kullanılan teknolojinin bir iyi bir de kötü yanı var; neredeyse filmde kullanılan tüm planlar ayrı ayrı birer tablo gibi şık ve çekici fakat bu gerçeklik tarzını benimsememiş izleyiciler için bir nefret sebebine dönüşebilir. Charlotte Rampling'i ve Linda Hardy'i görmeye/izlemeye gelenlerin "Aman Allah'ım!" demeleri muhtemel. Çünkü bu tamamı yeşil ve mavi perdelerin önünde çekilen, oyuncu kadrosunun bir araya gelmemesini gerektirecek kadar gelişmiş teknolojinin büyük ekrandaki yansımasının bir donukluk, bir yapaylık içerdiğini de itiraf etmek gerekir. Aynı zamanda bir insan tarafından hareketleri belirlenen karakterlerle, tamamı bilgisayarda yaratılan karakterler arasında da jest ve mimiklerden anlaşılabilen önemli ölçüde farklar bulunmakta. Bu da iki saatliğine siber gerçekliğin içinde kaybolmayı engelleyen negatif bir unsur.
Çok sayıda fanatiği bulunan Enki Bilal'in sinemasal görsellik anlamında en büyük katkısı; 2095 yılındaki New York tasarımlarının mimarisi, insanı görüntü cennetine yolcu eden renk seçimleri. Sadece piramidin gözüktüğü sahne bile hayal gücünün sınırlarını zorlaması bakımından izlenmeye değer.
Filmin diyalogları da ayrı bir tartışma konusu olabilir. Kimilerine göre birçok replik yavan hatta klişe olarak değerlendirilebilir fakat senaryonun çizgi roman kökenli olduğu düşünüldüğünde sorun yaratmaya değmez, çünkü klişe diyaloglar, beylik laflar çizgi romanı var eden asıl unsurların arasında yer almaktadır. Horus'un tanrı olma ayrıntısını görmezden gelip de sarf ettiği sözleri abartı bulmak zaten başlı başına tuhaflık olur tıpkı Jill'in marjinal özelliğini öğrenip de vücut yapısını sorgulamak gibi.
Sonuç olarak teknolojik gelişmeler öyle bir raddeye geldi ki, çizgi romanların, FRP bazlı destanların beyazperdedeki yansıması kusursuza yakınsadı. Önemli bilimsel ilerlemeler sayesinde Yüzüklerin Efendisi'ni dev ekranda görmek nasip oldu. Tabii bunda Tolga Kaya'nın da dediği gibi romandaki karakterleri çizimleriyle şekillendirenlerin de büyük payı oldu. Yeni ve devrimci fikirleri gün yüzüne çıkaran sanatlar teknolojiyi, teknoloji ise yeni fikirleri ortaya çıkardı. Böylece sanat sadece sanat, teknoloji de sadece teknoloji üzerinde yükselmemiş oldu. Bu etkileşimli süreç de bize bir başka kült eser daha kazandırdı. Kadın Tuzağı kendini açık eden bütün kökenlerine rağmen özgün, bütün sadeliğine rağmen karmaşık, çizgi roman severleri tatmin edebilecek görsel bir başyapıt.