Hesabım
    Düşler, Tutkular & Suçlar
    Ortalama puan
    3,7
    367 Puanlama
    Düşler, Tutkular & Suçlar hakkında görüşlerin ?

    43 Kullanıcı yorumları

    5
    6 Eleştiri
    4
    17 Eleştiri
    3
    12 Eleştiri
    2
    3 Eleştiri
    1
    3 Eleştiri
    0
    2 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    21 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
    Bana kalırsa çok güzel bir film. Şuradan başlayayım; "sinema"yı "sinema", ve bir filmi güzel yapan başlıca unsurları düşünüyorum. Mesela, oyuncular...O zamanlar kimsenin tanımadığı, bugünlerde çoğumuzun tanıdığı üç tane genç...Her şey bir yana sırf cömert Bertolucci cinselliği nedeniyle bile zorlayıcı olan karakterleri, yeteri kadar derinlikli canlandırıyor ve Matthew, Isabelle ve Theo'yu çok güzel giyiyorlar üzerlerine. Kusursuzlar. Karakterler...Onları canlandıran oyuncuların da etkisiyle gözümüze büyülü geliyorlar. Sinema konuşuyor, filmlere göndermeler yapıyorlar. Öyle bir yaşantıları var ki, giyimlerinden dinledikleri müziklere, muhabbetlerine, yaşadıkları ev ve dolandıkları 1968 Paris sokaklarına kadar, bir zaman makinesi hemen icat edilse de oraya beş dakikalığına dahi gidip o havayı soluyabilsem diyorsunuz. Aynı zamanda çok başarılı bir dönem filmi. "1968 Paris Öğrenci Ayaklanmaları"nın gölgesinde geçiyor zaten.Bertolucci yine stilize bir film yaratmayı başarıyor kısacası. "Chaplin-Keaton karşılaştırması" bile yeter filmi sevmeye. Veya Louvre'daki rekor denemesi. Tabii başından beri bahsettiklerimden haberleri dahi olmayanlar filmi beğenmeyebilir. Ve izledikten sonra büyük ihtimalle tek konuşacakları şey gençlerin cömert sahneleri olacaktır.
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    22 Aralık 2016 tarihinde eklendi
    MÜTHİŞ BİR SİNEMA ŞÖLENİ 10/10
    Bernardo Bertolucci’nin son dönem şaheseri olarak adlandırabileceğimiz film aynı zamanda sinema dünyasına Eva Green gibi yetenekli bir kadın sanatçıyı da kazandırmıştır. 1968 yılının Paris’inde ünlü öğrenci ayaklanmalarının gölgesinde 3 tane sinema aşığı gencin hayatı ve cinselliklerini keşfetmelerine tanık oluruz. İtalyan bir yönetmen olan Bertolucci sinemanın dilinin her zaman Fransızca olduğunu savunmuş ve filmlerini hep Fransa’da çekmiştir.Micheal Pitt’in canlandırdığı Matthew, Paris’e 1 yıl boyunca okumaya gelmiş Amerika’lı bir üniversite öğrencisidir. Amerika’nın Vietnam’a savaş açtığı döneme denk gelen yıl olduğu için, Matthew’ın Paris’e gelmekteki bir diğer amacı da savaşta katılmak istememesidir. Bir sinema tutkunu olan Matthew tüm boş vakitlerinde Paris’in en ünlü sinema salonu Sinematek’e gitmektedir. Eva Green’in oynadığı Isabelle ve Louis Garrel’in oynadığı Theo ile ilk orada karşılaşır, onlarda Matthew gibi sinemaya aşıktırlar. İkiz kardeşlerin Matthew’u evlerine yemeğe davet etmelerinin ardından, gençler iyice yakınlaşır. Kardeşlerin ailesinin tatile gitmesinin ardından Matthew, ikizlerin Paris’teki apartman dairesinde kalmaya başlar. Mitchell ilk zamanlar kardeşlerin yakınlıklarında ve aralarında ki cinselliğin sınırının çok ince olmasından hoşlanmaz. Fakat İsabell’i sevmektedir ve Theo ile onu ayıramayacağını anladığında, kardeşlere ayak uydurmaya başlar. Bu süre içinde çocuklar, filmlerden ünlü sahneleri canlandırmış ve canlandırılan sahnenin adını bilmeyene cinsel cezalar vermiştirler. Filmde, A Bout De Souffle, Bande A Part gibi bir çok klasik filme tribute göndermelerede yer veriyor.Haftalarca evden çıkmayan ve olaylı Paris sokaklarına adam atmayan gençler, evin özgürleştirici korumasında politika hakkında, ünlü müzisyenler ve yönetmenler hakkında uzun tartışmalar girerler. Theo özellikle Amerika’nın Vietnam politikasında hoşlanmamakta bu konuda Mitchell’in üstüne gitmekte, anladığımız kadarı ile komünizmi desteklemektedir. Mitchell ile girdikleri bir tartışmada; Mitchell aslında Theeo’nun pahalı şaraplar içen küçük bir burjuva olduğunu söylemesi ile ikili arasında ki iplerde kopar. Bertolucci, film boyunca çocukların ruhsal değişimlerini filmin kurgusu içinde ince ince işler; bir taraftan da döneminin siyasi olayları başlıklar halinde filmin içinden geçerler. La Cinematheque Française kütüphanesinin kapatılması filmin dönüm noktalarından biri olmuştur. Bolca kullanılan erotik ve zaman zaman pornografiye kaçan sahneler yönetmen tarafından bilinçli şekilde kör göze parmak sokar şeklinde kullanılmış, Michael’ın filmde ki son repliğinde, yönetmen amacını açık etmiştir.The Dreamers, 68 kuşağının özgürleştirici ruhunu içeren ve seyirciye hissettiren bir film. Aynı zamanda yönetmenin kendini de keşfe çıktığı bir film olduğundan The Dreamers yönetmenin sinematografisinde bambaşka bir yerde duruyor. Ön planda gençlerin dinmek bilmeyen tutkuları, saplantıları ve çözümsüzlükleri anlatılırken, arka planda 68 yılının siyasi olayları bir fon olarak kullanılmaktadır. Yönetmeninde belirttiği gibi filmin siyasi bir film olmamasından dolayı, olaylar derinlemesine incelenmemiş sadece gençler üzerine olan etkileri gösterilmiştir. Finali ile vurucu, kurgusu ve içerdiği lirik sahnelerle izlemesi çok keyifli bir film var karşımızda tavsiye edilir. 10 / 8.4
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    6 Aralık 2010 tarihinde eklendi
    Eva Green de olmasa çekilmezdi...
    Engin Yüksel
    Engin Yüksel

    Takipçi 1.458 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    13 Eylül 2012 tarihinde eklendi
    68 kuşağına farklı bir perspektiften bakan bir film 7/10
    jamesbond-2
    jamesbond-2

    Takipçi 1.684 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    30 Mayıs 2011 tarihinde eklendi
    Değişik bir film.Üç gencin tutkularını,cinselliklerini ve hayata bakış açılarını anlatıyor.Sırf eva green için bile izlenir
    Aamir Khan
    Aamir Khan

    Takipçi 465 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    26 Kasım 2024 tarihinde eklendi
    Film ensest unsurları yüzünden çok eleştirilmiş ama ben ensestlik göremedim benim gördüğüm birbirinden asla çekinmeyen tek bi bedenmiş gibi davranan gerçeklik ve hayal dünyası arasında gidip gelen ikizlerin mükemmel uyumu. Tamam evet sınırları zorlayıcı çok sahnesi vardı ama theo asla kızlardeşine şehevi bir hisle yaklaşmadı. Hatta ona dokunmadı bile. Aslında bu filmden çıkarılacak çok fazla çıkarım var. Ama o kadar çok şey yazılıp çizilmişki üstüne tekrar konuşmaya gerek duymuyorum. Sadece final beni tatmin etmedi. İsabelin son hareketi yani intihar girişimi ile bitseydi film benim açımdan daha anlamlı ve onurlu bir final olurdu. Fakat bu haliyle de daha farklı bir anlam kazanıyor matthew geri gitmesi gençlerin ailesi vs havada kaldı daha net bir finali hakediyordu bu film. Hepsi bir kenara matthewin o temiz saf ve kirlenmemiş hali mükemmel. Bunun yanı sıra theo çok geri planda kaldı onun biraz daha işlenmesini isterdim sonuç itibarı ile izlenebilir seyir zevki yüksek yer yer iğrenç hoş bi film
    Sarp Baran
    Sarp Baran

    Takipçi 139 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    16 Temmuz 2024 tarihinde eklendi
    Bu sinemaya ve aşka yazılmış en iyi mektup... Tek kelimeyle hatasız bir film. Gerek ritmi, gerek atmosferi, gerekse duygusu olsun her anlamıyla kusursuz! bir sinema aşığının mutlaka izlemesi gereken bir film. Film asla bitmesin isteyeceksiniz .
    beck31
    beck31

    Takipçi 1.383 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    27 Mart 2009 tarihinde eklendi
    Farklı ve tutkulu.Sanırım şimdiye dek izlediğim en oranlı dozda şehvet filmi.Bertolucci nin en büyük zaferlerinden.8/10
    deckard76
    deckard76

    Takipçi 317 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    16 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    Paris 1968,üç pırıl pırıl genç,sinema tutkusu,Yeni Dalga klasiklerine saygı duruşu,aşk,cinsel deneyim,tabu bilmez özgür rahat Fransızlar,Amerikan ahlakçılığı,sınırlar,devrim,sokak yürüyüşleri,gösteriler ve umutsuz bir son.Dünyayı özgürlük,aşk ve hayaller için değiştirmeye çalıştılar ancak dünya onları anlamadı ve copla kurşunla bastırmaya çalıştı.Ancak bu kuşağın açtığı yol birçok alanda sonraki nesilleri bir nebze olsun değiştirdi.Yaşasın 68 kuşağı ve hayalleri.8/10
    sarpcore
    sarpcore

    Takipçi 195 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    17 Nisan 2010 tarihinde eklendi
    Fransada 68 hareketinin gölegesinde sinema tutkunu iki kardeş ve yine sinema tutkunu Amerikalı öğrenci Matthewla beraber dünya düşüncelerini,filmlerden alıntılar yaparak ve cinselliği keşfetme yönünde yakınlaşmalarını anlatan son derece başarılı bir yapım.Bertolucciin izlediğim en iyi filmi diyebilirim.Zira filmleri herkeze hitap etmez.Cinsellik bütün filmlerinin alt temasında yer alır.Ama bu filmde bazı sahneler sapkınlık gibi görünsede beni rahatsız etmedi.Daha ileri uçta filmlerini izledik Bertolucciin.En çok hoşuma giden tarafı,bir çok filme göndermeler yapıp o filmlerin sahnelerinide serpiştirmesiydi.Aralarındaki sinema muhabbetleri ve yarışmaları çok güzeldi.Yinede film cinsellik yönünden herkezin beğenisini kazanamayabilir.Ben çok beğendim.Güzel bir film.
    ulas-erol7
    ulas-erol7

    Takipçi 43 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    3 Nisan 2007 tarihinde eklendi
    -'68 dönemi Paris'i..Paris'te ABD'li bir öğrenci(Micheal Pitt).Cinématheque kapatılıyor.Film gösterilerine sürekli giden sinemaseverler bu kapatılmaya karşı direniyorlar ve gösteri yapıyorlar.ABD'li genç de bu gösteri sırasında Fransız bir kız ve onun ikizi genç oğlanla tanışıyor.Bohem bir hayat süren ve aileleri tatile çıkan bu iki-ilginç-kardeş;yabancı öğrenciyi evlerinde misafir ediyorlar.Arka fonda yürüyüşler,sokak isyanları,bildirilerle dolu Paris ilerlerken;gençler eve kapanmış,tutkuları olan sinemadan konuşuyorlar..ve ilginç oyunlar oynayarak aralarında cinselliği keşfediyorlar..
    Filmi izledikten sonra Bertolucci'nin filmde '68 dönemini arka plana ittiğini,anlatmak istediğini anlatamadığını düşünebilirsiniz;ancak biraz kafa yorunca,yönetmenin ne yapmak istediğini;cidden arka fonda 68 dönemini çok iyi kullandığını ve sinema hakkında eğitici bir film çıkardığını anlıyorsunuz..Bertolucci bu filmde ne yapmak istediğini kesinlikle biliyor bence..
    Film,evet cinsellik üzerine oturtulmuş gibi görünse de bu filmde asıl; "sinema" var..Sinema tutkusu cinsellikten daha önce gelişmiş bir tutku bu gençlerde.Birbirlerini tanıdıkça,keşfettikçe;ilişkilerini tartmaya,sorgul-a-maya başlıyorlar ve sorular soruldukça arka plandaki,sokakta olanlar,68 Paris'i önem kazanıyor filmde..ve gençler sokağı tercih ediyorlar sonunda..
    Filmde karşılaştırmalar,tartışmaya açık sinema konuları konuşuluyor ve siz yine kendinizi tartışmaya dahil buluyorsunuz o anda..Bu tartışmaları yaparken gençlerin konumu,durumu,halleri,çıplaklılarını gözardı ederek;tartışmayı takip edebiliyorsunuz.
    Ayrıca,Gençlerin aralarında oynadıkları oyunlar sırasında;sinemadaki kült filmlerin sahneleri ile filmin sahneleri arasında paralel gösterimler çok hoş olmuş bence..Kurguyu iyi beslemiş yönetmen.Sahneleri gördükçe;siz de "hangi filmdi bu?" diyerek bu sinema oyununa katılıyorsunuz üç genç ile..ancak sadece sinema ile ilgili kısmına ;)..
    gokhan-lynch
    gokhan-lynch

    Takipçi 70 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    20 Mart 2005 tarihinde eklendi
    tutku esirleri, holy smoke, quills gibi ender filmlere yapılan haksız eleştrilerin bu filme de yöneleceğini tahmin etmiştim. görüyorum ki hal öyle.

    çıplaklık neden korkutur çoğu insanı? neden bazı şeyler normalken bazıları değildir?

    bu gençlerin bir sorunu var... evet. fakat bu bulundukları ortamın neticesinde oluşan bir durum. ya içeride olacaksınız ya dışarıda! anne-baba bile durumu kabul ediyorlar yeter ki onlarda direnişci olmasın diye.

    peki bu gençler ne kadar mutlu? aşk, sevgi, saygı onlar için ne anlam ifade ediyor? peki ya düşler?

    sinema... düşler ülkesi.
    19 yaşında ki bir gencin diğer düş ülkesi; cinsellik. ve bu iki kavramında kimilerince normal bulunmaması ve "şuç" görülmesi. aslında herşey çok basit ve doğalken insan yine becerisini konuşturuyor; ben nasılsam sende öyle ol! normal olduğunu düşünenlerin yapacağı en büyük hata bu filkmi izlemek olur... izledikten sonrada safsatalar yayması.
    wolkiwolki
    wolkiwolki

    Takipçi 454 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    20 Şubat 2009 tarihinde eklendi
    Bir filmi izleyicinin iyi veya kötü olarak algılaması, esasen filmle alakalı bir konudur; izledikten sonra kafanızda 'iyiydi', 'kötüydü' veya 'ehh fena sayılmaz' gibi yargılar oluşur. Söz konusu yargının oluşumunda film esaslı unsur olması gerekirken kimi filmlerde başka unsurlar ön plana çıkabilir, örneğin filmdeki oyunculardan biri etkileyebilir bu yargınızı ve kötü de olsa film o oyuncu için daha bir ılımlı yaklaşırsınız filme. Veya yönetmeni iyidir filmin, kötü olduğu halde o kadar da kötü gelmez film size... Tıpkı bir başyapıt olmayan The Dreamersta olduğu gibi. Bir başyapıt değil kanımca, hele Bertoluccinin başyapıtı hiç değil...Dreamersta Bertolucci 1968 Parisinde geçen bir hikaye anlatıyor bize. 1968 Parisi diyorum ama aslında küçük bir sahne dışında pek de göremiyoruz Parisi, ama o evin Pariste olduğunu biliyoruz. Parisi göremediğimizi söylesem de hikayenin geçtiği evin 1968lerin ambiyansına sahip olduğu da bir gerçek. Bu konuda yönetmen kesinlikle başarılı. Bir ev ortamında dönemin havasını verebilmek kesinlikle bir yönetmenlik başarısı olsa gerek...Aslında bu filmi beğenmememin en temel nedeni 68 kuşağı ile bağdaşmayan ögeler içermesi filmin ve özellikle de (tam olarak olmasa da) ensest? Tek kelimeyle mide bulandırıcı benim açımdan. Erotik ve hatta pornografiye yaklaşan unsurlara hiçbir itirazım yok ve hatta gerekli olduğu bile savunulabilir ancak ensestin ne gibi bir ilintisi var 68 ruhuyla anlayabilmiş değilim. ?Savaşma Seviş? felsefesinin, kiminle sevişileceği konusunda bunu kastetmediğini gayet iyi biliyorum : ))) (bununla ilgili son olarak bir not: Hukuk fakültelerinde hukuk normu haline gelmiş tek doğa kanununun ?ensest? olduğu öğretilir öğrencilere)Çeşitli yorumlarda da okudum, 68'li yılları anlatırken film, aslında dönemin siyasal ortamına pek de değinmediğini ve hatta Bertolucci'nin Paris'e aşık olmasına rağmen Paris'in hemen hemen hiç görünmediğini okudum. Kesinlikle doğru. Sinekritiklerde bunun bilinçli yapıldığını okudum. Elbette bunlara yeterince değinmeden dönemin ambiyansı bir evde hissettirebilmek başlı başına bir başarıdır ancak bir parça daha gösterilmiş olsa daha iyi olur, göze daha hoş görünürdü diye düşünüyorum?Oyuncular? Bence filmde en başarılı unsur. Oyuncuların performansları tek kelime ile kusursuz. Louis Garrel ve Michael Pitt'in ismini bu filmden sonra pek duymasak da (Pitt'in de rol aldığı The Village hariç) Eva Green için aynı şey geçerli değil. Green'i ses getiren başka filmlerde de gördük?Okuduğum yorumların çoğunda izleyenler filmi epey beğenmişler aslında. Ben kendi adıma izlediğime pişman değilim kesinlikle, ancak izlediğime de hiç mutlu olmadım. Şundan çok eminim ki bu filmin yönetmeni Bertolucci yerine bir başkası olsaydı muhtemelen bu denli beğenilmezdi. Bertolucci filmlerinin bir çoğunu izlemiş bir sinemasever olarak diyebilirim ki, Bertoluucci'nin iyi filmlerinden biri değil The Dreamers. Kendi adına kötülerinden biri bence. Filmi izlediğime pişman olmadığımı söyledim ancak hayal kırıklığına uğradım maalesef. İzlememiş arkadaşlar için izleyin veya izlemeyin kabilinden bir şey diyemem, en iyisi izleyip kendileri versinler kararı. Son bir not: Film ortalama bir sinema izleyicisinin ilgisini çekmeyecek cinsten, ona göre?
    cougarcop
    cougarcop

    Takipçi 171 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    15 Ekim 2008 tarihinde eklendi
    filmin bir yandan çarpık cinselliği olağan gösterirken bir yandanda bunun sebeplerini açıklıyor.tam bir avrupa filmi.pornografik öğeler bir nebze insanı rahatsız etsede filmin anlatmak istediği ironiyi farkettiğinizde pek önemi kalmıyor. izlenmesi gerek ama çok çok iyi bir filmi? maalesef...7/10
    walkabout-2
    walkabout-2

    Takipçi 107 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    9 Nisan 2004 tarihinde eklendi
    bu filmin bir cinsel devrimi anlattığı yorumu yanlış bence. bu film ’68 Paris öğrenci hareketi özelinde, devrimci hareketlere yönelik bazı eleştirel yorumlar getiriyor ve altta da değindiğim gibi, bunu sokaklarda mücadele eden yüzlerce insan üzerinden değil de, uç ve işine gelen türde, aslında yanlış bir örnek üzerinden yaptığı için, amacına ulaşamıyor. karakterlerine nasıl yaklaşacağına da bir türlü karar veremediği için, bir öyle bir böyle gidip geliyor...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top