Senaryosunu, aynı isimli kendi ilk romanından (2001) uyarlayarak David Benioff'un yazdığı ve yönetmen koltuğunda da Spike Lee'nin oturduğu “25th Hour”; 135 dakikalık fazlasıyla uzun sayılabilecek süresine karşın, tek saniyesinde dahi sıkılmadan izlenen bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 5 milyon dolar gibi Hollywood açısından, neredeyse çerez parası olarak nitelendirilebilecek bir bütçe ile çekilen ve vakti zamanında vizyona girdiği yıl sinema salonunda da izlediğimiz bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Gecenin bir saati, adına çalıştığı Rus uyuşturucu mafyası tarafından arkasını korumakla görevlendirilen Kostya Novotny (Tony Siragusa) ile New York Şehri sokaklarında otomobiliyle yol alan Montgomery "Monty" Brogan (Edward Norton); yerde yatmakta olan bir köpeği gördüğünde, aracını durdurur...
Aşağı indiklerinde Monty, ilk an da yaralı köpeği öldürerek acısını sonlandırmayı düşünse de, bu fikrinden hızlıca vazgeçerek; üstelik de Kostya'nın tüm karşı koymalarına rağmen, aracının bagajına attığı zavallı hayvancığı, tanıdığı bir veterinere götürür...
***
Herkesin sabah yürüyüş ile koşularını yaptığı ve köpeklerini gezdirdiği bir saatte; Doğu Nehri (East River) kıyısı boyunca uzanan Carl Schurz Parkındaki bir bankta oturmakta olan Monty ve köpeği Doyle'un yanlarına, uyuşturucu almak isteyen Simon (Paul Diomede) yaklaşır...
Ancak Monty; bu türden işleri artık bıraktığını ve o yüzden de eski müşterisi Simon'a mal tedarik edemeyeceğini söyler...
Park dönüşünde, öğrencilerine uyuşturucu satması nedeniyle mezun olamadan kovulduğu Coventry Lisesine uğrayan Monty, kendi fotoğrafının ve basketbol kupalarının bulunduğu köşenin önünde durduğunda; kız takımının koçu (Michole Briana White) kendisine, köpekle girilemeyeceği için binayı terk etmesi uyarısında bulunsa da Monty, gelmişken eski dostu Jacob Elinsky'i (Philip Seymour Hoffman) görmek istediğini söyler...
Zira akşamki buluşma programlarındaki değişiklikten haberdar edecektir Monty, on yedi yaşındaki öğrencisi Mary D'Annunzio'ya (Anna Paquin) platonik bir aşkla tutulmuş olan Jacob'ı...
***
Aynı esnada...
Monty'nin çocukluk arkadaşı ve akşamki buluşmanın diğer bir konuğu olan başarılı Wall Street dealerı Frank Slaughtery (Barry Pepper) ile de tanışıyoruz...
***
Karenin dörtlüsü, sabahtan bu yana; salonundaki duvarında, başrolünü Paul Newman'ın oynadığı "Cool Hand Luke" (1967) filminin afişi bulunan evinin önünde Monty'i bekleyen sevgilisi Naturelle Riviera (Rosario Dawson) ile tamamlanır...
Monty'nin anımsadığı bir "flashback" sahnesinde aynı genç çift, birlikte banyoya girdiklerinde çalan kapının ardında; narkotik şubeden (Drug Enforcement Administration / DEA) Ajan Flood (Isiah Whitlock Jr.), Ajan Allen (Tony Devon) ve Ajan Cunningham (Michael Genet), savcılıktan alınma bir arama emri ile beklemektedirler...
Ve...
"Kimliği meçhul" birinden aldıkları ihbar neticesinde; elleriyle koymuşçasına kolaylıkla buldukları da, evdeki kanepenin minderlerinden birinin içine gizlenmiş olan uyuşturucu ile yüklü miktardaki bir paradır...
Ki bu durum, Monty'nin; ertesi sabahtan itibaren yedi yılını hapishanede geçirmesine sebep olacaktır...
Ama DEA, yine de konuşturamaz Monty'i...
***
Mevcut olarak da eldeki son akşam da, eski dostların bir araya gelerek; sabaha kadar sürecek olan, Monty'i hapishane günlerine hazırlayacakları, zorlu geçmesi beklenen uzunca saatler kalmıştır...
***
Kendisi için düzenlenen akşamki veda partisinden önce on bir yaşındayken annesini kaybeden Monty, SUV aracının antenine ABD bayrağı asacak kadar milliyetçi ve eski bir alkolik olan babası James'in (Brian Cox) işlettiği restoran bara uğrar...
Yedikleri yemeğin ortasında, küçük bir mola vererek girdiği tuvaletin aynasında, "Fuck You!" yazısını gördüğünde de; dilencisinden Sih asıllı Hintlisine, Pakistanlısından eş cinsellerine, Korelisinden Ruslarına, borsa simsarlarından Dominiklisine, Porto Rikolusundan İtalyanına, yaşlı zenginlerinden her sorunda beyazları suçlayan siyahisine, polislerin yozlaştırdığı güvenlik sisteminden bünyesinde, elini çocukların pantolonlarının içine sokan rahipleri barındıran dini kurumlara, İsa Peygamberden Usama bin Ladin'e, Jacob'dan Frank'e ve kendisini ihbar etmiş olmasından şüphelendiği Naturelle'den itfaiyeci eskilerine içki satan babasına kadar aklına gelen herkese bir güzel saydırır...
Elbette durup dururken hayatını mahvetmesi sebebiyle kendi kendini de atlamaz Monty...
Fakat babası asla Naturelle'in muhbir olduğuna inanmamaktadır...
***
Yıkılan 9/11 kulelerinin hemen bitişiğindeki bir binada ikamet eden ve kendini Monty'i son kez göreceklerine ikna etmiş olan Frank'in evine gelen Jacob, onunla beraber karınlarını doyurmak üzere bir Çin restoranına giderler...
Gider gitmez de birbirlerini eleştirmeye başlarlar...
***
Derken...
Bir başka flashback ile Monty ile Naturelle'in nasıl tanıştıklarını da öğreniriz...
***
Çok geçmez...
Barmaidliğini Jody'nin (Felicia Finley) yaptığı buluşma noktasındaki bara geçilir...
Ardından da Rus mafyasının lideri Nikolai Amcanın (Levani) özel davetlileri olarak DJ Dusk'ın (Cipha Sounds) müzik yaptığı bir kulübe...
Dakika 65...
Geride sizleri, Monty'i polise ihbar eden gerçek suçlunun da belirlendiği, son derece sarsıcı 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,