Hesabım
    25. Saat
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    25. Saat

    <b>25. Saat</b>: Hayata İliştirilen Kısa Bir Not

    Yazar: Zafer İlbars

    Hayatı muhasebe etmek için galiba insanın başına bir felaketin gelmesi gerekiyor. Zaten işler yolundayken durup bir mola vermek, doğru ve yanlışı ayırt etmeye çalışmak zaman kaybı sayılır. Doğrusu bu değil elbette. Doğrunun bu olmadığının farkında olmadığımızdan hayatımızın dram membası gürüldeyip duruyor. Bu da elbette özellikle sinema sanatı için elverişli bir malzeme. Aynı zamanda bu "sorgulama" konsepti çok kullanılmış bir espri olduğundan farklı bir durum içerisinde kullanılmadıktan sonra sıkıcı oluyor. Spike Lee, hayatının yedi yılını hapishanede geçirecek bir uyuşturucu satıcısının yaşadığı son 24 saati ele alarak bu ilginçliği yakalamaya çalışıyor. Siyahi yönetmen kendi ırkından biri yerine "lanet beyaz kıçlı" bir Amerikalı'yı ele alarak da bir anlamda yakaladığı bu ilginçliği güçlendiriyor.

    "İnsan yaptığı kötülüğün karşılığını mutlaka bulur" şeklindeki hantal ve ilkokul talebelerini bile hasta edecek bir mesajı barındırır gibi gözükse de, filmin aslında dikkat çekmek istediği nokta bambaşka. Kahramanımızın babasıyla yemek yediği restoranın tuvaletinde ayna karşısında yaptığı bol küfür soslu monolog bu yüzden çok anlamlı. Zaten filmin en dikkat çekici yanları bu monologla, babanın filmin sonunda gerçekleştirdiği monologlar. Kahramanımız Monty, tuvaletin aynasında 24 saatlik sorgulama seansının en çarpıcı sözlerini sarfediyor.

    11 Eylül bunalımını henüz atlatamamış beyaz Amerikalı, Ladin görünümlü Müslümanlara ve yıllardır Amerika'da yaşamasına rağmen hala İngilizce konuşmayı beceremeyen Korelilere dek tüm göçmenlere lanet okuyor. Bu faşist söylem algı radarları nedense dizine kadar pisliğe battıktan sonra çalışmaya başlayan kahramanımızın ağzında biraz eğreti duruyor. Ama nihilizme doğru kayan bir kişiliğin de bu türden bir nefret kusması da fazla yadırganmamalı. 11 Eylül'ün yıkıntıları eşliğinde başlayan film zaten baştan sona bu yıkımı bir metafor olarak kullanıyor. Spike Lee, 11 Eylülde yıkılan "çifte" itibarın yanı sıra Amerikanın sosyal yapısının da iyiden iyiye sarsıldığına işaret ediyor.

    Monty'nin hayatını sorgulama safhasından dostları da etkileniyor. "Dışarıda" kalacak en yakın iki dostun, "içeriye" girecek olan Monty'nin karşılaştığından farklı da olsa bir mahkumiyetin esaretinde olduklarını görüyoruz. Biri hayatını Wall Street borsasının düşüp kalkan hassasiyetine, bir diğeri de arzuladığı çekici öğrencisi yüzünden kendisini cinsel ve ahlaki bir bunalımın pençesine mahkum eden iki eski dost. Bunların yanında Monty'i ihbar ettiği konusunda şüphe duyulan Porto Riko'lu zenci sevgili. Ancak Spike Lee misyonu gereği zenci sevgiliyi temize çıkarıyor ve Ukraynalı ispiyoncuyu doğru adres olarak gösteriyor!

    Monty için bir gerçek dost daha var. O da köpeği! Ölmek üzere olan köpeği kurtarması Monty'nin hayatı boyunca yaptığı en doğru ve insani davranış olarak gözüküyor. Uyuşturucu satarak ölümlerin yolunu kısaltan bir adamın, bir köpeğin hayatını kurtararak onu yanından ayırmaması oldukça anlamlı bir ironi olarak hafızalarda yer ediyor.

    İlginç olan noktalardan biri de; filmin Edward Norton'ın kariyerinde önemli yere sahip iki filmle bir yerde rastlantısal da olsa kesişmesi. American History X de hapishaneye giren adamın psikolojisi ve Dövüş Kulübü'ndeki dayak yeme sevdası ilginç bir benzerlik sonucu bu filmde de karşımıza çıkıyor. Özellikle hapishane günlerinde kendini sağlama almak için yakışıklı görüntüsünden kurtulmak isteyen Monty'nin en yakın arkadaşına kendisini dövdürmek için kışkırtması oldukça dramatik. Her ne kadar nedenleri ve etkileri farklı olsa da, seyircide çağrışım yaratması kesin olan bu sahne acaba bu rolün Edward Norton'a özel mi yazıldığı şeklinde bir soruyu da akla getiriyor. Cevabı kesinlikle hayır!

    Filmde sürekli flashback kullanımının normal ve yerinde bir yöntem olduğunu söyleyebiliriz. Ancak sonda gerçekleşen flashforward biraz havada kalıyor. Yine de her filmin bir şekilde bitmek gibi mutlak bir zorunluluğu olduğundan başvurulan bu yöntemi hoşgörüyle karşılayabiliyorsunuz! Eğer filmi beğenmezseniz, aleyhinde delil olarak kullanabilecekleriniz listesine ekleyebileceğiniz bir zaaf olduğunu da belirtmekde fayda var.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top