Hesabım
    Kabus Gecesi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Kabus Gecesi

    Korkutmayan Bir <b>Kabus Gecesi</b>

    Yazar: Sibel Maksudyan

    İki korku filminin gösterime gireceğini düşünüp, sevindiğimiz bir haftada, Argento'nun Rest (Card Player)'ini beğenmediğimiz yetmezmiş gibi, oldukça kötü Kabus Gecesi yeni bir hayal kırıklığı daha yarattı.

    Film, hiç ummadıkları bir yerde ve zamanda, hiç ummadıkları garip bir yaratığın saldırısına uğrayan gençler mitinden hareket ediyor. Ancak umulmayanı çok kısa sürede yitirme handikapını yaşıyor. Hem karakterleri hem de seyirciyi çok çabuk bir şekilde Creeper'a alıştırıyor.

    Bu sebeple meraka ve bilinmeyeni keşfetmeye yer veremeyen film, sadece Creeper'ın 23 yılda bir dünyayı ziyaret eden, başarılı bir avcı olduğuna odaklanıyor. İlk birkaç kişiyi avlaması üzerine garip, farklı bir şeyler olacağı umudunu taşısak da aslında olan biten bir şey yok. Sadece Creeper'ın insan vücudu parçalarını toplayıp, kendine monte etme fantazisi var.

    Fantazi üzerine daha çok gidilip, insanın bütün olma, bütün olarak kalma arzusu göz önünde bulundurulsa, belki daha korkutucu olarak addedilebilecek yaratık, bu düşünceler olmaksızın, tek başına büyük bir korku yaratamıyor. Bir yerden sonra, bir sonraki kurbanın kim olacağı ve hangi parçasını kaybedeceğinden başka önemli bir şey kalmıyor.

    Bu altyapısız korku ve aynen tekrar eden ölümler de filmin içine girmeye ve heyecanı yüksek seviyede tutmaya engel teşkil ediyor. Hâl böyle olunca, korku filmlerinde çoğunlukla yapılmaması gerekenlerden biri olan karakterlerle ilgilenme tuzağına düşüyorsunuz.

    Liseli erkek basketbolcular, garip bir biçimde eşcinselliğe takmış durumdalar. Hepsinde homofobi mevcut. Birbirlerini sanki bu aşağılık bir durummuş gibi suçlayıp dururken, sürekli üst bedenleri çıplak dolaşıp, hep beraber işemeye gitmekteler. Aralarındaki eşcinsellik göndermelerine anlam vermek pek mümkün değil gibi.

    Suçlayıcıların başını ise filmin önemli karakterlerinden olan Scott Braddock çekiyor. Kendini fazlaca zeki zanneden Scott, otobüste dehşet sırasında inatla iyi fikirler ürettiği iddiasında. Creeper bir süreliğine ortalarda görünmeyince hemen otobüsten dışarı çıkmayı teklif ediyor. Sanki çıkınca ona yem olmayacaklarmış gibi. Yahut yaratığın bazılarını kendine yem seçtiği teorisinden hareket edip, yem olmayacakların gönül rahatlığıyla kaçıp gidebileceğini savunuyor.

    Neyse ki, bir anda otobüsteki ponpon kızlardan birine birtakım imgelemler malum oluyor da, gençler hiçbir şekilde yaratıktan kurtuluş olmadığını anlıyorlar. Tabii biz o kızın neden seçilmiş olduğunu anlayamıyoruz, o ayrı. İşte tam bu umutsuzluk anında filmin açılış sekansında yaratığın küçük oğlunu alıp götürdüğü mutsuz baba Jack Taggart gençlerin yardımına hızır gibi koşuyor.

    Yaratıkla savaşabilmek için kendine acayip, zıpkın gibi bir alet yapan Jack, gözlerindeki 'Seni mahvedeceğim!' ifadesini hiç silmeden, cesurca mücadeleye girişiyor. Ne yazık ki, bu mücadelinin sonunda ne olduğunu serinin ilk filmi Jeepers Creepers'ı seyredenler ve creeper mitini bilenler kolaylıkla çözümleyebilirler.

    Bu filmin korku dolu gençleri de türün içerdiği klişelerin dışına çıkmamış. Creeper efsanesine pek inanmak istemeyen, ama bir yandan da varolsa da bizi hemencecik şurda öldür der gibi halleri var. Onları suçlamamak lazım. Ne de olsa korku filmi gençleri böyleler!

    Korku filmi gençlerini ve ani hareketler ile irkiltme taktiğini iyi kullanan yönetmen Salva, belki başka hiçbir şeyi kullanma gereği duymadığından filmini ustalıkla kotaramamış. Tabii herkes korku türüne yenilikler katmak zorunda değil, göndermeleri sevmiyor değiliz; ama biraz zeka pırıltısı görsek hiç fena olmazdı. Herhalde en iyisi fazla düşünmeyip, Creeper'a yem olmadığımız için mutlu olmak.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top