Hesabım
    İki Yabancı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    İki Yabancı

    <b>İki</b> Yabani <b>Yabancı</b>

    Yazar: Sanem Türk

    Aklınıza gelir miydi Jean Reno'yu bir romantik komedide izleyeceğiniz? Benim gelmezdi ama iyi ki yapmış. İki Yabancı'nın hayatlarının koşturmacaları içinde beraber zaman geçirmek zorunda kalmasıyla başlayan bu romantik komediden çok fazla komedi beklemeyin ama yaşamaın değerleri üzerine harika bir film olduğunu bilin.

    Felix başarılı bir işadamıdır, dondurulmuş gıdalar satarak oldukça çok para kazanır. Ömrü genelde uçaklarda geçen insanlarla çok fazla ilişki kurmaktan hoşlanmayan biridir. Bu yüzden zar zor edindiği sevgilisini kaybetmemek için elinden geleni yapmaya mecburdur. Elinde bilgisayarı ve cep telefonuyla dolaşan tipik bir 21. yüzyıl insanıdır kısaca. Rose ise hayatta fazla başarılı olamamış bir makyözdür. Felix'in aksine tüm derdi kaba saba bir adam olan sevgilisinden bir an önce kurtulmaktır. İnsanlarla iletişim kurmaktan hoşlanır fakat bu konuda da genelde başarılı olamaz. Makyaj yapmadan güzel olduğuna inanmayan Rose tüm dünyasını her gün boyamakla uzun zaman kaybettiği yüzünün altında saklar.

    İşte birbirleriyle belki asla tanışma fırsatı bulamayacak bu iki insan bir havaalanında karşılaşırlar. Rose elinde ekonomik sınıftan bir uçak bileti, kapağı bir an önce Akapulko'ya atıp hayatını değiştirme derdindeyken Felix pahalı bir biletle yine bir toplantı için Münih yolunu tutmuştur. Daha bekleme salonunda Rose Felix'in başına olmadık işler açar, bir de Paris'te pilotlar grev yapıp bilgisayarlar iflas edince havaalanında mahsur kalan yoğun işadamının hayatı bir anda zindana döner.

    Elindeki pahalı bilet sayesinde otelde konaklama hakkı bulunan Felix bir bankta uyumaya çalışan Rose'u görür ve insani duygularına yenilerek O'nu da otele davet eder. Birbirleriyle iletişim kurmak zorunda değillerdir amaç sadece geceyi atlatabilmektir. Ama hiçbir şey beklendiği gibi olmaz ve gece karşılıklı eleştiriler, beğenmeler ya da nefret etmeler, hayat üzerine tartışmalar yani o gece konuşulmaması gereken her şeyin ortaya dökülmesi ile kabusa dönüşür. Sabaha kadar aynı odaya mecbur olan iki insan ne yapmalıdır ki? Önce birbirlerine olur olmaz sinirlenirler daha sonra aslında herkesten saklamaya çalıştıkları zaaflarını görerek aslında iyi insanlar olduklarını sadece yaşama yenilmek üzere olduklarını anlarlar.

    Uzun zamandır aksiyonlarda izlemeye alıştığımız Jean Reno'yu Fransız sinemasının bir diğer dev ismi Juliette Binoche'la bir arada görebilmenin keyfi bir yana nerdeyse tek bir odada geçen bu hikayeyi götürebilmelerini görmek müthiş bir zevk. Özellikle Felix'in Rose'u otelin mutfağına indirip O'na yemek pişirdiği sahne, iyi oyuncuları seyretme mutluluğu yaşatıyor insana. Bir de yaşamın imkansızlıkları. Düşünsenize hayatınızdaki en büyük zevk yemek yapmak ama dondurulmuş gıda üretiyorsunuz. Çelişkilerle varolan yaşamlar kargaşası gibi özetleyebilirim filmi.

    Yönetmen Daniele Thompson'un tek bir oda içinde yarattığı başarı da büyük payın oyuncular da olduğu muhakkak. Ama yine de görüntü yönetmeni Patrick Blossier'i anmadan geçmemek lazım. Dar bir mekanı bu kadar genişletebilmek kolay olmasa gerek. İki Yabancı modern toplumun özeti aslında. Çağın bunalımlarının sadece iki insanda özetlendiği bir film. Yıllarca kurmak için çalışıp durduğunuz bir yaşam var, kendinizi buna o kadar kaptırıyorsunuz ki artık size ait olmaktan çıkıyor.

    Yaşam bir kavgaya dönüşüyor, hayallerinize ulaşmak için sadece çalışıyorsunuz ve günün birinde oturup ben ne yapıyorum diye sorduğunuzda o hayat sanki başkasınınmış gibi görünüyor. Siz sadece geçip gidiyorsunuz. Felix'le Rose'un yaşadıkları da tüm normal insanlarınkinden farklı değil, memnun değiller ama bunu kabullenmek o güne kadar uğrunda yaşadığınız tüm idealleri yıkmak değil mi? Kaç tane insanın, hayatını bir gecede değiştirmeye cesareti olur? İki Yabancı'yı seyredin, muhtemelen onların yaşadığı gibi bir şey başınıza asla gelmeyecek, ama ya gelseydi? Her şeyi bir kenara bırakacak cesaretiniz olur muydu?

    Ya bir gece rüyanızda güzel bir ormanda dolaştığınızı görseydiniz, ya ormandan hoş kokulu bir çiçek koparsaydınız, ya sabah uyandığınızda ve o çiçek hala elinizde olsaydı, ya sonra? İşte beyazperde bu hayal gücünü kazandırıyor insana, peki ya ben deme şansınız oluyor bir çok ihtimale karşı. Bir de böyle Felix ve Rose'unki gibi hazırlıksız durumlara tanık oluyorsunuz ki, o da işin en keyifli yanı.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top