Hesabım
    Özel Tim
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Özel Tim

    <b>Özel Tim</b>: Bildik aksiyon

    Yazar: Orkan Şancı

    Bilgisayar oyunlarına, özellikle de E-Swat ve Rainbow Six gibi oyunlara meraklı olanlar bilirler. Farklı özelliklere sahip adamlardan bir takım oluşturmalı ve harekete geçmeden önce herşeyi en ince ayrıntısına kadar planlamalısınız. SWAT’ın kelime açılımı, özel silahlar ve taktikler. Filmin anatomisine geçtiğimizdeyse, ne yazık ki çok da özel bir şeye rastlayamıyoruz.

    Konuyu özetleyelim önce: Deneyimli SWAT çavuşu Hondo, uluslararası bir suçlunun hapishaneye teslim edilmesi için refakatçılık görevi alır ve kendi timini kurar. Ancak suçlunun medya aracılığıyla, 'kendisini kurtaracak olana 100 milyon dolar vereceğini' açıklaması, ekibimizin işini bir hayli zorlaştırır. Film, bu refakat işlemine gelinceye kadar SWAT’ın ne menem birşey olduğunu, tim üyelerinin nasıl seçildiğini ve ana karakterlerin tanıtımıyla vakit geçirtiyor.

    Çavuş Hondo’yu, tüfeğini tamir ederken aslında ne kadar yetenekli bir SWAT üyesi olduğuna inandırıveren, ne kadar iyi olduğunun en eski öykülendirme taktiklerinden biriyle gözümün içine sokulduğu Jim Street rolünde, son dönemin en çok film çeviren oyuncusu Colin Farrell karşımıza çıkıyor. İrlandalı oyuncu ile ilgili ileride söyleyeceklerimiz olacak ama film üzerinden gitmeye devam edelim. Filmin kötü adamı olan genç mafya patronu Alex Montel’in yakalanışı, 11 Eylül sonrası ABD’de artırılan güvenlik önlemlerinin bir parodisi adeta. Havalanındaki aramalar sırasında üzerinden çakı çıkan ama soruşturulmadan ülkeye girmesinde mahsur görülmeyen Montel, o çakıyla hemen bir 'temizlik işi'ne girişiyor ve filmi izleyince tebessüm edeceğiniz çok basit bir hata yüzünden yakalanıyor. Filmin, alınan önlemlere ironik bakış açısı, bilinçli bir tercih. Zira, çok geçmeden Çavuş Hondo ünlü Bush repliği 'Ya bizimlesin ya da düşmanımızsın'ı, 'Ya SWAT’sın ya da bizden değilsin'e dönüştürerek espri yapınca filme daha bir samimi bakmaya başlıyor insan.

    Özel Tim (SWAT), Amerikan güvenlik birimlerini, tam da uygun bir dönemde yüceltmeye yönelik bir öykü anlatıyor gibi görünse de (kuşkusuz öyle), yer yer kendi kendisiyle dalga geçmekten çekinmiyor. Bunda, senaryo yazarları arasında hemen gözümüze çarpan David Ayer-David McKenna ikilisinin etkisi çok açık. Daha önce U-571, Hızlı ve Öfkeli’nin yanısıra çok tuttuğum Training Day’in de senaryosuna katkıda bulunan Ayer, örneğin Chris ile Street arasında geçen 'Evime gelmek ister misin?- Çok Kolay Oldu!- Yarın kızımın doğumgünü partisi var' gibi diyaloglarda kalemini konuşturmuş. American Histroy X’i yazan adam McKenna da, karakterleri konuşturmakta, Ayer’in stiline yakın bir isim.

    Yazar kadrosunda böyle yetenekli iki adam olunca, Hollywood polisiyelerinin klişelerinden olan 'başbelası yüzbaşı' gibi sıkıcı bir karakter bile renkleniveriyor. Bu rolde, komedi oyuncusu Ryan Reynolds’un babası gibi duran, deneyimli TV oyuncusu Larry Poindexter çok başarılı. Dahası, tüm bildik karakter çizimine karşın Samuel Jackson’ı izlemek de keyif verici. Ölü Ozanlar Derneği’nden sonra nedense dikiş tutturamayan yenetekli aktör Josh Charles, sert fıstık Michelle Rodriguez, şaka maka sinemaya fena ısınan LL Cool J gibi simaların başarılı performansları da filme artı katıyor. Kötü adam rolünde de karşımıza Sadakatsiz’ten hatırlayacağımız Oliver Martinez çıkıyor. Hollywood’un, Casting konusunda, sıradan bir aksiyon için bile ne kadar titiz çalıştığına bir kez daha tanıklık ediyoruz.

    Özel Tim; yönetmen Clark Johnson’ın ilk uzun metraj çalışması. Daha önce bazı TV serilerinde bölüm yönetmenliği yapan Johnson, neredeyse 2 saat süren bu ilk filminde ritm sorunu yaşamaması, oyuncu yönetimindeki başarısı ve aksiyon sahnelerini gayet güzel kıvırmasıyla başarılı bir iş çıkarmış görünüyor. Ama Jane’s Addiction ve Linkin Park’tan seçtiği parçalar, filmin temposunun biraz üzerinde kalmış. Hatta, Çavuş Hondo ile esas adam Street arasındaki kimyanın zorlama olması, ikisinin birbirine çabucak kaynaşması sorununu çözmek için çaba göstermemesi de eleştirilebilir.

    Ve gelelim esas oğlana...Kalın kaşlarıyla perdede süzüm süzüm süzülen Colin Farrell’a. Şaşkın ve bir parça kızgınım. İrlandalılar’ı öteden beri çok severim ama bu aktörün kısa sürede bu kadar çok filmde başrol almasına memnuniyetsizlikle ve kaygıyla yaklaşanlardanım. Asla kötü oynamıyor ama hep aynı adamı oynuyor. Tabii bunda, Çaylak ve SWAT’ta olduğu gibi sürekli derinliksiz ve benzer tipler seçmesinin payı büyük. Oysa Spielberg’in Azınlık Raporu’nda olduğu gibi, kötü adama göz kırpan karakterlerde daha başarılı olacağı kanısındayım. Kızgınlığıma gelince.. Farrel, 2 yıl içinde 30 filmde oynaması yetmiyormuş gibi Oliver Stone’un çektiği Alexander filminde de başrolü kaptı. Özellikle, Zecharia Sitchin’in Gökyüzüne Merdiven kitabını okuduktan sonra kafamda net biçimde canlandırdığım İskender’i, o yer yer efemine ve ana kuzusu karakteri düşünüyorum da, bu rolün Leonardo Di Caprio ya da Jude Law gibi uygun yüzlü bir isme verilmesi, çok daha isabetli olabilirdi.

    Filmle ilgili son sözlerimize gelince: Başlıkta da dediğim gibi, film her ne kadar 'özel' birtakım insanların 'özel' silahlar ve taktiklerle yaptıkları kahramanlıkları anlatsa da, sıradan/bildik bir aksiyonun ötesine geçemiyor. Üstelik bu tür’ün çok yararlandığı 'aşk' teması da iyi işlenmemiş. Sonuçta, orta tempolu ve keyif alıp almayacağınız şüpheli bir aksiyon. Ama bir filme, uyarlama bile olsa sırf senaryo yazarları için gitmek isterseniz o başka, zira bu yüzden giden birini tanıyorum!

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top