<b>Zaman Ötesi</b>’nde Yeni Bir Şey Yok
Yazar: Anıl ErginZamanda yolculuk kavramı sinemada, özellikle bilimkurgu sinemasında en çok işlenen konulardan birisidir herhalde. En basit bir televizyon filmini bile heyecan verici yapan bir konudur. Geçmişin ya da geleceğin bilinmezliklerine doğru yolculuk yapmak düşüncesi hep heyecan verir. Şöyle bir düşünürsek, Zaman Makinesi, 12 Maymun, Star Trek: Voyage Home veya Pleasentville, Frekans gibi görece olarak daha yeni olan filmler her zaman seyir keyfi vermişlerdir.
Michael Crichton'ın romanından uyarlanan Zaman Ötesi'ni de rahatça bu filmler arasında sayabiliriz. Avrupa'da kazı yapan bir grup arkeoloğun, yanlışlıkla 14. yüzyıla yolculuk yapan bir sistem geliştiren sponsor firmaları sayesinde söz konusu döneme gitmelerini konu alan film, yukarıda adını andığımız örnekler arasında çok sivrilen bir yapıya sahip değil. Fakat bu tabii ki filmi elimizin tersiyle itmemize neden değil. Sadece konu fazlaca dallandırıp budaklandırmadan güzel bir ortaçağ öyküsü anlatılmış.
Aslında Crichton'ın Timeline'ı çok başarılı bir roman olmamakla beraber ilginç bazı noktalara değiniyordu. Bir bilim adamı olmayan fakat yazmış olduğu her kitap için oldukca detaylı araştırmalar yapan ve konuya hakim olmayı başaran yazar, ortaçağa ilişkin pek çok bilgi veriyordu. Tabii ki İlber Ortaylı tadında değildi Crichton'ın verdikleri. Fakat ticari kaygılarla yazılmış bir romanın içinde ufkumuzu genişletecek bilgilere ulaşmak da keyif veriyordu.
Richard Donner her edebiyat uyarlaması filmde olduğu gibi kitaptaki bazı unsurları elemek zorunda kalmış. Film heyecan verici bir konuya sahip olmakla beraber çok düz ilerliyor. 14. yüzyıla giden Profesor Johnston'ı bulmak için arkasından giden arkadaşlarının macerası bir noktadan sonra vasat bir maceraya dönüşüyor. 21. yüzyıldan 14. yüzyıla giden bilim adamları konusu dışında herhangi bir çarpıcılık yok. Profesör Johnston bulunuyor, kovalanıyorlar, terslik oluyor, dönemiyorlar.
Aslında bir yandan oldukça eğlenceli bir film. Fakat örneklerini çok gördük. Özellikle 12 Maymun ve Geleceğe Dönüş gibi yaratıcılığın sınırlarını zorlayan filmleri defalarca izledikten sonra etkilemeyi başaramıyor.
Öyküsünün dışında film genel olarak bir Richard Donner filminden beklenen her şeyi veriyor. Aksiyonu eksik değil. Olmaması beklenemezdi zaten. Filmin sonundaki Castlegard kuşatması sahnesi ise yetmişli yaşlarındaki yönetmen için heyecan verici olsa gerek. Filmin ana karakterlerinden olan Marek'in 14. yüzyılda aşık olması ise filme heyecan katan diğer bir nokta olmuş.
Zaman Ötesi fırtınalar koparacak bir film değil. Zaten duyduğumuza gore ABD'de de pek bir hasılat yapamamış. Hatta DVD raflarında indirimli filmler arasına da düşebilir kısa zamanda. Fakat kötü bir film de değil. Belki yönetmen Richard Donner değil de daha farklı biri olsaydı çok daha renkli bir film olabilirdi. Donner aksiyon filmlerinin adamı evet ama böyle derinlik katıp alt metni güçlendirilmesi gereken bir filmde yetersiz kalmış.