Çabucak Unutulacak <b>Kusursuz Yabancı</b>
Yazar: Oktay Ege KozakKususuz Yabancı'nın ortalarına doğru, birbiri ile alakasız, sıkıcı ve bitmek bilmeyen sahnelerden birini izlerken, sinirden akli dengemi kaybetmemek için düş dünyama dalıp kafamda binbir türlü fantazi kurmaya başladım. İlk başta sinema ekranının belirsiz bir köşesine odaklanıp meditasyon yapmayı planlıyordum. Fakat iki koltuk arkamda oturan liseli gençlerin büyük ciddiyetle oynanan, seyircide gerilim hissi yaratması beklenen her abartı sahneye katıla katıla gülmesi konsantrasyonumu kaybetmeme sebep oldu.
Fakat vahim bir trafik kazasını andıran bir filmden, benden çok daha fazla eğlenmenin bir yolunu bulan liseli arkadaşlarımızın, "Bu ne yaa!?", "Hadi be ordan!!", "Oğlum niye getirdin bizi bu filme?" gibi, burada yazamayacağım bir kaç 'renkli' sıfatla desteklenen yorumlarına katılmamak imkansız. Bu yüzden liseli kardeşlerimizi suçlamamak lazım. Sizde Kusursuz Yabancı'yı sinemada izleme gafletinde bulunursanız ve filmin başlarında bir kaç genç gürültü çıkarırsa şikayet etmeyin. O gürültüler, büyük ihtimalle gelecek 110 dakika boyunca tek eğlenceniz olacak.
Filmin ortalarına doğru kafamda kurduğum fantezilere geri dönelim. Bu fantezilerden biri şu şekilde tasvir edilebilir:
Sene 1993. Yaklaşık bir yıl önce vizyona giren Temel İçgüdü, gişe rekorları kırarak erotik gerilim türünü ön plana çıkarıyor. Bu karlı trend'den olabildiğince para kazanmayı amaçlayan Hollywood stüdyoları, ellerine geçen bütün erotik soslu gerilim filmlerini çekime sürüyor. Bir stüdyo çalışanının sarhoşken farkında olmadan satın aldığı bir 'senaryo', prodüktörlerin dikkatine sunuluyor. Senaryonun içine gereksiz bir kaç erotik sahne sokuluyor: o günlerde yeni yıldızı parlayan Halle Berry ve zamanın en büyük film yıldızlarından Bruce Willis bir araya getiriliyor ve Kusursuz Yabancı, büyük paralar kazanması ümidiyle çekiliyor.
Fakat ne yazık ki seyirci, filmin test gösteriminden kahkahalar atarak çıkınca ve Bruce Willis'in son erotik gerilimi Color of Night gişede batınca "Kusursuz Yabancı", bir kenara atılıyor. On dört yıl sonra film stüdyonun arşiv binasında bulunuyor; dijital tekniklerle Bruce Willis'in suratına kırışıklar ekleniyor, Halle Berry'nin 90'lı yıllara ikonik kısa saçı uzatılıyor ve yeniymişcesine vizyona giriyor.
Kusursuz Yabancı'nın konusunu bir kaç cümlede açıklamak neredeyse imkansız. Çünkü film, arkadaşının katili olduğundan şüphelendiği bir reklam ajansı sahibinin suçlu olduğunu kanıtlamaya çalışan bir gazetecinin hikayesinin ötesinde, binbir türlü gereksiz alt konulara ve karakterizasyonlara sahip. Şirin iyi arkadaş kalıbına girmişken birden cinsi sapık rolüne bürünen Giovanni Ribisi mesela. Veya Halle Berry'nin ölen arkadaşı ile ilişkisi olduğu anlaşılan eski erkek arkadaşının, hiçbir dala tutanamayan hikayesi...
Özellikle filmin, son saniyede zar zor eklenmiş olduğu bariz sürpriz sonunun alakasızlığı ve absürtlüğü açıklanamaz; görmek lazım ki, görmeseniz de olur. Senaryonun nasıl yazıldığına dair bir teorim var: Filmin yazarı Todd Komarnicki, bir gün yapışkan kağıtlara birbirinden alakasız bir sürü sahne yazmış ve bu kağıtları teker teker duvara fırlatmış. Kağıtlardan hangisi duvara yapıştıysa, o sahneleri senaryoya koymaya karar vermiş.
Halle Berry, Kusursuz Yabancı'da o kadar tutarsız, o kadar abartı bir oyunculuk sergiliyor ki, filmi izleyen Akademi üyelerinin Berry'nin 2001 yılında kazandığı Oscar'ını henüz feshetmemiş olmaları bir mucize. Berry'e olan ölümsüz ve karşılıksız aşk hislerinizi bastırmak istiyorsanız, canlandırdığı karakterin sarhoş olmasını öngören bir sahnede yaptığı gülünesi mimiklere şahit olmanız yeterli olacaktır. Bruce Willis ise eksi yirmi ile artı beş bin desibel arasında gelip giden, ortalama bir oyunculuk tonunu bir türlü tutturamayan bir performans sergiliyor. Willis'in rolü kısaca şu şekilde açıklanabilir:
"Sakinim, sessizim, sakinim. BAĞIRIYORUM, KIZGINIM, BAĞIRIYORUM!!! Sakinim, sessizim, coolum. ÇOK KIZGINIM, NEDEN KIZGINIM BİLMİYORUM AMA YİNE DE BAĞIRIYORUM!!!"
Willis'in performansı bu iki abartı ruh hali arasında o kadar sık gidip geliyor ki, bipolar olmaktan yakınan seyirci bile "Çok abartı olmuş" gibi bir yorumda bulunabilir. Glengarry Glenn Ross ile sinema tarihinin en iyi performanslardan bir kaçını yönetmiş James Foley'nin, bu tür bir oyunculuk felaketine imza atmış olması hayret uyandırıyor.
Bir kaç sayfa daha devam edip filmin montajındaki tutarsızlıkları (on saniyelik bir çekimin içine yerleştirilmiş yirmi dissolve [eritme] efekti gibi), veya nereden geldiği belirsiz kamera hareketlerini yerden yere vurabilirim. Ama Kusursuz Yabancı gibi gereksiz, boş ve çabucak unutulması gereken bir filme daha fazla zaman ayırmanın kendisi can sıkıcı bir kavram.