Her galibiyetin bir batışı vardırFranklin J. Schaffner’ in yönettiği 1970 yapımı film, gerek savaşın yüceltildiği bir şölene dönüşüyor gerekse de; politik bir elbise giydirilmiş film kahramanının şahsında, baştan sona beyine nüfuz etmeyi amaçlayan siyasal bir bombardımana, izleyiciyi tabi tutuyor. Anlatıdaki içerik ve temel amacın gerçek bir kişiliği yansıtmak olmasına rağmen hissettirilen ideolojik propaganda, bu eserin amacını bir nebze olsun daha açık bir biçimde gözler önüne seriyor. Hali hazırda sinemasal dilin gücü ve bu gücü kullanmadaki etkinlik, yıllar geçmiş olmasına rağmen 'Patton' u unutulmaz yapıtlar arasına yerleştiriyor. Film sadece tarihi bir kişiliğin ortaya konulmasını amaçlamıyor, bunun yanında bu kişilikten hareketle, insana ve insanın hırs, tutku, dizginlenemeyen güç, şiddet gibi saplantı ve bilinç altına yer etmiş zafiyetlerini de perdeye taşıyıp, bizlerin çıkarımlar yapmamıza vesile oluyor. Bununla da kalmıyor, dünyanın paylaşılmasına sebep olan ve bir savaşın odağında süre gelen kutuplaşmalara da bakış açısı getirerek, politik çekişmelerin ve bu çekişmeler sonucunda kaybedilen insan hayatlarının da muhakemesi yapılıyor. lakin bu yapılırken, amerikan övgüsünden ve yüceltilmesinden geri kalınmayarak, baştan sona ajitasyonsal bir doruk yaratılıyor. Patton’un ağzından dökülen ; kendi ulusunu yüceltip diğer ulusları yeren sözler hiç kuşkusuz filmi, sinema tarihinin siyasal alt metni en güçlü yapımlarından biri yapıyor.--spoiler--Giriş sekansından başlıyor, beyinlere dönük yıkama faaliyeti. Dev bir abd bayrağının önünde cereyan eden beş dakikalık konuşma, bir bakıma filmin bütününde anlatılmak istenen ana fikrin tamamını kapsayarak, dikkate değer bir öneme haiz oluyor. Dilden dökülen sözler, belki de şimdiye kadar hiçbir filmde karşılaşılmayan yalın ve doğrudan ifade edilen; kendini ve üyesi olduğu ulus-devleti övme faaliyetiyle bizleri tanıştırıyor. Sözcüklerde yer eden ve generalin tonlama ile vurgularıyla kendini gösteren ırkçı ve diğer bir milleti aşağılayıcı ifadeler, filmin ilerleyen sahnelerinde bir çok millete ( Arap, Alman, İtalyan, Türk, Rus, JAapon ) karşı sarf edilerek, sinemanın vasıta yapıldığı ve emperyalist jargonların havada uçuştuğu yapıyı karşımızda şekillendiriyor. Bu beş dakikalık konuşmada; ben merkezci bir egosal tatmin çırpınışları ve buna bağlı olarak üstünlüğün kanıtlanması, diğer milletlerin aşağı görülerek, yok sayılması hatta yok edilmesi gibi öznel yargılara varılmasına yol veriyor. Abd tarihinden başlanarak, savaşçı bir millet ve savaşı seven bir ulus yapısının var olduğu vurgulanıp bir balkıma tek taşla iki kuşun vurulması amaçlanıyor. önce övme işlemi, sonrasında savaşı legalleştirme ve sıradanlaştırarak, kanıksanır bir niteliğe büründürülmesi arzusu şekilleniyor. Bu yapılırken de kutsiyet payesi biçilen savaş ve savaşan insan portresi; cesaret, gurur, şeref gibi insanların en kanatılmaya açık duyguları ile oynanmak suretiyle özendirilmeye ve buna karşı duruşun korkaklık ve hainlikle eşdeğer olduğu iddiasının açığa çıkartılması amaçlanıyor.Bir çatışma sonrasında ki manzara ile devam ediliyor ve gözlere yansıyan ya da yansıtılan manzara, içte beliren bir öfkeye meylediyor. açıkça yapılan ırksal karalama; Arapların ölü bedenleri soyan ve sefillik içinde ortalıkta dolaşan insanlar olarak resmedilmesiyle simgeleşiyor. Halbuki unutulan; savaşın kaynağının batı olduğu ve asıl barbarlığın savaşmak olduğu görmezden gelinerek, yurtları işgal edilen ve savaş üssü olarak kullanılıp yakılarak, özgürlükleri ellerinden alınan yerli halk barbarlaştırılıyor. Bu da filmi bir yer de amaçları ve bu amaçlara ulaşmada izlediği yollar bakımından yanlı ve politik kılıyor. Lakin ana gövdeyi şekillendiren ve bu şekil ile kendine ifade bulan kişilik, başlı başına tarihi bir gerçeklikten kaynak alarak, çıkış yolu olarak yine o kişiliğin düşüncelerinden ve bakış açısından kendine yön buluyor. Haliyle bu yön bulma, yön verenin söylemine ve yaptıklarına bire bir sadık kalınarak, gerçekçi bir dille anlatılmaya çalışılıyor. işte şimdiye kadar sergilenen her olay, söz ,ifade ve eylem, bu kişiliğin yani Patton’un biçim ile suretini olduğu gibi yansıtmak amacını güdüyor. Bahsettiğim bu negatif görünüm belki de, filmin gerçekçi bir dille oluşumu için gereklilik arz ediyor. ama bu amaç güdülürken de, şekillenen kareler ve kişilere sarf ettirilen sözler, akıllarda soru işaretlerinin belirmesine neden oluyor.--spoiler--Savaşa taparcasına bağlı olan ve bu bağlılığını her defasında açığa vuran Patton, bir bakıma; kazananı olmayan bir savaşta kazanmak için her şeyini, gerekirse hayatını ve başka hayatları feda edebilecek bir ruh haline büründürülerek, hastalık derecesinde saplantı haline getirdiği savaşma arzusundan kaynaklanan, insanlığını ve her türlü insaniyet duygusunu kaybeden ve dünyaya yabancılaşıp yalnızlaşan bir surete büründürülüyor. Tüm hayatını savaşmaya adaması ve hayallerinin de bu çerçevede şekillenmesi, sonsuz bir hırs etrafında yaşayarak, bu hırslarını yaşama geçirmeye sarf etmesi onu; fark etmese de yaşamdan uzaklaştırarak hissizleştirip etrafına yabancılaşmasına neden oluyor ve kendisinin başlarda sayılan ama sonralarda nefret edilen bir kişilik olmasına neden oluyor. Bu bağlamda filmin eleştirel yönünün görmezden gelinmesi mümkün görünmüyor. Kahramanımızın saplantılı kişiliği ve çıldırma derecesindeki kendini kaybedişi, savaşanların ve savaşı arzulayanların bir portresine dönüşerek, bir yerde; yaşanan acıların ve bu acıları yaşatanların, anlamsız ve manasız istekler uğruna sebep oldukları yıkım ve kıyım, beraberinde getirdiği acı ve hüzne vurgu yapılarak, ders alma mahiyetinde kareleri ve sonu yıkım olup tükenişle sonlanan yaşayışları önümüzde sergiliyor. Tabi bu yapılırken de, aynı amaç için çabaladıkları görünümünü verip, arka planda içten içe cereyan eden mücadele ve hükmetmeye dönük adım atışlar sergilenerek, siyasal kutuplar arasında ki süregelen sessiz rekabete de dikkat çekilmek isteniyor. Her şeyin bittiği ve kazananı olmayan bu trajedide galiplerin belli olduğu safha da, Patton’un barışa karşı olup savaşı haykıran dili, nihayetinde sakınılası bir kişilik olduğunu bariz bir şekilde ortaya çıkarıyor. içinde ki bitmek bilmeyen zafer kazanma ve sürüp giden savaşma arzusu, süre gelen acıların sonlanmasını arzulayan yüreklerde yıkım yaratarak, karşı duruşu ve ondan kurtuluşu beraberinde getiriyor. Sonuçta yaptıkları ve ardında bıraktıkları ile avunmaktan öte gidemeyerek, amaçsız bir başına bırakılma ile yüzleşmek durumunda kalıyor. Lakin bu sonlanışı kendisinin hazırladığı ve durması gereken yerde durmayarak, önüne geçilmez hırsının kurbanı olduğu, korunması gerekenin barışın ta kendisi olduğu ve daha fazla savaşmanın sadece ölüme ve yıkıma sebep verdiği ifade ediliyor. Film, temel aldığı kişinin ekseninde gelişimini başarıyla sürdürürken, bu temelin şekillendirdiği oluşumların betimlenmesini de layıkıyla başarıyor. Alt metin olarak sergilenen duruşlar ve bu duruşların siyasal tonu, kimi yerde aşırıya kaçan tasvirleri ve söylemleri beraberinde getiriyor, kimi yerdeyse; savaş alanının gerçekçi şekillenişi yapıldığı tarihte göz önüne alındığında bizi kendine hayran bırakıyor. Tabi ki ; George C. Scott (Patton)’ın oyunculuğu ve bu karaktere kattığı canlılık , gerçek bir sinemasal performansı önümüze seriyor. Konunun hassasiyeti ve içerdiği siyasal argümanların genişliği, dikkatli işlenmesini gerektirmekte olduğundan, bazı yönlerden bu dikkatin gözden kaçırıldığı ve gereksiz tasvirlere bel bağlandığı da gözlerden kaçmıyor. Diyaloglardaki ağır sayılabilecek ifadeler ve nitelemeler, yönetmen tarafından 'Patton' karakterinin bire bir sergilenişinin amaçlanmış olmasından dolayı var edildiğinden , izleyiciler üstünde gerçek bir sinir harbi etkisine kapılma hissiyatı uyandırıyor. Böyle bir kişiliğin bu denli çıplak ve olduğu gibi perdeye yansıtılması objektif bakış açısı babında güzel bir olay olurken, bu kişiliğin ağzından sarf edilen ifadelerin yakıcılığı ve günümüz de şekillenen oluşumları daha o günlerde belirttiği gerçeği düşünüldüğünde, öznel ve bilinçli bir söylemler silsilesi gibi algılanmaya müsait bir niteliğe bürünüyor. Ama her halükarda önümüzde şekillenen bu eser, sinemanın etki gücünü ve kullanıma göre açığa yaydığı anlam ile yargısal unsurların kapsam olarak genişliğini, bizlere somut bir dille ve biçimde gösteriyor.Bu biçim ve görselliğe tanıklık etmeniz, bu yapıtı seyretmenizle mümkün oluyor.---- patton ----