Hesabım
    The Serpent and the Rainbow
    Ortalama puan
    3,1
    26 Puanlama
    The Serpent and the Rainbow hakkında görüşlerin ?

    2 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Engin Yüksel
    Engin Yüksel

    Takipçi 1.458 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    29 Temmuz 2012 tarihinde eklendi
    gerçek bir olaydan yola çıkılarak hazırlanan böyle bir film saçma sapan bir sonla bitmemeliydi. 5/10
    bluevelve
    bluevelve

    Takipçi 115 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    3 Ağustos 2006 tarihinde eklendi
    Cennet ve cehennemin kapıları yılan ve gökkuşağının gölgesinde aralanıyordu, kara gövdelerin tutuşan dillerinde. Büyüler yakılıyordu, ölümün diri ve kanlı bedenler içinde yer etmesi gayesiyle. Kimi vakit kabuslar her yanı kaplıyordu, gerçek ile hayal karışımı düşlerdi bunlar, ansızın çıkıyordu karşısına adamın ve yılan ile gökkuşağı açılıyordu farklı dünyalara. Yılandı, cehennemin bekçisi, bir geçitti kara büyülerin dünyasına. Ölümü dirilten bir tozdu adeta ve yılan süzülüyordu düşler arasında. Ansızın gökkuşağı kaplıyordu her yanı, cennetin üstüne doğan bir ışık demetiydi ve korkuların içinden sıyırıyordu bedenleri. Görünüşlerdeki çetin olmayan ifadeler ve mistik bir kabusun başlangıcını haber veren ölümün üstünü kaplayan toprak, olacakların ve belki de çoktan olmuş olanların bir habercisi idi adeta. Ölmek sanki yeniden doğmak gibiydi ve derinliğine indikçe toprağın, hareketsiz göz bebeklerinden süzülen soğuk yaşlardı. Bilinmez bir yolda kaybetmişti adam benliğini. Ait olmadığı bir ülkede ait olmadığı bir kültürün bağrında bulmuştu kendini. Gözlerle görülen ve kulaktan yayılan söylentiler çekip getirmişti onu buralara. Orta Amerika da bir ülkeydi Haiti ve hüküm süren diktatörlük ile eziliyordu her defasında. Kaplayan gecenin üstünü sadece bu değildi, yayılan karanlığın dilleri ve söylenen şarkıların esrarı da, büyülü bir dokunuşu ve nefesi barındırıyordu, sokaklarında. Yer eden geleneklerin içinde yeşeren inanışlar ve doğasında bulunan ölümcül tat, tehlikeli bir başlangıcın ve belki de uyanışın habercisiydi adeta. Araştırmacı kahramanımız bu yoksul ülkede, efsanelere konu olan ama aslında dini bir inanışa meyleden bir seremoninin peşine düşmüştü buralara. Ölümü dirilten ve ruhları tutsak eden, mezara süzülen tabut içinde açık gözlerin tanıklığında gelişiyordu, ızdırap veren acı eşliğinde her defasında. Çaresiz çırpınışlardı, kurbanların çığlıklarına konu olan batış. Dibe doğru çekiliyordu ansızın ve ölümün diriliğine tanık oluyordu adam, hiç olmadık zamanların düşsel uyanışlarında. Kara büyü kaplamıştı her yanı. Çaresiz kaçışlar sonuç vermiyordu kabuslarla kuşatılmaya. Her defasında daha gerçekçi oluyordu bu rüyalar. Ve olacakları gösteriyordu adama, iliklere işleyen hisler yayarak. Kimi vakit bir gelinliğe bürünüyordu ve ansızın süzülen cehennemin bekçisi oluyordu, yüzde beliren. Denizin ateşiyle tutuşan bir yelken, gecenin koyu maviliğinde ilerliyordu, düştü yada gerçek, bilmeden terli bedenin titremesiyle kasılıyordu, kana batan yüz ifadesi. Her uyanış başka kabuslara kapı aralıyordu, karanlığın içini deşen adamın adım atışlarında. Ölümcül bir sarmalın ortasında bulmuştu kendini ve gerçek hiç görüldüğü gibi değildi. Var olmayan bir düşmandı bu, sözlerden ve inançtan beslenen. Soyuttu, kaynağı batıl bir merkezden besleniyordu ama yaşananlar somut bir kabusa açıyordu kapıyı her defasında. Sonun başlangıcı yaklaştıkça gerilen göz bebekleri, korkunun ateşini körüklüyordu ve bitişin ilk habercisi, bedeni tutuşturan alevle kendini gösteriyordu.Wes Craven imzalı bu 1988 yapımı film, korku ustasından farklı ve bilindik olmayan bir eser. Odağında ki kara büyü ve bununla birlikte alt metinlerde yer alan siyasi ve bir ülkenin kültür ve geleneğine dönük bakış, farklı bir filmin şekillenmesine kapı aralamış bir nitelikte. Filmin içeriğinde yer eden semboller ve bunların yayılımı belki de kolay çözülemeyecek ifadeler olarak karşımıza çıkmakta, yılan ve gökkuşağının büründürüldüğü mana çok mistik anlamlar yüklü ve son derece belirsiz bir yapıyı işaret etmekte. Gerçi ölümden, tekrar dirilme esnasında ki doğuş bir bakıma gökkuşağının doğuşuyla ilintilendirilmiş. Wes Craven'in genel çizgisi dışına çıktığı ve genel anlamda alışık olunan korku ve gerilim yapısından soyutlayarak, mistik ve vodoo eksenli geliştirerek zombileşmeye evirdiği bir niteliğe bürünüyor. Tabi baştan söylemekte yarar var. Burada ki zombiler, romero'nun kiler gibi et peşinde koşmuyor. Gerçi bunlar tam anlamıyla zombide değiller. Ölümün bir müddet soğukluğunu yaşayıp sonra dirilen ama ruhları esir edilen, ruhsuz bedenler olarak karşımıza gelmekteler. Dediğim gibi; farklı kalıba oturtulan film, genel itibariyle mistik ve egzotik bir bağlamda cereyan etmekte ve içeriğindeki korku ve gerilim düşlere sirayet ederek gerçeklik ile hayal arasında gidip gelmekte. Ayrıca arka planda Haiti deki devrim havasını ve yaşanılanları, işkencelerin çığlık ve suretlerini de içinde barındırarak açılımsal olarak yelpazeyi genişletmekte. Başroldeki Bill Pullman'ın oyunculuğu bizi gayet tatmin etmekte. Bazı sahnelerde ki kurgunun gerilimi arttırdığı bir gerçek ama kanın oluk olup aktığı ve katilin kovalayıp kurbanların kaçtığı türden bir film yok karşımızda. Filmin seyredilmeden önce beklentinin çok yukarılarda tutulması belki hayal kırıklığı yaratabilir ama Latin Amerika'daki batıl inanışlara, bunun yanında mistik konulara ve düşlerdeki karşılaşılan sınırsızlığa şahit olmak istiyorsanız, kesinlikle sıkıcı olamayacak bir yapıda.------- The Serpent And The Rainbow ( Yılan ve Gökkuşağı )-------
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top