Filmin ilk bölümü tam anlamıyla büyüleyiciydi.Şiirsel anlatımla gelen o korkunç görüntüler adeta beni oturduğum yere çiviledi ama aşk öyküsü ve anlatılanlar daha sonra hafif manevra yapınca filmden istediğimi bulamadım açıkçası 5/10
Gerçekten de tüyler ürpertici bir film...Belgesel tadında insanı etkileyen savaç görüntüleriyle ve filmin başındaki şiirsel anlatımla güzel bir eser çıkmış ortaya ama biraz sıkıyor ortalarda...
Nedense bir filmde beni, savaştan primer olarak travmatize olanlardan çok dolaylı yollardan etkilenenler daha çok ilgilendirir. Kadının savaş sırasında sevgilisinin ölümünün ardından yaşadığı psikoz, mahzen duvarlarındaki tırnak izleri...hala kabusumdur. Tüyler ürpertici...
bu film hakkında mevcut bir yorumum var zate ama gecende yorumumu kontrol ederken bazı arkadasların bu filmmde sadece askın anlatıldıgını sandıklarını farkettim. Belirtmeden edemeyecegim filmin sonuda Fransız kadının Japon erkeğine"senin adın Hiroşima, degil mi?" der. O da "evet, sen de Nevers'sin." der ve film kapanır. Yani Hiroşima da yaşanan olayların Frransayı onun küçük bir şehrini ve tüm dünyayı etkiledigini anlarız. Zaten hatırlarsanız Fransız kızımız Alman askını anlattıkca bu acı olaydan Japon erkeği de etkilenir. ayrıca filmin acılış sahnesinde Fransız, Hiroşima'da yasananlardan ve orda gördüklerinden bahseder,Japonsa ısrarla kadının o anda orda olmadıgını vurgular.Filmin gercek amacı Hiroşimaya atılan bombanın etkilerini iki gecici aşık imgelerini kullanarak anlatmaktır. yani filmin baş karakterleri sadece birer imgedir. onlar biri Japonya diğeri ise Fransa olarak veriltirmiştir. Lütfen dikkatli izleyin.
Hafıza denen şeyin ne kadar can acıttığını bir kere daha hatırlatan,insan beyni kadar daracık bir alanda filme göre 24 saatte iki insanın acı transferlerine şahit olduğumuz,kişisel bir acının bütün bir toplumun acısıyla birleştiğinde insanı nasıl bir görünüme soktuğunu emmanuelle riva nın bize gösterdiği, alain resnais in edebi anlatıma kendini teslim ettiği çok güzel bir film.....9/10
gerçekten çok büyük umutlarla zor bela edinip izlediğim ancak neredeyse büyük bir hayal kırıklığına uğradığım filmlerden biri hiroşima sevgilim... aşk evet hastalık derecesinde bir tutku işleniyor filmde ancak bir o kadar durgun ve yavan... aşkın yayarattığı yıkım ancak bu şekilde işlenebilirdi diyen arkadaşlar olabilir fakat ben aynı kanıda değilim film kadının hislerini içinde bulunduğu ruh halini umutsuzluğu tutkuyu özlemi direnişi acıyı yıkımı ikilemi izleyiciye ne yazık ki tam olarak yansıtamadığı kanısındayım izleyiciyi sadece boğuyor film empati kuramıyorsunuz ... bunu yönetmenin bir kusuru olarak yorumluyorum...
Aşk.unutmak ve tutku üçgenindeki iki kişinin farklı kültüre sahip olmasının birliktelik üzerindeki etkisini hiroşimanın bombalanması arkasından bize sunuyor.Resnais senaryoyu yazmayı kabul eden Duras'ya "Edebiyat yap, bir roman yazar gibi yaz. Beni düşünme ve kamerayı unut"demesi ile ortaya çıkan gelmiş ve geçmişin birarada sunuldugu bellek üzerine sert bi okadarda zorlayıcı darbelerin etkisini tokat gibi çarpıyor.Filmin başından sonuna kadar seyirciyi yormadan aynı zamanda ince ve duygu yüklü diyologlar bilinç altında oluşturdugu metaforlar hayli sert.Filmin başındaki kişileri görmeyip sesleriyle tanımladıklarımız Hiroşimanın görntülerdeki yıkılışını belgesel kıvamındaki görüntü çalışması tek kelimeyli müthiş.Hele o vahşeti anlatmaya yetmiyecek replik ise... "Sen Hiroşima'da hiçbir şey görmedin'' kelimeleri bitirir nitelikte
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.