olağanüstü, sarsıcı, insanın ufkunu genişleten, müthiş bir film.tartışmasız bir başyapıt.yaşama ve yaşatma azminin, insan olmanın, anne, baba olmanın bu kadar dokunaklı, derinlikli anlatıldığı bir başka film bilmiyorum.son derece çekici bir hikaye, sımsıkı bir senaryo, göz kamaştırıcı bir ustalıkla yönetilince, insanın içine işleyen, unutulmaz bir film çıkmış ortaya. üstelik, filmin hikayesi, gerçeklere dayanıyor.itiraf edeyim, kayda değer oyuncular olduklarını görmekle birlikte, ne nick nolteden, ne de susan sanardondan hazzederdim. fakat bu filmde her ikisinin de performanslarına tam anlamıyla hayran kaldım.filmi seyrederken, gözyaşlarım sel oldu aktı. spagettiyi elle yeme sahnesini, babanın hastalığın etkilerini öğrendiği sahneyi, yine babanın ağlayarak merdivenlerde çöktüğü sahneyi, geri zekalı vakıf yöneticilerine dil döktürleri, ardından karı-koca çileden çıktıkları sahneyi, annenin, kocasının sorusu üzerine, çocuğunun ölebileceğini aklından geçirdiğini itiraf ettiği sahneyi... hayat boyu unutabileceğimi sanmıyorum.lorenzos oil, hüngür hüngür ağlatırken, ciddi ciddi düşündürüyor.bütün annelerin, babaların ve çocukların seyretmesi gereken bir şaheser.filmde, kurumsal, sektörel tıbbın da güçlü ve sert bir biçimde eleştirildiğini belirteyim. ivan illichin medical nemesis adlı enfes kitabı dışında, sektörleşmiş tıbba yönelik böyle esaslı bir eleştiriye rastlamamıştım.harbiden kaçırmayın. lütfen. teşekkür ederim.