Ortalama puan
3,8
57 Puanlama
Karanlıklar Prensi hakkında görüşlerin ?
3,0
29 Kasım 2022 tarihinde eklendi
Senaryosunu yazmanın yanı sıra müziklerini de Alan Howarth ile birlikte besteleyen korku sinemasının efsanevi isimlerinden John Carpenter'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Prince of Darkness”; Hristiyan dininin mitolojisindeki dogmalardan beslenen "metafizik" ile her ortam ve koşul da defalarca test edilerek bilimselliği kanıtlanmış "kuantum fiziği" teorilerinin, gerçek de asla mümkün olmasa da başarıyla harmanlandığı, bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...

Gelin isterseniz, Carpenter'ın; "Halloween" (1978), "The Fog" (1980), "Escape from New York" (1981), "The Thing" (1982), "Christine" (1983) ve "They Live" (1988) gibi yapıtlarının yanında, biraz yavan kalmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

Film, küçük metal bir kutuyu kavrayarak, gayrı ihtiyari bir biçimde elinden bırakmamaya çabalayan; yaşlı ve bitkin bir vaziyetteki Peder Carlton'ın görüntüleriyle başlar...

Ki, ertesi sabah yıllar önce hizmete kapatılmış olan tarihi kilisedeki odasına giren bir Rahibe (Betty Ramey); bilincini bir daha kazanamayacak bir şekilde yitiren ve o gün için Kardinal ile önceden ayarlanmış bir randevusu da bulunan Peder'in, hastaneye sevk edilmesini sağlamasının ardından, olaya dair tespit edebildiklerini Papaz'a (Donald Pleasence) rapor etmektedir...

***

Peder'in rahatsızlandığı odadaki masanın üzerinde, kendi el yazısıyla notlar aldığı bir günlük ile içinden irice bir demir kapı anahtarı çıkan söz konusu metal kutu bulunmaktadır...

Günlükteki notları okumaya başlayan Papaz'ın, "Uyku Kardeşliği" başlıklı sayfadaki; "Uzun zamandır uyuyan her kim ise, pek yakında uyanacaktır..." yazılı kısım dikkatinden kaçmadığı gibi kutudan çıkan anahtar da bir hayli dikkatini çekmiştir...

Bunun üzerine Papaz:

Fizik profesörü dostu Howard Birack'e (Victor Wong); "Sevgili Howard, Senin de ilgini çekebilecek, oldukça sıra dışı bir fenomen keşfettim... 'Çok acil'..." şeklindeki mesajı, bizzat Peder'i uzanmakta olduğu odasında bilincini yitirmiş vaziyette bulan Rahibe'nin eline vererek gönderir...

***

Mesajı alan Profesör, vakit geçirmeksizin Papaz dostunun yanına gittiğinde; hastanede hayatını kaybetmiş olan Peder'in günlüğünü, kendisine teslim eder ve bu konunun çözümü hususunda muhakkak kendilerine, yani Kiliseye yardımcı olmasını da ister...

***

Derken...

Papaz ile Profesör, yaşlı Peder Carlton'ın, sadece haftada bir kez yiyecek alışverişi için dışarıya çıkmak suretiyle kesintisiz otuz yıl boyunca yaşadığı; 16. yüzyılda İspanya krallığının desteğiyle inşa edilmiş olan "Uyku Kardeşliği" kilisesinin; metal kutudaki anahtarın kapısını açtığı, bodrum katına inerler...

İçinde farklı dillerde kaleme alınmış şifreler içeren büyükçe bir el yazması kitap ile içi yeşilimsi sıvı dolu yanar dönerli bir silindir barındıran bodrum katı öyle bir yerdir ki, varlığından; Katolik Hristiyan dünyasının yönetim merkezi Vatikan dahil, "Uyku Kardeşliği" tarikatı üyeleri dışındaki kimselerin haberi bulunmamaktadır...

Ölümünün yaklaşmakta olduğunu anlayan her bir tarikat üyesi Peder; kendisinden sonraki koruyucu varisine durumu, yazılı bir vasiyetname ile iletmektedir...

***

Çok geçmez...

Profesör kendi öğrencilerinden, Walter Fong (Dennis Dun), Kelly (Susan Blanchard), Mullins (Dirk Blocker) ve kısa süre içinde sevgili haline gelecek olan Brian Marsh (Jameson Parker) ile Catherine Danforth'u (Lisa Blount); yemeklerini yiyerek uykularını da uyuyacakları "Uyku Kardeşliği" kilisesinde, gönüllü olarak çalışmaları için seçmiştir...

Elbette kendilerine, Dr. Paul Leahy (Peter Jason), Frank Wyndham (Robert Grasmere), Susan Cabot (Anne Marie Howard), Etchinson (Thom Bray), Calder (Jessie Lawrence Ferguson), Lomax (Ken Wright) ve özellikle de "Kutsal Yazılar Analizi" üzerine teoloji doktorası yapmakta olan Lisa (Ann Yen) gibi değişik konularda uzmanlıkları bulunan başkaları da katılacaktır...

Ama yapılacak işlem konusunda, hiç birine bilgi verilmemiştir şimdilik...

Dakika 30...

Vizyona girdiği yıl sinema salonunda izlediğimiz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; rock müziğin önemli şahsiyetlerinden Alice Cooper'u sokak kaçkını olarak izleyecekleri, protez makyaj uygulamaları ile özel ve görsel efekt teknolojileri devreye sokulurken bolca "kan ihtiva eden", heyecan dozajının da giderek artacağı 72 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

Keyifli seyirler,
4,5
23 Eylül 2010 tarihinde eklendi
Sadece John Carpentera has olan o atmosfer,müzik ve konu işlenişi...Carpenter hayranlarını tatmin edecek,normal izleyici ise sıkacak bir film,bir Carpenter fanı olarak bu filme notum 10/10...
4,0
9 Şubat 2006 tarihinde eklendi
Filmin müziği hala kulaklarımda. Gerçekten çok gerilimli sahneleri var. Bir çok kez yerimden zıpladığım oldu. Özellikle eski bir döneme ait olmasına rağmen makyaj olayını çok beğendim. Çok ürkütücüydü. Tavsiye ederim.
3,0
24 Eylül 2005 tarihinde eklendi
...Carpenter'ın yer yer seyircisinin sinirleriyle iyi oynamayı başardığı, sonuna kadar seyircisini içine alan anlatımı ve tekinsiz havasıyla filmografisinin iyi işlerinden biri. Alice Cooper'ın ufak ama akılda kalıcı bir rolde şöyle bir kendini gösterdiği filmin şık ve karamsar finalini de yabana atmamak lazım...(6/10)
1,0
30 Temmuz 2007 tarihinde eklendi
Ne yazık ki Carpenter'ın en kötü filmi.Her John Carpenter filminde olduğu gibi bazı alagorik anlamlar taşısa da çok basit ve çok ucuz korku(Daha çok komedi filmi demek lazım)filmi.
4,0
1 Haziran 2006 tarihinde eklendi
John carpenter tarzı olan bir yonetmen.Genelde flmleri korku uzerine kurulu olsada biri digerine benzemez.Bu filmde de bazı olgular tam manası ile irdelenirken gene dinsel olgu bir araç olarak kullanılmakta.
Ruya gorme sahneleri tam bir korku furyasi.Kamera ve nesleri belli bir duzenekte etkili kullanması zati onun filmlerini ayıran bir unsurdur.
1,0
15 Temmuz 2011 tarihinde eklendi
Ustanın en sıkıcı ve en iğrenç filmlerinde başı oynayan kaliteli tek bir karesi olmayan seksenlerde video piyasasında kısa sürede kült damgası yiyen ama kesinlikle haketmeyen çok kötü bir film.
3,0
17 Ağustos 2005 tarihinde eklendi
Evet bazı sahneleri akıllarda kalabilir,kimilerinin hoşuna da gidebilir ama Carpenter'ın çok daha iyi filmlerini izlediğim için bana göre yönetmenin sıradan filmlerinin içinde yerini almıştır.
5,0
24 Nisan 2011 tarihinde eklendi
Hallowen'den çok çok daha iyi bir film..
En azından az saçmalayan bir film; ve sonuna kadar gerilimden ödün vermiyor, müzikleri de çok iyiydi..9/10
5,0
16 Ağustos 2005 tarihinde eklendi
Bu filmin siteye eklendiğini bir arkadaşım haber vermeseydi durumdan bihaberdim.evvela yeni kuşağın pek aşina olmadığı bu filmi arşive eklediğiniz için teşekkürü bir borç bilirim. Ben bu filmden korku forumlarında sıkça bahsetmiştim;yeni arkadaşların haberdar olması babında.Kanımca Carpenter’in ’’İn the mouth of madness’’ ve ’’Halloween’’i ile birlikte bermuda şeytan üçgenini oluşturan filmi.Yıllar önce cuma geceleri verilen korku filmleri kuşağında show tv sayesinde evlerimize misafir olan bu film,80 dönemi horror video furyasının vitrinlerde sıkça rastlanan bir örneğiydi,bilenler hatırlar.İçinde ’’mistik’’ öğeler barındıran ve dini altmetinlerin de olduğu bu film,kilise gibi bir yerde ’karanlık ve şeytani’ bir gücün yeniden doğuşunu anlatıyordu.Bulursanız mutlaka izleyin korku severler... Filmin ilk dakikalarında şeytanın müritlerinden olan bereli ve sakallı adamın büyük bir demir kazıkla birini öldürdüğü sahne hala belleğimde...
4,5
16 Temmuz 2007 tarihinde eklendi
bir filmden bu film kadar tırstığımı hatırlamıyorum.film izleyene çk şey vaad ediyor ama dikkatle izleyene...
4,0
27 Ekim 2005 tarihinde eklendi
filmi geçte olsa izledim.gerçekten korku dolu bir fildi.dönemi göz önüne alırsak dahada artı puan almalı.korku filmi sevenlere tavsiye edebilirm.
4,0
1 Kasım 2006 tarihinde eklendi
ilk defa bir filmde bu kadar tırstığımı hatırlıyorum filmin devamı olması gerekir bence
0,5
3 Mart 2007 tarihinde eklendi
hocam bu filimi ben burdaki yorumlara gücenrek izledim ama aldığıma alıcağımapişman oldum bu filmi seyretmeyi üşünen arkadaşlar varsa sakın yapmasınlarböle bi hata.
Daha Fazlasını Göster