Kralın Geri Dönüşü
Yazar: Orkan ŞancıElvis ve JFK, Mısır mumyasına karşı.. Bu cümle bile filmimizin nasıl bir hayalgücünün eseri olduğunu gösteriyor sanırım. Kalburüstü yazar-senarist Joe R. Lansdale’in Bram Stoker ödülüne aday gösterilen kısa hikayesinden uyarlanan film, hayata dönmeye çalışan bir mumyayı, bir kralı ve bir ABD Başkanı’nı anlatıyor.
Senaryoyu yazan ve yöneten Don Coscarelli’yi gerçekten tebrik etmek gerek. Bir B-filmine uygun olarak düşük bütçeli, ama hayalgücü yüksek bir film ortaya çıkarttığı için... En çok Phantasm serisiyle bilinen Coscarelli, türe uygun biçimde, Rock kralı Elvis için b-filmi ikonu Bruce Campbell’i ikna etmiş. Campbell, kötü peruğuna rağmen sesini ve mimiklerini başarıyla oturttuğu için keyifli bir seyirlik sunuyor.
Şöhretten ve getirdiği yaşam biçiminden sıkılan Elvis Presley, taklitlerinden biriyle geçici olarak yer değiştirmiştir. Ancak işler yolunda gitmez ve taklidi ölünce Elvis bir daha gerçek kimliğine dönemez. Kanabilirseniz, JFK de suikaste kurban gitmemek için bir dizi operasyonla 'siyah' olmuştur. Ha bunu da hazmettiyseniz, bu iki 'loser'ın 'ruh emici' bir mumyayla nasıl dövüştüğünü seyretmek ilginç gelebilir.
Sunulanı biraz deşersek, mumya teması ile yaşlanmış eski şöhretler arasındaki paralellik kolayca fark ediliyor. Huzurevinde çürümeye bırakılmış Elvis ve JFK için, çoktan çürümüş bir mumyayı alt ederek ruhlarına sahip çıkmak, cesaret verici bir dürtü haline geliyor.
Film, düşük bütçesinin ve hikayenin seyri nedeniyle neredeyse tamamen huzurevinde geçiyor. Ancak bir dönemin rock ve seks sembolü Elvis’in hastalıklı cinsel organı ile ilgili espriler, başına gelenlerin anlatıldığı geridönüş sahneleri yeterince oyalayıcı. JFK için yazılan bölümler ve yersiz Marilyn Monroe espirileri ise filme bir parça kan kaybettirmiş.
Elvis’in gerçekte başına gelenleri anlatan bir filmde ünlü yıldızın tek bir şarkısının bile çalınmıyor oluşu, tahmin edebileceğiniz üzere telif hakkı probleminden kaynaklanıyor. Elvis’in çektiği filmlerden kareler de kullanılamamış.
John Malkovich Olmak gibi birkaç filme yetecek zengin bir metne sahip film, Rock’n Roll’un kralının tuvalette ıkınırken ölmesini bir türlü hazmedemeyenler, sevilen bir Başkan’ın tüfekle delik deşik edilmesini sindiremeyenler için çok hoş anlar içeriyor. Gerçi bu iki kahramanın bir huzurevinde yalnızlığa, çürümeye terk edilmiş olmaları da hüzün verici, ayrı.
Ülkemizde bir hayli gecikmeli vizyona giren yapım, klasik Hollywod filmlerinden gına gelenler için ilaç niteliğinde...