Kosminsky'nin 'ikinci filmi' Beyaz Zakkum'un "sanki Tv filmi gibi" eleştirisine neden muhatap olduğunu anlamak mümkün; yönetmen, daha önce birçok televizyon filmi yapmış bir isim... Michelle Pfeiffer'ın tutuklandığı sahnenin hayli zayıf kaçması başta olmak üzere, filmin birkaç sahnesi dramatik içeriği ile uyum sağlayamıyor, böyle olunca da "televizyon filmi" tenkidi belli bir ölçüde haklılık kazanıyor. Buna karşılık, filmin mesajını 'zakkum' metaforu üzerinden anlatmak çok iyi bir buluş diyebiliriz. Bir defa, 'Beyaz Zakkum' ismi, filmin içeriğini kristalize etmek, dahası 'tek vuruş'ta derinliği yakalayabilmek açısından çok az filme nasip olabilecek bir isabet içeriyor. Nasıl mı? Bir annenin sevgisi, doğal olarak müthiş bir sevgidir, ama aynı zamanda bir zakkum gibi zehirli de olabilir! Anne İngrid Magnussen'i Michelle Pfeiffer oynuyor; kızı Astrid'i ise, Alison Lohman... 22 yaşındaki Alison bu rol için seçilmeden önce, yönetmen Kosminsky 200'den fazla genç oyuncuyu görmüş: Lohman, zorlu rolünün altından başarıyla kalkıyor, hatta bazı sahnelerde iz bırakacak kadar iyi oynuyor... Astrid, annesinin ilgisinden ve damarlarında hissedemediği sevgisinden uzak, sıkıntılı bir ergenlik dönemi geçiren bir kız: Annesi, erkek arkadaşını öldürmekten otuz yıl hapse mahkum olunca, sosyal yardım kuruluşlarının himayesine verilen Astrid, "üvey aile"leri dolaşmaya başlıyor... Bu dramatik seyahatlerde her defasında uyum sorunu yaşayan Astrid; 'yeni' anneleriyle ilişkilerini geliştirirken, kendi kişiliğini de oluşturmaya çabalıyor... İşte bu süreçte hapishanedeki annesinin "tam saha pres"iyle karşılaşıyor: Michelle Pfeiffer, en hafif tabirle RTÜK gibi burada! RTÜK metaforu durumu anlatmaya yetecek gibi değil, hiç uzatmadan söylemeliyim: Pfeiffer, resmen ve alenen YÖK Başkanı Kemal Gürüz'lük yapıyor, sevgili izleyiciler, inanmıyorsanız gidin gözlerinizle görün!